19 Eylül 2014 00:07

İskoçya: Geciken bağımsızlık

İskoçya: Geciken bağımsızlık

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Dün İskoçya’da yapılan referandum adeta 13. yüzyılda İngiliz sömürgeciliğine karşı savaşan William Wallace’nin intikamı gibiydi...
Mel Gibson’un yönettiği ve başrolünü oynadığı, beş dalda Oscar alan Braveheart (Cesur Yürek) hem İskoçların başkaldırısını hem de İngiliz sömürgecilerinin yaptığı barbarlığı çarpıcı şekilde anlatıyor. Bu nedenle “Braveheart”ı izleyenler genellikle bir kez daha izlemek ister.
Zira, hikaye kurgu değil gerçeğin ta kendisidir.
İngiliz sömürgecileri, İskoçya’yı kendi topraklarına katmak için tarih boyunca nice kanlı, barbar katliamlar yaptılar. Ve sömürgeleştirmeye karşı ortaya çıkan bağımsızlık ve özgürlük hareketleri çoğunlukla İngiliz işbirlikçisi İskoç soylularının ihaneti yüzünden yenilgiyle sonuçlandı.
Bağımsızlık hareketinin lideri Wallace yakalandıktan sonra, filmde olduğu gibi “Uzunbacaklı” Kral Edward’a ihanet ettiği gerekçesiyle, ibret olsun diye Londra’nın ortasında halkın önünde Wallace’un kafasını kestiler. Başını Londra Köprüsü’ne astılar, kolları ve bacaklarını da ülkenin dört bir yerine ibret olsun diye gönderdiler. Bir kez daha İskoçya’da ulusal özgürlük, bağımsızlık çığlığı yükselmesin diye...
Doğrusunu sorarsanız, İngiliz sömürgeciliğinin Wallece’ye ibret olsun diye reva gördüğü bu barbarca öldürme biçimi bir sonuç vermiş olacak ki, bağımsızlığa dair umutlar hiç bitmese de sonuç da alınamadı bugüne kadar.
Bu nedenle, dün yapılan bağımsızlık referandumu, sonucundan bağımsız olarak, başta Wallace olmak üzere sömürgeciler tarafından katledilen İskoçyalının beslediği özgürlük umudun hiç bitmediği ve şimdi gerçeğe yakınlaştığı anlamına geliyor.
Eğer, bu bağımsızlık hamlesi de başarısızlıkla sonuçlarsa, bilin ki sorumlusu yine yüzyıllar önce Wallace’yi İngilizlere teslim eden İskoçya soyluları gibi bugünün İskoç burjuvazisi olacaktır.
Buradan bakıldığında, Wallace’nin katledilmesinden öncesinden ve sonrasından başlayarak bugüne kadar aslında “aktörlerde” değişen fazla bir şey yok. Yurtseverler, ezilenler ve yoksullar bağımsızlıktan; gericiler, soylular ve burjuvalar İngilizlerin himayesinde yaşamaktan yana.
İngiliz burjuvazisi ve yönetici sınıfı bugün, tıpkı “Uzunbacaklı” Edward gibi bağımsızlık yanlılarını bastırmak için elinden geleni yapıyor. Elbette, bastırma yöntemi olarak o zaman kullanılan baltalar, kılıçlarla değil günümüzün “propaganda savaşı” yöntemleriyle...
Özellikle Türkiye basınında ayrılmanın referanduma sunulmasını “medeni boşanma” olduğu yönünde bir propaganda yapılıyor. Muhtemelen Başbakan Camaron’un “Biz bir aileyiz” demesinden etkilenerek... Halbuki, ortada hiç de yansıtıldığı gibi ne bir “medeniyet” ne de mutlu bir aile var. Tarihsel bir zorunluluk söz konusu.
Kocasından ayrılmak isteyen bir kadına karşı kullanılan bütün tehdit ve şantajların bir benzerini İngiliz burjuvazisi referandum öncesinde İskoç halkına karşı kullandı. Bu nedenle İngiliz burjuvazisinin içine düştüğü panik hali, bir bakıma eşi ayrıldığında ayakta durma başarısı gösteremeyen, kendi işlerini yapamayan bir erkeğin panik halinden farksız olsa gerek...
Dahası İngiliz burjuvazisi tarafından İskoç halkına karşı körüklenen korku kampanyasına bütün Avrupa burjuvazisi de destek verdi. Yani; boşanmak isteyen İskoçlara karşı “mahalle baskısı” tahmin edilmeyecek kadar yüksekti.
Örneğin Alman basınında son günlerde çıkan haber ve yorumlara bakarsanız, sanki İskoçya İngiltere’den değil de Almanya’dan ayrılıyormuş havası hakim. Hep bir ağızdan “bölücülükten”, “milliyetçilikten” ve bağımsızlığın yaratacağı tehlikelerden söz ediliyor. Deutsche Bank işi “Bağımsızlık yanlısı karar çıkarsa bu felaket olur. Hatta ekonomik krize yol açar”a kadar vardırdı.
Hafta başında Junge Welt’te yer alan “Referandum öncesi panik” başlıklı haberde haklı olarak bağımsızlık isteyenlerin farklı gerekçelerin olduğuna dikkat çekiliyordu. Örneğin İskoçya Ulusal Partisi’nin nedenleriyle daha solda duran partilerin nedenleri farklı. Bundan ötürü İngiliz sömürgeciliğinde kurtulmuş bir İskoçya’da bütün sorunların çözüleceği anlamına gelmeyecek. bağımsızlığı tarih boyunca zor ve şiddetle sömürgeleştirilen bir ülkenin ve halkın kendisi olma, kendi kaderini belirlemesinin yolunu açacak, çoktan geride kalması gereken “ulusal sorunu” sorun olmaktan çıkaracak, sosyal sorunları daha fazla görünür hale getirecektir. Bu, doğal olarak zengin İskoçya’nın zenginliğinden herkesin eşit bir şekilde yararlanmasını da tartışmaya açacaktır.
Bu nedenle ortada ne bölünen bir İngiltere ne yükselen bir ulusalcılık ne de nostalji var. Söz konusu olan sadece geciken ulusal bağımsızlıktır.
Benzer bir durum İspanya ve Türkiye için de geçerli. Katalonya ve Bask Ülkesi de bunca gecikmeye rağmen Avrupa’nın ortasında çoktan çözülmesi gereken ulusal sorunu çözme yönünde adımlar atacak gibi görünüyor.
Dünyanın en büyük devletsiz halkı Kürtler’in yaşadığı ülkelerde benzer bir referandumun yapılması şimdiki koşullarda yanaşmasının pek mümkün olmadığı biliniyor. Ama tarihsel süreç en ya da geç bir gün Kürtlerin de İskoçlar gibi bağımsızlık anına çok yaklaşacağını gösteriyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...