17 Ekim 2014 00:28

Sonuçların teori ve pratiği esir alması: İrrasyonelitenin rasyonalitesi

Sonuçların teori ve pratiği esir alması: İrrasyonelitenin rasyonalitesi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kore Şam’dan, Bağdat Ukrayna’dan geçiyor.
Gemiler Karadeniz’den geçiyor.
Uçaklar her tarafımızdan geçiyor.
Kürt Memet, Türk Memet, Arap Muhammet geçiyor sağımız solumuzdan, tanklar geçiyor.
Allı turnalı değil, silahlı toplu uçaksavarlı nükleerli geçiyorlar.
Çukurova kavruluyor bu sonbahar, İncirlik bir hançer gibi Ortadoğu’ya geçiyor, Malatya, Diyarbakır, Muş… Askeri üsler, radarlar, ajanlar, uydular…
Bankamatikler de dökülüyor ama daha çok gençler düşüyor. Müzeler yanıyor. Kızlar, kadınlar, Yezidiler, Süryaniler, Aleviler, Sünniler… Haneler yanıyor, annelerin ciğerleri yanıyor.
Polis ve askere vur emri geliyor. Kim kimi vuracak, Türk Memet Kürt Memet birbirini mi vuracak? Halepli ile Antepli, Siverekli ile Bağdatlı mı birbirini vuracak?
Olağanüstü, hatta olağan dışı günler, ağır ve uzun bir kış yaklaşıyor. Savaş gelmiyor, zaten sürüyor, jandarma artık sokaklarımıza iniyor.
Bay başkan, onun Davutoğlu, yardakçı konumuna düşmüş Bahçeli, Kılıçdaroğlu… Savaş ilanları tamam, harekete çoktan geçilmiş durumda.  Memetler birbirine kırdırılacak, kader ilahi. Savaş/işgal ilan edilmiş, fakire şehitlik düşecek…  
Sokaklar karışıyor, kampüsler karışıyor, gecem gündüzüm karışıyor…
Kant’ta Saf Akıl ve Pratik Akıl arasındaki gidiş gelişler Marksizm’de Teori-Pratik sorunlarına evrilmişti. Paris Komünü’nde alınan tavır uygun muydu, 17 Ekim Devrimi erken mi, zamanın da mı, geç mi idi? İran devriminde sol devrimciler nerede durmalı idi? Irak, Afganistan, Libya, Suriye, Mısır, Gazze, IŞİD, Kobanê…
Teorisini bilmem ama pratik hiç de kolay değil. Pratik dayatırsa teori ne yapabilir ki:”Sınır köyündeniz, akrabalarımızın bir kısmı beride bir kısmı ötede. 70 yaşında dayım, sınırdan geçirmek için ne kadar uğraştık… Hastanede… yemek getirme bana sıvı ver, yemek getirme sıvı ver… Altı gündür susuzum diyor. Onun yanında bunun yanında fark etmiyor, yaşananlar her şeyin önüne geçiyor…”
Birinci Dünya Savaşına uzanıyor hafızam, dedelerimin, nenelerimin çocukluğuna. Ermeniler kovulup göç yollarında kırılırken Müslümanlar da Anadolu içlerine doğru karşı göç dalgasında telef oluyorlar. Birinin acısı öbürünün karşıtı değil, Ermeni’si, Rum’u, Müslüman’ı… I. Dünya Savaşında en çok da Türkler, Ermeniler, Rumlar kaybetti. Otuz yıl daha göç dalgaları devam etti… Hangisinden iyi bir an kaldı geriye. ABD ve Batı biraz kaybetti ama en çok Kore kaybetti, en çok Vietnam kaybetti.
İnsanlık direndi, yeni kuşaklar yarattı, kimi Londra Paris’te, kimi Halep’te Kobanê’de, kimi Konya’da Bursa’da, Diyarbakır’da yeniden tutunmaya çalıştı.
1970’li yıllar. Aileler çocuklarına yönelik ölüm tehdidi üzerinden ağır bir darbeye hazırlanmıştı. Derin NATO, derin devlet her gün gençleri birbirine vurdurttu. Maraş’ı Çorum’u vurdu. Sonuçlar üzerinden düşününce, ölümden daha ötesi yoktu, varsa da biz bilmiyoruz, anne babalar çocuklarının can derdiyle asker potinleri arasında kaldı, askere razı oldu, 12 Eylül. Ölümden daha ötesi yoktu. Soygun, hırsızlık, rüşvet, talan, olağanüstü hal, hapis, işkence… hepsi daha beride idi. “Bizim uşaklar/çocuklar” ABD ve NATO adına darbeyi yaptı, sırtları da çok sıvazlandı. Türkiye, Ortadoğu ve Dünya aydınlanması, uygarlaşım ve insanlık, bilim, felsefe, üniversite, okullar, özgürlük, demokrasi, hepimiz ağır bir darbe aldık ancak “ölümden ötesi” yoktu. Berisi 12 Eylül 1980 idi. Devamı Özal’dı, AKP idi, Erdoğan’dı. Neoliberal muhafazakarlık, NATO müttefikliği perçinlendi.
Şimdi de IŞİD terörü üzerinden bir yerlere sürükleniyoruz. Bir oldu bitti ile Türkiye resmi ve gayriresmi-gerçi gayriresmisi artık kalmadı aşikar bir şekilde- Suriye’ye savaş, daha doğrusu işgal beyanında bulunmuş durumda.  Sonuçlar üzerinden konumlanmak zurnanın son deliği bile değil gibime geliyor. Ortadoğu halkları sonuçlar üzerinden NATO’ya uşaklığa razı ediliyor. Türkiye-Suriye dolaylı ve doğrudan NATO ve Şanghay Bloku savaşına üst haline getiriliyor.
Halklar için, insanlık için, savaşın/işgalin ölümden berisi hiç yok. Gerisi NATO’ya bağlı, Türkiye ve bölge ülkelerinin üstüne yıkılmış, bir tür Vietnam, bir tür Kore savaşıdır. Savaş üssü artık Türkiye’dir.
ABD söylüyor: Savaş uzun sürecek. Uzun kanlı edepsiz karanlık bir savaş. Ortadoğu ve insanlık kaybedecek. IŞİD veya NATO terörüne ve sonuçlara esir olmayalım. İnsanlık dışı süreçlere dahil olmayalım.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...