03 Ekim 2014 13:40

Buna da şükür!

Buna da şükür!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Galatasaray’ın Arsenal karşısında aldığı farklı yenilgiyi kimileri Prandelli’nin oyuncu tercihlerine bağlarken kimileri de yenilginin baş sebebinin İtalyan teknik adamın uygulatmaya çalıştığı oyun anlayışı olduğunu ileri sürüyor. Oysa mesele oyuncu tercihlerinin ya da oyun anlayışının çok çok ötesinde. Her şeyden önce, iki takım arasında kategorik bir fark var. Bu da şu anlama geliyor: Olağanüstü ya da mucizevi gelişmeler gerçekleşmediği sürece Galatasaray’ın Arsenal’i -özellikle rakip sahada- yenme şansı kesinlikle yok!..
Durum bu kadar açık ve net... Bunu görmemek için futbolu hiç bilmemek lazım... Görece doğru oyuncu tercihleri yapılsa ya da daha uygun oyun anlayışıyla mücadele edilse belki en azından bu kadar aciz durumlara düşülmezdi ama sonuç da büyük ihtimalle değişmezdi...
Ne zaman ki Galatasaray, Arsenal gibi hızlı ve seri paslaşmalarla uzun süre topa sahip olmayı, yüksek tempolu kanat varyasyonlarıyla atak geliştirmeyi ve takımca pres yapıp rakibine oyun kurma fırsatı vermemeyi becerecek bir oyun düzeyine ulaşır, işte ancak o zaman kategori farkı aşılmış olur. Zaten işin özü de bu. Ancak bu düzeye ulaşmak, hemen gerçekleştirilebilecek bir iş değil. Fizik-kondisyon, taktik disiplin, uyum, oyuncu kalitesi, rakibe ve kendi oyuncuna en uygun oyun anlayışını belirleme, tecrübe gibi pek çok parametre ve faktör var işin içinde... İstikrarlı bir çizgi yakalamak, ancak bütün bu parametre ve faktörler bağlamında aşama kaydetmekle mümkün olabilir...
İki takım arasındaki büyük farkı; skor 3-0 olduktan sonra dahi Arsenal’in temposunu hiç düşürmeden maçın başındaki coşku ve iştahla gol aramasından da anlayabiliriz. Skoru korumak adına oyunu yavaşlatmak ya da geriye çekilip savunmayı sağlama almak gibi bir düşünceye kesinlikle savrulmuyorlar. Çünkü skor ne olursa olsun Galatasaray’ın yediği gollere tepki verebilecek güce sahip olmadığını çok iyi biliyorlar...
Tabii köklü sorunlar Prandelli’nin yaptığı yanlışların dile getirilmesine engel değil. Prandelli maçtan önceki basın toplantısında, “Bu tip maçlarda cesaret çok önemlidir. Arsenal karşısında cesur ve hazır bir takım izleyeceksiniz” diye konuşmuştu.
Maçla ilgili olarak cesaretin önemine vurgu yapıp ardından da Melo’yu savunmanın ortasına çekmek çelişki değil mi?.. Savunmayı sağlam tutma kaygısıyla yapıldığı anlaşılan böyle bir tercih Arsenal’den korkmak, çekinmek anlamına gelmiyor mu?.. Ayrıca, Dzemaili, Pandev ve Yekta gibi fiziksel anlamda yetersiz oyuncularla “Hazır bir takım” olmak mümkün mü?.. Selçuk’u fiziksel olarak yetersiz bulup Yekta’yı oynatmak ise ayrı bir tuhaflık.
Prandelli, “Topu kaybettiğinde hemen geri almaya çalışan bir takım göreceğinize emin olabilirsiniz” şeklindeki sözleriyle de baskılı oyun anlayışıyla mücadele edeceklerinin ipuçlarını vermişti maçtan önce. Ne var ki Galatasaray’ın en çok top kapan iki oyuncusundan Melo savunmaya, Selçuk ise yedek kulübesine çekilmiş ve orta saha tamamen Arsenal’e teslim edilmişti!..
Neyse ki 3-0 biten ilk yarının ardından Arsenal ikinci yarıya -muhtemelen hafta sonunda Premier Lig’de oynayacağı maçı düşünerek- biraz daha düşük tempoda ve oyunu kendi sahasında kabul ederek başladı. Tabii ani karşı ataklarla tehlike yaratmaya da devam etti ve 52. dakikada skoru 4-0’a getirmeyi başardı. Galatasaray için tarihi bir hezimetin sinyalleri alınmaya başlamışken Arsenal’in 62. dakikada 10 kişi kalması oyunun seyrini değiştirdi. Bu dakikadan sonra, kaybedecek pek bir şeyi kalmayan Galatasaray tüm gücüyle Arsenal kalesine yüklenmeye çalışsa da rakip savunmada pek fazla gedik yaratamadı...
Transferin son gününde alındıkları için fizik-kondisyon ve takıma uyum sorununun üstesinden henüz gelemeyen oyuncular ve adeta rakibin işini kolaylaştıran oyun anlayışıyla sahaya çıkıldığı göz önüne alındığında 4-1’lik yenilgiye şükretmek gerekiyor...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa