19 Eylül 2014 00:03

Aşama şart

Aşama şart

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kağıt üzerinde mutlak favori gösterilseniz de, gereken çabayı ortaya koymazsanız sahadan istediğiniz sonuçla ayrılamazsınız. Galatasaray’ın teknik ekibi belli ki Anderlecht’i doğru analiz etmemiş ya da edememiş. Yoksa böyle genç, diri, enerjik ve dinamik bir takıma karşı oyuna yüksek tempoda başlamanın büyük bir hata olacağını bilmeleri gerekirdi. Anderlecht yüksek tempoda başlasa bile kontrolü hemen ele alıp oyuna kendi istedikleri/belirledikleri tempoyu hakim kılabilmeliydiler. Bu kadarını yapabilecek tecrübeye sahiptiler ancak yapamadılar. Anderlecht’in temposuna uyum sağlamaya çalıştıkça yetersiz kalıp ezildiler.
Yaş ortalaması 21 olan “toy” rakiplerinin kendilerini bu denli rahatsız edebileceğini hiç düşünmemişler anlaşılan. Tecrübeli oyuncularına güvenip onlar sayesinde fazla zorlanmadan sonuca gidebileceklerine inanmışlar ama ne yazık ki futbolda işler artık pek öyle yürümüyor. Fizik, kondisyon açısından belli bir düzeyde değilsen, seri paslaşmalarla topa özellikle rakip sahada daha çok sahip olamıyor ve oyunun kontrolünü elinde tutamıyorsan istediğin kadar tecrübeli ol, üstünlük kuramazsın.
Tecrübe ve can havliyle çırpınma bu maçta Galatasaray’a ancak 1 puan kazandırabildi. Aslında “Anderlecht, tecrübesizliği yüzünden 3 puanı elinden kaçırdı” demek daha doğru...
Maçın geneli tam da Anderlecht’in istediği ve işine geldiği gibi yüksek tempoda oynandı. Galatasaray’ın fizik açıdan henüz hazır görünmeyen Dzemaili ve Pandev gibi oyuncularla bu tempoya ayak uydurması mümkün değildi.
Belçika ekibi yakaladığı gol pozisyonlarında “toyluk” yapmasa skoru pekala Galatasaray’ın altından kalkamayacağı kadar farklı hale getirebilirdi. Ya da Chedjou’nun son dakikadaki zorlamasına doğru taraftan, kademeli bir savunma hamlesiyle karşılık verebilseler evlerine yine de 3 puanla dönebilirlerdi.
Böylesine çok koşan, pres yapan, özellikle kendi yarı sahasında iyi kapanan takıma karşı Galatasaray’ın tempoyu fazla yükseltmeden bol ve hızlı paslaşmalarla topa çok fazla sahip olarak oynaması uygun olurdu. Seri paslaşmaya dayalı sabırlı oyun anlayışıyla kontrolü ellerinde tutabilir, rakip oyuncuları çokça koşturup yorabilir ve böylece Anderlecht savunmasında gedikler açabilirlerdi.
Ama tabii kendi yarı alanında etkili pres yapan ve pek fazla boş alan bırakmayan bir takıma karşı üçüncü bölgede bol pas yapabilmek de o kadar kolay değil. Belirleyici nokta da bu oluyor zaten. Şampiyonlar Ligi’ndeki çıtanızı yükseltmek istiyorsanız bunu başarmak zorundasınız. Bunu başaramıyorsanız büyük hedefler, hayal olarak kalmaktan hiçbir zaman kurtulamaz.
“Şampiyonlar Ligi’nde kolay maç yok” klişesi, Galatasaray kadar gruptaki diğer takımlar için de geçerli. Tabii Galatasaray’ın hem fizik, kondisyon hem de oyun anlayışı ve taktiksel varyasyonlar açısından daha iyi seviyeye gelmesi ve 90 dakikanın büyük bölümünde oyunun kontrolünü elinde tutmayı başarması koşuluyla... Aksi takdirde yeni hüsranlar kaçınılmaz olur... Sözün kısası; gruptan çıkabilmek ve daha ötelere yürüyebilmek, Galatasaray’ın aşama kaydedebilmesine bağlı görünüyor...
Bu arada Selçuk’a yönelik protestolar, seyircilerin ne kadar acımasız olabileceklerini gösterdi bir kez daha. Her oyuncu zaman zaman düşüşler yaşayabilir. Bu, son derece doğaldır. Önemli olan düşüşün sebeplerini bulmak ve durumu düzeltmek için gereken önlemleri almaktır. Dünya futbol tarihinde kariyeri boyunca hep aynı üst düzey performansı sergileyen bir futbolcu var mıdır?.. Prandelli idmanlarda yeterli görüyor ki Selçuk’a ilk 11’de yer veriyor. Bu durumda, Selçuk’un performansından memnun olmayanların, Selçuk’u değil Prandelli’yi protesto etmesi gerekmez mi?.. Öte yandan, bir teknik direktör kötü performans sergileyeceğini bile bile bir oyuncuya şans verir mi?.. Göz göre göre takımının başarısızlığına ve buna bağlı olarak kendi kariyerinin zedelenmesine zemin hazırlar mı?..
Teknik direktör ve oyuncular kadar seyircilere de sabır gerekiyor...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...