03 Haziran 2011 10:11

Başbakanın basını!

Başbakanın basını!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İktidar yanlısı sermaye grupları bir medya grubunu, bir gazeteyi satın almış olabilir. Bu gazetede çalışan ve geçimini gazetecilikten sağlayan gazeteciler de işlerini korumak için politik görüşlerine ve gazetecilik anlayışlarına pek uymasa da bu gazetede çalışmaya devam edebilirler. Hele gazeteciler örgütsüzse ve iş güvenceleri patronun iki dudağı arasındaysa bu daha çok olabilir bir şeydir. Ancak bu kişiler; gazetedeki haberlerin bakış açısını da aşarak, gazeteciliğin ve haberciliğin en temel ilkelerine aykırı bir haberciliği çizgi haline getiriyorsa artık; ”Ne yapsın işini koruyor!” mazereti de kabul edilemezdir.
Basında artık, habercilik ölçütleri umursanmıyor. “5N-1K kuralı” artık, yandaş basında ve sermaye medyası alanında “kural” olmaktan çıktı ve bir “istisna” haline geldi
Başbakan geçtiğimiz günlerde TRT’ye çıktı. TRT’nin kadrolu gazetecilerinden ikisi başbakanla röportaj yapıyor. Soru soracaklar ya, ağızlarını çıkacak her sözcük önceden yüz kez düşünülmüş besbelli. Ama sözcüklerin tonu, “gazetecilerin” başbakanın karşısındaki eğilip bükülme, kendilerini yerlere atıp paspas haline getirmeleri sözcüklerle anlaşılır gibi değil. İnsan bunları görünce, insanlık adına “içi acıyor” gibi olsa da; “Eğer bunlar insansa alın teriyle geçinip ayakta duran ve gerektiğinde patron karşısına dikilebilen milyonlarca kişi ne?”sorusu daha baskın oluyor. (*)
Peki, TV ekranında “canlı” olarak gördüklerimizden cisimlerini görmediğimiz ama gazete sayfalarında imzalarını gördüğümüz “gazetecilerin” gazeteciliği (Burada sözümüz bu ağır koşullara karşın meslek onurunu koruyarak çalışan gazetecilere değildir. Onlar koşullar ağırlaştıkça daha büyük bir saygıyı hak ediyorlar.) ne haldedir?
Her gün, gazetecilik adına gazeteciliğin tüm ilkelerinin ayaklar altına alığının örneklerini görüyoruz. Yeni Şafak, Star, Sabah arasında, “Ben daha çok yandaşım!” yarışında açık ara önde olan Sabah, dün parmak ısırtan bir ”manşete” daha imza attı!
Sabah’ın dünkü manşetin sözleri şöyleydi; “KCK’dan 50 bin kişiye fişleme!”
Haberin kaynağı çoğu zaman olduğu gibi, “MİT ve Emniyet İstihbarat’ın raporları!” Bu raporlar devletin üst düzey yetkililerine verilmiş, Sabah da “bu raporlara ulaşıp” bu haberi yapmış!
Sabah’ın bu raporlara dayandırdığı iddiasına göre KCK, 3 bin kişilik bir “sindirme ekibi” kurmuş ve adres adres seçmenleri gezen bu tim, vatandaşları tehdit etmiş! Bu raporlara dayanarak da 6 ilde 125 kişi gözaltına alınmış ve 25 kişi tutuklanmış!
Burada; “Böyle raporlar var mı; varsa Sabah’a bunları kim, niçin servis etmiş; bu gözaltılar ve tutuklamalar seçime giden bir Türkiye’de Emek Demokrasi ve Özgürlük Blok’u adaylarının üstünde baskı kurma amaçlı operasyonlar değil midir?” gibi sorular akla gelir elbette. Ama burada daha önemli olan habere dayanak olan “seçmen listelerinin ele geçirilişi”ne dair haberin vurgu noktası. Haberin dayanağı olan KCK’liler seçmen listelerini ele geçirmek için BDP’li belediyelerden faydalanmışlar. Daha doğrusu BDP’li belediye yöneticileri bu “seçmen listesi” denilen belgeleri ele geçirip KCK’ye vermiş!
Oysa “seçmen listeleri YSK’nın hazırladığı listeler”dir. Ve seçime katılan partiler, adaylara YSK bu listeleri vermektedir.
Böyle “istihbarat kaynaklı” haber yapan bir gazeteci, bu listelerin gizli olmadığını ve her adaya partilere de verildiğini, yani belediye yöneticilerinin bunları ele geçirmesine gerek olmadığını, ülke çapında on binlerce seçim bürosunda bu listelerin olduğunu, seçim çalışması yapan yüz binlerce kişinin bu listelere göre seçim çalışması yaptığını bilmez mi?
Bilir elbette! Ama bir taşla birkaç kuş vurmak için bilmezden gelmektedir. Böylece hem belediyeleri, hem KCK’li dediği seçim çalışması yapan Emek Demokrasi ve Özgürlük Blok’unun propagandistlerini suçlamaktadır.
Ve bu zat kendisini gazeteci olarak gösterip, hiç bir haber ilkesini umursamadan, belki istihbaratçıların bile amaçlarını aşan bir “iddianame haline getirdiği” habere imza atmaktadır!
Başbakanın gazetecileridir bunlar!
(*) Başbakan iş adamı İnan Kıraç’ı, CHP bu seçimi birinci partisi dediği için, “Bir iş adamı olarak risk almış” diye tehdit ediyor. Ama gazeteciler atılıyor; “Burada risk derken her halde seçim sonuçları böyle olmaz demek istiyorsunuz?” diye “düzettirmek” istiyorlar. Sanki görevleri buymuş gibi!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...