08 Eylül 2014 00:05

Evlilik yalnız aşkı öldürmüyor

Evlilik yalnız aşkı öldürmüyor

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçen haftanın en çok paylaşılan, evli-bekâr tüm kadınların açık-gizli onay verdiği tespitini, dünyanın en yaşlı insanlarından 127 yaşındaki Meksikalı Leandra Becerra Lumbreras yaptı: Uzun yaşamanın sırrı asla evlenmemek!
Şiddet gören kadınların çok büyük bir bölümünün boşandığı ya da boşanmak istediği için öldürüldüğü memleketimizde bu sırrın çok somut bir karşılığı olduğu kesin. Ne de olsa bu topraklarda her 10 evli kadından 4’ü fiziksel şiddete, 2’si cinsel şiddete, 5’i duygusal şiddete maruz kalıyor. Evlilik yalnızca aşkı değil, kadınları da öldürüyor!
Peki ne var bunun arka planında?
Genel kanı şu: Ataerkil pazarlık bozuldu. Yani, erkeğin eve ekmek götüren, ailenin koruyucusu, kollayıcısı rolünü oynadığı, kadınaysa itaatkar eş ve anne rollerinin düştüğü pazarlık, artık iki taraftan da zorlanıyor. Daha önce kadınlara ailedeki ve toplumsal yaşamdaki ikincil rolleri karşılığında kocanın sağladığı güvence, gelecek güvenliği, çocuklarını yetiştireceği bir yuva artık yok. İşsizlik, kriz, bir erkeğin gelirinin bir aileyi geçindirmeye yetmeyişi, işten çıkarılma tehdidi, pahalılık, enflasyon vb. erkeğin “ailenin ekmek sağlayıcısı” olarak pozisyonunu sarstı. Ama sadece bu değil. Genel olarak erkek kimliğinde bir kriz ve erkeğe atfedilen güçlerde bir azalma var. Öte yandan kadınların da güçlenme arayışları, talep ve beklentileri, direnme istekleri artıyor. Erkeğin evdeki pohpohlanmış iktidarı yani sığınabileceği, örselenmiş özgüvenini tazeleyebileceği son sığınağı, kolun kırılıp yenin içinde kalmayacağı bir biçimde değişiyor. Erkeklik krizinin şiddetli sonuçlarına kadınlar katlanmak zorunda bırakılıyor. Kadınlar, kadın özgürlüğü açısından pek de gelecek vaat etmeyen bu ataerkil pazarlığın karşılığında en asgarisinden yaşam ve can güvenliklerinin tehdit altında olmadığı, erkeklerin babalık ve kocalık görevlerini yaptığı, evine yeterli zaman ayırdığı ve yeterli gelir getirdiği, içki ve kumarın olmadığı düzgün aile yapıları talep ediyorlar. Lakin bu minimum taleplerin bile karşılanamadığı yeni toplumsal düzende aldıkları tek karşılık şiddet, daha fazla şiddet, daha da fazla şiddet!
Yeni “cinsel sözleşme” şiddetle, kadınların bastırılmasıyla, yok edilmesiyle kurulmaya çalışılıyor. Bir yandan neoliberal politikalar eliyle ailenin altı oyulurken öte yandan muhafazakârlaşmayla aile içindeki bireyler arasındaki bağlar “maneviyat ve uhreviyat” zamkıyla yeniden kurulmaya çalışılıyor. Kadınların ve erkeklerin varoluşları değişirken, kadınlık ve erkeklik rolleri aynı tas aynı hamam sürsün gitsin isteyen bir düzende elbet ortaya çelişkiler çıkıyor. Bu çelişkiler şiddetin dozunun, korkunçluğunun artmasına neden oluyor. “Yeni Türkiye”nin yükselişinin cinskırıma varan saldırılara ihtiyaç duymasının üstü bu saldırıların sıradanlaşması ve meşruiyet kazanması ile örtülmeye çalışılıyor. İşte yargı kararlarından, devletlülerin söylemlerine, televizyon programlarında katillerin arz-ı endam etmesinden, şiddetin görselleştirilmesinin fütursuzluğuna her şey biraz da buna işaret.   
Şiddetin evliliğin, daha doğrusu ailenin kurucu yapıtaşlarından en önemlisi haline gelmesinden çıkarılacak çok sonuç var.  
Kadınlar bu durumu sessizlikle kabullenmiyor kabullenmesine ya, her ses çıkardıklarında karşı karşıya kaldıkları topyekun saldırılar karşısında ne yapacaklarını da şaşırmış durumdalar. Bir yandan boşanmak istediği için öldürülmeye çalışılan Hasret’le dayanışan mahalleli, bu dayanışmayı yerelden ülke çapına yayan kadın örgütlenmeleri, diğer yandan katil adayı kocayı “ne temiz pak adam” diye pohpohlayan medya, adamın tutuklu yargılanmaması için direnen adli merciler, bütün bunlar karşısında sus pus kalarak onay veren iktidar organları…  Bir yandan büyük bir umut, diğer yandan işimizin ne kadar zor olduğunu gösteren sistematik zor aygıtları.
Ataerkil pazarlık sürerken de, yeni bir evreye geçerken de en çok biz kadınlar ödüyoruz bedeli. Neyse ki biliyoruz pazarlık yapmadığımız, hakkımız olanı hak ettiğimiz biçimde yaşadığımız başka bir sistem mümkün! Yoksa vallahi çekilmez bu hayat…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...