03 Eylül 2014 00:13

‘İnşa’ ve ‘ihya’

‘İnşa’ ve ‘ihya’

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başkasının arsasına kat karşılığı bina kuran müteahhit giderek mesleki bir deformasyon kazanır. Gördüğü her araziye, her boş toprağa üzerine inşaat dikilip ihya edilecek bir arsa olarak baktığı gibi zaten dolu olan, hayatın sürüp gittiği alanların da kendi elinden geçmesi gerektiğini düşünür.
Komşularla sıfır sorun stratejisini icat eden zihniyetin, sınırların ötesindeki ve içindeki coğrafyayı bina dikilecek bir arsa olarak görmesinin ölümcül sonucu komşusuz kalarak alınmışsa da önemli değil. İnşaat yürüsün, maksat hasıl olsun. Fikirtepe’de kentsel dönüşüm projesi kapsamına giren evini satmamakta direnen yurttaşın şimdi şantiyenin ortasında kalan evi gibi, yalnızlık abideleşsin. O ev şimdi ezik büzük ve trajikomik. Olmamızın istendiği gibi: “yalnız ve güzel!” Kardeşsiz ve komşusuz.
AKP’nin olağanüstü kongresinde, bir kez daha, Alpaslan’ın Anadolu’ya girişinden başlayıp Fatih’e ve oradan Menderes’e uzanan bir tarihsel hatta köken arayan aynı zihniyet, önceki “atalar”ının ruhunu ancak inşaatın ihya edeceğini düşünmeye devam ediyor. Bu yüzden Antalya Kaleiçindeki surların galerileri “izindeyiz şefim” kuyruğundaki yerel yöneticilerin gözü önünde betonla sıvandı. Yetmedi İstanbul’da Fatih surlarının da delindiği ortaya çıktı. Her zamanki gibi bunları kim yaptı, kararın altına kim imza attı bilinemiyor. Ulu müteahhidin yerel yönetici biçiminde çoğalan suretlerine bakarak müsebbibin aslına ulaşılabilir tabii.  
Aslında o kongrede ilan edilen ‘Yeni Türkiye’nin restorasyon esaslı kuruluşu yaşam alanlarının iptali ve tarihi eserlere Vandal’ca bir muameleyle el ele giderken gelsin Fatihler gitsin Kanuniler muhabbetinin çok da boşa olmadığı söylenebilir. Bunun bir çelişki olduğunu o büyük “dava”nın sahipleri düşünmüyor. Elbette. Esin kaynaklarını yabana atmamak gerekir; yeni padişahlığın ihya ettiğini düşündüğü dünya da, art arda sıraladıkları atalarının yolundan gidenler için fethedilmesi gereken bir koca boşluk nihayetinde. Göze boşluk gibi görünen topraklarda ise üzerinden silindir gibi geçilecek Suriye, Rojava ve Irak var. O topraklar Êzidilerinden, Kürtlerinden boşalsın ki müteahhidin kutsayıcı elinin dokunduğu her yer kendisi için ihya olsun; restore olsun. Ortadoğu’nun Fikirtepesi’nde toprağını satmadan direnen komşusuz halk Rojava dize gelsin ki etraftaki inşaat yürüsün gitsin.
Ama müteahhide, kendini beğenmişliği, kendi kendine kof bir özgüven olarak yutturan algı bozukluğu, onun, altında kalacağı inşaatlara heves etmesine yol açıyor ne yazık ki. Büyük ‘dava’yı kazıyınca altta sırıtan tamah, Ortadoğu’daki yangında kavrulan halkların acılarıyla ihya olamaz çünkü. Araziye kat karşılığı gecekondu apartman dikmek, birkaç galon petrol almak veya boşaltılan arsada fütursuz işler yapmak için göz yumduğu veya katkıda bulunduğu vahşete rağmen ihalede ilk elenen o olacak.
Telefonları dinlenen, istihbaratı delik deşik, konsolosluğu basılmış ve köşeye sıkışmışken, daha ağabeyinin gardırobuyla göbek bağını kesmemesine rağmen tavan yapmış bir öz güvenle dolaşan dış politika müteahhidinin durumu ise şimdiden acıklı değil mi? Anladık; bu restorasyon aslını yüceltmek için suret yaratacak. Erdoğan’ın altını çizmek için Davutoğlu’dan kalem yontulacak.  
Aynı gemide gitmiyoruz.
Bizim de ‘ihya ve inşa’ edeceğimiz şeyler var. Dayanışma, kardeşlik, özgürlük ve eşitlik gibi. Müteahhidin Muhteşem Süleyman’ın huzurunda kurban ettiği komşuluğu, ihtiyacımız olduğunda bir tutam tuz, bir fincan şeker için kapısını çaldığımızda gönlünü açsın diye ihya edeceğiz. Ortadoğu Mahallesi’nde, kapı önlerinde kaygısızca çekirdek çitleyerek havadan sudan konuşabilmek için bize gereken kardeşliği, ‘yalnız ve güzel’ olmak için değil, çok ve huzurlu olmak için restore edeceğiz.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...