25 Ekim 2014 00:05

Vitrindeki görüntüler

Vitrindeki görüntüler

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir ülkenin dış dünya nezdinde tanınması başlıca iki kanaldan olur. Birincisi, ülkenin vitrine koyduğu ürünlerdir. Bir ülkenin vitrine koyduğu ürünlerin başında üst düzey siyasetçiler, doğal olarak da devlet başkanı ya da cumhurbaşkanı veya bakanlar kurulu gelir. Aynı kanalda vitrinde yer alan ürünler arasında iç siyasette önemli yer tutan idari ya da yargısal kararlar da söz konusudur.
Bu ölçütle Türkiye’nin dış dünyadaki yansımasına baktığımızda Cumhurbaşkanının icraatı tam bir felakettir. Her an her konuda fikir sahibi olduğunu zanneden cumhurbaşkanının her konuya karışması makamı ve genel teamüllerle uyumlu değildir. Cumhurbaşkanının yaptığı her gaf dış dünyada salt cumhurbaşkanını değil, maalesef, tüm ülkeyi bağlamaktadır. Bu nedenledir ki, ileri ülke cumhurbaşkanları ya da devlet başkanları devamlı konuşma krizinde olmadıkları gibi, içe ve dışa verecekleri mesajda politik dili (cumhurbaşkanına göre monşer dili) kullanırlar. Monşer dili halk dilinden daha etkili olabileceği halde, geri ülke liderlerinin bu dili tercih etmemeleri, akıl düzeyleri ve dil becerileri ile ilgili olduğu kadar, maço dilinden hoşlanan geri düzeyli seçmen tabanına mesaj verme amacını da güder.
Dilin maço olması yanında, zihinsel kabiliyetin yetersizliği de ileri ülkeler açısından çok önemli göstergedir. Örneğin, Suriye politikasında tutarsız davranışlar; son Kobanê konusundaki yardım ve koridor açma meselesindeki çocuk kandırmacası kabilinden ileri sürülen tutarsız beyanlar; Avrupa Bakanının medya mensuplarına uygulanan baskının siyasetten değil, patronlardan geldiği şeklindeki akıllara durgunluk verecek beyanı ve her türlü mitomani dönüşler ve ifadeler ülkemiz hakkında ileri ülkelerin değerleme kaydında iz bırakmaktadır. Söylemeye hiç gerek yok ki, son yargı kararı bir yüz karası olmanın da ötesinde, tam bir fiyaskodur. Bu konuda hiç bir yargıcın ceza hukukunda sahih ve kesin delilin önemi ve ciddiyeti görüşüne sığınmasın. O telefon kayıtlarını dinleyen bir çocuk dahi, ister istemez kulağında çınlayan siyasetçinin sesi ve üslubu ile telefondaki sesin kime ait olduğunu kestirebilir. Yargıçlar, bu kararlarıyla sadece iç hukuku değil, ülkenin dış itibarını da yerle bir etmişlerdir.     
Ülkelerin dış dünyada tanınmalarına neden olan ikinci kanal ise, elçilikler kanalıyla sağlanan bilgilerdir. Bazı idari kararlar, halkın çeşitli politika ve uygulamalarda gösterdiği tepkiler ve, doğal olarak, güvenlik güçlerinin olaylara müdahale tarzı gibi, aslında ikinci derece olayların her ülke temsilcilikleri tarafından merkeze yapılan bilgilendirmede, o ülkenin görüntüsü resmedilir ve uluslararası ilişkilerde bu bilgiler genel politikanın çizilmesinde önemli belge olarak kullanılır.
Türkiye’nin her iki kanaldan da dış dünyaya yansıttığı resmin fazla olumlu olmadığı kanaatini taşımaktayım. Gerek cumhurbaşkanının dışa ve içe dönük söylem ve tavırları, gerek çeşitli bakanların davranışları, örneğin 17 Aralık fiyaskosu gibi, Türkiye hakkında karar vermek için dış dünyaya gereğinden de fazla bilgi ve belge sunmuş bulunmaktadır. AKP’nin sistemi tedrici değişikliğe uğrattığı ve bunu kasıtlı olarak gerçekleştirdiği gizlenemeyecek bir gerçektir. Bu gidişat yanında, süreç esnasındaki zorbalıklar ülkemizi dünyanın üçüncü sınıf halkları arasına sokmaktadır. AKP’nin olduğu kadar, anlık çıkarları ile AKP’ye destek verenlerin de ülkemize ve halkımıza bu kötülüğü yapmaları hiçbir şekilde haklı görülemez.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...