22 Ağustos 2014 00:27

Beşiktaş ve Bilic

Beşiktaş ve Bilic

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Karakterli ve kolektif mücadele sergilediğiniz zaman skor olarak istediğinizi alamasanız bile umut verebiliyorsunuz.
Beşiktaş’ın Arsenal karşısındaki oyunu tam da böyleydi ve bu anlamda övgüyü hak etti. Takım oyunu oynandığında, rakip kim olursa olsun başa baş mücadele edilebileceğini gördük bir kez daha.
Beşiktaş, Türkiye’deki kulüplerin kapıldığı amansız(!) “sorunlu yıldız oyuncu” hastalığından kendisini kurtarmışa ve gerçek bir “takıma” dönüşmüşe benziyor.
Takım için değil kendisi için oynayan, sürekli olarak ayrıcalık ve özel muamele bekleyen, saha içinde ve saha dışında çıkardığı sorunlarla dengeleri bozan şov meraklısı şımarık, kaprisli, kırmızı kart görme potansiyeli yüksek oyuncular her zaman, “takım” olma yolundaki en büyük engeli oluşturdular...
Sorunlu tek oyuncu bile, bütün takımı altüst etmeye yetiyor. Böyle oyunculardan beklenen verimin alınamaması elbette takımın gidişatını da olumsuz etkiliyor. Ayrıca, bu oyunculara ödenen yüksek miktardaki paralar hem takım içi dengeler hem de ekonomik açıdan sorun yaratabiliyor.
Beşiktaş son yıllarda Quaresma ve Fernandes ile bunun örneklerini yaşadı. Çağ dışı oyun anlayışından vazgeçmeyen sorunlu “yıldız oyuncular” yüzünden yıllarca gerçek bir takım görüntüsü veremedi siyah-beyazlı ekip. Oysa şimdiki kadroya baktığımızda her oyuncunun dayanışma, yardımlaşma ve fedakarlık ekseninde elinden geleni ortaya koyduğunu ve kolektif mücadelenin takımı ışıl ışıl parlattığını görüyoruz. Bu arada Beşiktaş’ın Arsenal karşısında sadece 3 yabancı oyuncuyla mücadele ettiğini de hatırlayalım. İlla yabancı alınacaksa da Demba Ba gibi takım oyununa yatkın, kendi payına düşen yükü hiç mızmızlanmadan, kapris yapmadan sırtlayan, alçak gönüllü, sağlam karakterli oyuncular tercih edilmeli.  
Beşiktaş’ta bütün oyuncular savunmaya katkı yapınca, Arsenal hiçbir zaman oyunun kontrolünü eline geçiremedi. Etkili pres Arsenal’in oyun kurmasını engelledi. Top daha çok Beşiktaş’ta kaldı. Siyah-beyazlı ekip gol için yeterince fırsat da yakaladı ancak bunları değerlendiremedi.
Tabii övgüde ölçüyü kaçırıp tabloyu çok da pembeleştirmemek lazım. Beşiktaş’ın başına iş açabilecek birtakım zaafları da yok değil. Bunun en başında kritik yerlerde, kritik zamanlarda yapılan top kayıpları geliyor. Özellikle Veli’nin, Necip’in, Ersan’ın ve Motta’nın top kayıpları can yakabilir. Şampiyonlar Ligi gibi futbolun en üst düzeyde oynandığı bir organizasyonda, basit ve çok top kaybı yapan bir takım fazla yol alamaz. Çünkü bu düzey, bu tür bireysel hataları kaldırmaz. Beşiktaş acilen bu sorunun üstesinden gelmeli.
Silik oyununa karşın maçın en net gol pozisyonlarını Arsenal’in yakaladığını ve 10 kişi kaldıktan sonra da Ada temsilcisinin bir topunun direkten döndüğü unutulmamalı.
Bu arada Beşiktaş’taki dönüşümün mimarı Bilic’in saha kenarındaki tuhaf hareketleri de dikkat çekiyor. Bu gidişle Fatih Terim ve Yılmaz Vural gibi “şovcu” teknik adamlar kategorisinde yer alabilir. Anlamsız el kol hareketleri bir yana taç atan oyuncusuna bile “tacı buradan atacaksın” şeklinde çekerek/itekleyerek müdahalede bulunması fazlasıyla tuhaf ve itici. Futbol ortamında yeni Fatih Terimlere, yeni Yılmaz Vurallara değil, saygıyı hiçbir zaman elden bırakmayan görgülü teknik adamlara ihtiyaç var.
Kenarda; soğukkanlılığını yitirmiş bir görüntüyle heyecan, telaş ve panik içinde hoplayan, zıplayan bir teknik adam oyuncularına güven verebilir mi?.. Tam tersine, gelişebilecek türlü olumsuz duruma karşı çözüm üretebilmek adına Bilic’in her an soğukkanlılığını koruması ve hiçbir şekilde telaşa, paniğe, umutsuzluğa, güvensizliğe kapılmaması gerekmez mi?..
Ayrıca Beşiktaş’a gol lazımken ve bu anlamda maçın her bir dakikası büyük önem taşırken, 88. dakikada Mustafa Pektemek’i çıkarıp Cenk Tosun’u oyuna almanın mantığını anlamak da mümkün değil.
O dakikalardaki değişikliklerin ancak 10 kişi kalmış ve maçın 0-0 bitmesi için oyunu soğutmaya çalışan Arsenal’in işine yarayacağını düşünemiyor mu Bilic?.. 88. dakikada oyuna aldığı Cenk’ten kalan birkaç dakikada ne yapmasını bekliyordu ki?..
Neyse ki, maçtan sonra hakemden ve Arsene Wenger’den özür dilemesi, Bilic’in farkındalık sahibi ve yaptığı yanlışlardan ders çıkarabilen bir kişi olduğunu gösteriyor.
Soğukkanlılığını koruyabildiği ölçüde Bilic’in Beşiktaş’a katkısı büyüyecektir...

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...