27 Eylül 2014 00:20

Eczacılar

Eczacılar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türk Eczacıları Birliği Perşembe günü başlayan ve üç gün devam eden 12 inci Eczacılık Kongresini tertipledi. Kongrenin ilk gününde “Dünya’da ve Türkiye’de Güncel Gelişmeler: Siyaset, İktisat, Toplum” başlıklı panelde beş konuşmacı fikirlerini, açıkladı. Panelin sonunda da salondan söz alanlar kısmen katkı yaptı kısmen de panelistlere sorular yönelterek, konunun etraflıca tartışılmasına yol açtılar.

Benim de konuşmacı olarak katıldığım panelde ilk dikkati çeken husus, Türkiye’nin tam bir kafa karışıklığını yansıtan fikirlerin saçılması oldu. Tabiatıyla böylesi bir farklılık demokrasi açısından ilk bakışta hoştur. Ne var ki, çok farklı konuşmaları aynı saygı ile dinleyen salonun da fark ettiğini düşündüğüm gibi, panelin, umarım hepimize en önemli öğretisinin, farklı fikirlerin temsil edilmesinin zenginleştirici olabilmesinin, ancak her fikrin kendi mantığı içinde tutarlı olması koşuluna bağlı olduğudur. 

Benim eczacı dostlara bakışım hep ikilidir. Eczacılar bir bakıma patrondur. Emek istihdam ederler, duruma göre kar ya da zarar edebilirler, vs. Fakat başka açılardan eczacılar büyük ilaç holdinglerinin emekçileridir. Eczacılar halk ile ilaç üreticileri ve onların yanında yer alan hükümetlerin çalışanlarıdır. Böylesi hibrid kimlikli bir gurup karşısında konuşmak gerçekten bana hep zor gelmiştir. Ne var ki, bu güçlük eczacı dostların vasi hoşgörüsü ile her zaman aşılmıştır.

Tüm paneli burada açıklamam olanaklı olmadığı gibi, böyle bir tavır konuşmacılara karşı da nezaketsizlik olabilir. Burada sadece kendi sohbetim üzerine birkaç söz söylemek istiyorum. Konuşmada vurguladığım birinci nokta, Türkiye ne siyasi ne de ekonomi açılardan dünyadan soyutlanarak tahlil edilemeyeceği oldu. Zira, küreselleşme olgusu salt ülkeler arasındaki ekonomik birliktelik olmayıp, ülkeleri siyaset, toplumsal ilişkiler vs gibi toplumun tüm yönleri ile bir birine bağlamış olmasıdır. Öyle ki, küreselleşme ile sadece sermaye uluslararası alanda gezinmiyor, krizler, siyasetler, hatta davranışlar dahi uluslararası alanda yaygınlaşıyor.

Geçmişin aksine, küreselleşme çağında ülkeler hakimiyet ilişkisi içinde dikey olarak sıralanmışlardır. Bu sıralanma, bir tür sanal küresel eyalet devletini simgeler. Hal böyle olunca, alt kademelere doğru inildikçe, görüntüde bağımsız olan devletler aslında küresel federal devletin birer eyaleti, devlet başkanı ya da yöneticileri ise eyalet valisi ya da yöneticisi mesabesine dönüşür. 

Bu durumu Türkiye’ye uygularsak, parlamento başta olmak üzere hemen tüm kamu organlarının tek adam yönetimine alınması ya da işlevsizleştirilmesi, medyanın baskılanması, üniversitelerin sıkı denetime alınması vs gibi, genel halka antidemokratik uygulama olarak gözüken gidişat, küresel emperyal dokunun bir eyaleti açısından doğrudur. Kısacası, alt kademelere doğru inildikçe yönetimler ülkeler ve halklar yararına değil, ancak federal dünya devletinin merkezine yararlı bir sistem uygularlar. 

Dünya federal devleti şimdilik Rusya ve Çin’den gözünü ayırmamaktadır. Ortadoğu enerji ve su açısından olduğu kadar İsrail açısından da çok önemlidir. Bu bölgeden Rusya’yı, gerekirse Çin’i de uzak tutmak ABD’nin birinci hedefidir. Suriye ve Esat olayı, dolaylı olarak, Ortadoğu cehenneminde kendi elleri ile büyüttükleri canavarı bahane ederek Rusya’ya karşı bir girişimdir. Ne acıdır ki, Türkiye basiretsiz politikacıların derin hayalleri ile emperyalistlerin emeline ortak olurken, hem kendisini iç kargaşaya sürüklemekte, hem de büyük bir komşusunu gereksiz şekilde karşısına almaktadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...