İnsan bir kez ölür
Fotoğraf: Envato
Hep biliriz, halk arasında şöyle bir söz vardır; insan yapamadığını söyler, söyleyemediğini de rüyasında görür. “İnsan bir kez ölür” ifadesi bu bağlamda çok tehlikelidir; dikkatle ve ancak hak edenin kullanabileceği bir ifadedir. Zira, bu ifadeyi kullanmaya ehil olabilmek için gereğinin yapılması lazımdır. Örneğin, eğer kamuoyu bir siyasi üzerinde kuvvetli şüphe taşıyor ve bu şüpheyi ortadan kaldıracak meşru yollara başvurulmadan olaylar bir şekilde geçiştirilmiş ise, o insan vicdanın derinliklerinde her gün ölüyordur. Bu nedenle, “insan bir kez ölür” ifadesi vicdanların derinlerindeki korkunç batışın dışa vurumundan başka bir şey değildir.
Hukukta, iddia sahibinin ispatla yükümlü olduğu genel kuraldır. Ancak, güçlüler ve ellerine her türlü olanağı olanlar bu kuralın istisnasına baş vurup vicdanlarını temizleyerek her gün ölmekten kurtulurlar. Böyle bir yükümlülük hukuki belgelerde yazılı olmasa da, ahlaki bir vecibe olarak teamüllerde gömülüdür. Hal böyle olunca, hakkında çok derin ve ispatı mucip söylenti ve/veya maddi delillerin ortaya saçılması durumunda, tüm olanaklara sahip olan siyasi erk sahibinin tüm yetki ve gücünü seferber ederek ortaya saçılan görüntü ve/veya duyumları maddi ve meşru yollardan ortadan kaldırması gerekir.
Hukuk sisteminde usulün esastan önce geldiği de genel ilkeler arasındadır. Ne var ki, bazı suç teşkil edebilecek çok ciddi unsurların esas ihlal edilerek saptanmış ve topluma saçılmış olması durumunda usulsüzlüğün bir suç olarak takip edilmesi gerekmekle beraber, söz konusu “usulsüz” belgelerdeki maddi olguların da tahkik edilmesi gereken bir konudur. Kısacası, böylesi durumlarda, iki ayrı konu mercek altına alınmalıdır. Usulsüz delil toplamanın suç olma durumu, bizatihi delili suç olmaktan vareste kılamaz. Diyelim ki, bir kişinin casusluk yaptığı usulsüz delil toplama sistemi ile saptanmış olsun. Bu durumda, delil toplamanın usulsüz yapılmış olması, ilgili şahsın casusluk suçundan yargılanmasını engelleyememelidir.
“İnsan bir kere ölür” ifadesi ya da helallik isteme gibi toplumsal inançlar ya da psikiyatrik açıdan tahlile muhtaç ifadelerin sık kullanılması bu konularda kişi vicdanının rahat olmadığının çok açık delilidir. Böylesi bir ruh rahatsızlığı ise her gün ölmeye bedeldir. İnsanlar siyasal veya ekonomik gücünü kullanarak adalet terazisi dışında kalmayı becerebilir, ancak becerilemeyecek olan, vicdan terazisi ve vicdan baskısıdır. Nasıl, hiçbir ayırım olmadan, herkes benzer anatomik yapıya sahipse, aynı şekilde herkesin de, toplumsal bilinçle oluşmuş, benzer vicdan yapısı vardır. Bazı psikiyatrik bozukluklar dışında, en azgın caniden en masum insana dek herkeste benzer vicdan baskısı vardır ve ondan kaçınılamaz, ancak zaman zaman ahlaksal söylemlere sığınılarak baskının şiddeti geçici olarak hafifletilmeye çalışılır.
Güç sahibi bu tür duygu sömürüsü kokusu taşıyan ifadelerde bulunduğunda çevrenin göstereceği tepki hem bizzat toplum hem de ilgili kişi açısından fevkalade büyük bir önemi haizdir. Şöyle ki, böylesi ifadeler karşısında gösterilecek tepki hem grubun ifadeyi paylaşma yönünü gösterir, hem de ilgili şahsı yanlış yolda ilerlemeye teşvik edebilir. Hiçbir olay ya da görüş kişisel olarak değerlendirilemez, hangi nedenden olursa olsun, eğer onun yoğun destekçisi varsa!
Vicdanlı insan her gün değil, bir kez ölür!
- Enflasyon olgusuna bir de şöyle baksak 23 Mart 2024 04:45
- Halkın tercihi emperyalistinki ile örtüşürse! 16 Mart 2024 04:51
- Günlerin gerçek anlamları 09 Mart 2024 05:14
- İstanbul’un trafik sorunu ve seçimler 02 Mart 2024 04:40
- 47. iktisatlılar haftası 24 Şubat 2024 04:06
- Akademinin kaybı 17 Şubat 2024 05:55
- Seçim kızıştıkça görüntü hüzün veriyor 10 Şubat 2024 04:45
- Emperyalizmin böl-yönet siyaseti ülkeyi parçalar 03 Şubat 2024 04:53
- Emek sömürüsü ücretle bitmiyor 27 Ocak 2024 04:40
- Bütçe ve devlet ideolojisi 20 Ocak 2024 04:50
- Stratejik bir seçime gidiyoruz! 13 Ocak 2024 04:45
- Sürdürülebilir yalan 06 Ocak 2024 04:48