22 Eylül 2014 00:18

TÜSİAD dinler de Moody’s iplemez

TÜSİAD dinler de  Moody’s iplemez

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçen hafta yeni Cumhurbaşkanı Erdoğan, kimliğinin yeni davranışlarının eskisi gibi olacağını hepimize gösterdi.
Tehditler savurdu.
Bir gazeteciyi hedefe koydu!
Beğenmediği yada işine gelmediği yasayı takmayacağını gösterdi.
Örneğin, Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu’ndan, Bank Asya’ya el konulmasını istedi. Ve böylece Türkiye, ilk kez bir devlet adamının bir bankayı batırmak için kurula (BDDK) çağrı yaptığına tanık oldu.
“Bize ne banka batarsa batsın. Tasası bize mi düştü” dediğinizi duyar gibiyim.
Mesele banka değil anlayış.
Bankacılık Kanunu çok net. Herhangi bir bankanın itibarını, şöhretini zedelemek, bu yönde iddia ve yorumlarda bulunmak suç.
Bu ülkede her hangi bir kişi, böyle bir şey yapsa, bankayı zarara uğrattığı gerekçesi ile 5 yıla kadar hapis cezası ile yargılanır.
Burada Anayasa ve Bankacılık Kanununu hiçe sayan Cumhurbaşkanının... Vatandaş söz konusu olunca başka türlü davranmasını beklemek mümkün müdür?

ALÇAKLIK, ADİLİK DİYE SAYDIRIRKEN...

Cumhurbaşkanı New York Times’ı terbiye ederken gördük örneğin. Gazeteye yönelik, “Edepsizlik, alçaklık, adilik” sıfatları eşliğinde.  
Sakın, ‘emperyalist ülkenin gazetesinden bize ne’ diye düşünmeyin.
Bir. Haberde imzası bulunan The New York Times’ın İstanbul bürosu muhabirlerinden Ceylan Yeginsu hedefe kondu. Bir gazeteci suç işlemişse basın kanuna göre yargılanır. Ama hedefe konursa o ülkede demokrasinin hali harap demektir.
Sadece kalem susmaz ağır bir karanlık çöker, kurşuni...
İki. Başbakanı köpürten haber sınırlarımızın hemen ötesinde kafa kesen terör örgütü İŞİD ile ilgili. Başbakanın bu tavrından sonra Türkiye’nin İŞİD ile ilişkisini cesurca kaç kişi yazabilir.
Başbakan bağırarak yazılmasın istiyor, kanlı bir işbirliğinin tarihi.
Üç. New York Times’a saydıran Erdoğan... Türkiye İŞİD hattında olanları anlatmak için basın toplantısı düzenleyen ABD Savunma Bakanına “adi, şerefsiz” diyemezken basın toplantısını aktaranlara çıkışı... Kamuoyu önünde başka diplomasi de bambaşka olan ilişkileri örtmenin taktiğine dönüyor.

TÜSİAD’A FIRÇA YÜREĞİMİZE SU SERPMİYOR
Erdoğan’ın, üç yıl aradan sonra Cumhurbaşkanı sıfatıyla TÜSİAD toplantısındaki tehdit içerikli  konuşmasına ne demeli?
Ülkenin başat patronlarının fırça yemesini dert etmedik elbet de... Fakat, Gezi eylemleri, toplumsal kutuplaşma ve hukuk üzerine sarf ettiklerini duydukça “Cumhurbaşkanı aynı bildiğimiz Erdoğan” demekten kendimizi alamadık.
Zaten değişmesini de beklemiyorduk.
‘Değişeceğim’ demeden Cumhurbaşkanlığı’na yükseldiği halde,  Erdoğan’ın tersini davranacağını bekleyenler...  ‘Şimdi tokalaşma zamanıdır’ laflarına umut bağlayanlar düşünsün!
Bu noktada siyaset yapmaktan aciz olanlara ata sözlerini hatırlatabiliriz:
Can çıkar huy çıkmaz!
7’sinde neyse 70’inde de o...
Ha bir de bizim oralarda, Karadeniz’de çocukluğumda öğrendiğim, “domuz tüy değiştirir huy değiştirmez” (kulakları çınlasın babam çok kullanır) var ama...
Bu atasözüdür, kelimelere değil  anlamına bakmak lazım denmez de, hakaret algılanır diye ben o sözü atalarımdan özür dileyerek başbakanın şahsında şöyle kullanayım: “Gömlek değişir ama huy aynı kalır” ya da “Makam mevki değişse de huy sabit kalır.”
Neyse mesele huy değil icraat... İcracı bir Cumhurbaşkanı olacağını söylediği için biz icraata bakalım.  
Hem TÜSİAD toplantısında hem de öncesinde kredi derecelendirme kuruluşlarına koyduğu postaya bakalım mesela...
‘Yel değirmenleriyle savaş’ gibi... Kahramanca ama kof.
TÜSİAD ayakta alkışlar da kredi derecelendirme kuruluşları takmaz! Ekonomik gerçeklerin üzerini örter ama gerçekleri ortadan kaldırmaz.


‘DEVEKUŞU POLİTİKASI’

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye’ye not verirken cimri davranıyorlar. Türkiye’yi hala riskli, yatırım yapmak için çok uygun olmayan bir ülke olarak değerlendiriyorlar.
Bu tutum karşısında Cumhurbaşkanı Erdoğan diyor ki... Kredi derecelendirme kuruluşları (Moody’s ve Fitch) tavırlarını böyle sürdürürlerse başbakana ‘bunlarla ilişkini kes’ diyeceğim. Bunlar bize karşı siyasi tavır içinde!
Evet bu kuruluşların siyasi kararlar veriyorlar.
Hatta bu kuruluşlar, yıllık 50-60 bin dolar alıyor ama asıl bir ülke tahvil ihracına çıktığında komisyon alıyorlar. Asıl kazancı buradan elde ediyorlar.
Siyasi olduğu kadar aynı zamanda ticari de.
Erdoğan, başbakanken bu kuruluşlarla anlaşmaları feshedebileceklerini... Yeni bir yerli dereceleme kuruluşu kuracaklarını söylemişti.
Türkiye kendisine, ülke kredi notu verilmesi için yaptığı tüm anlaşmaları iptal etse dahi, kredi dereceleme kuruluşları Türkiye’yi değerlendirmeye ve notunu yayımlamaya devam eder. ‘Yatırım’ yaparken bu notları dikkate almak isteyen herkes de bu notlara bakar.
Başbakanın söz konusu çıkışı kocaman bir ‘devekuşu politikası’ işte...
Japonya’nın kendi derecelendirme kuruluşu var örneğin. Ama Japonya’nın kredi kuruluşunun olması, yakın zamanda Fitch’in, Japonya’nın kredi notunu bir kademe düşürmesine engel olamadı.
Türkiye reyting şirketi kursa, yerli reyting şirketinin verdiği not uluslararası alanda kabul görür mü? Yok!
İran kendi derecelendirme şirketini kurdu üç yıl içinde kapattı nitekim.
Başbakan derecelendirme kuruluşlarına çıkışarak... ‘Benim ekonomim süper’ diye bağırarak Türkiye ekonomisinin yabancı sermayeye bağımlılığının... Kırılganlığının üzerine örtemez. Bağırarak faizleri düşüremediği gibi... 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa