01 Ağustos 2014 00:28

Gerda Taro’yu anmak...

 Gerda Taro’yu anmak...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

26 yıllık ömrüne bir büyük fotoğrafçıyı (Robert Capa) ve fotoğrafı sığdırmış.  İspanya iç savaşını belgelemiş, İspanya Komünist Partisi tarafından Gerda antifaşist mücadele şehidi ilan edilmiş, büyük ve gösterişli bir törenle doğum ve ölüm günü olan 1 Ağustos 1937’de Paris Pere-Lachaise Mezarlığında sonsuzluğa uğurlamıştı. Gerda Taro 1 Ağustos 1911’de Almanya doğumlu. Ölümü 29 Temmuz Pazartesi sabahı saat 06.00 İspanya. Kayıtlara böyle geçse de yoldaşları onu 1 Ağustos’ta doğum ve ölüm yıl dönümünü birleştirerek anıyorlar.  
Tarihe savaş fotoğrafçısı kadın olarak geçen Gerda Taro’nun trajik sonudur okuduğunuz.
Savaş fotoğrafçısı dendiğinde aklımıza gelen Robert Capa’dır... Oysa ki yanında bir kadın vardır. Belki de o kadın olmasa Robert Capa da olmayacaktı. Bugün muhtemelen mezarında “Küçük kızıl kafa Gerda Taro” için anmalar yapılıyor. Biz de Türkiye’den katılalım istedim.
Gerta Pohorylles ile Andre Friedmann ne kadar çalışırlarsa çalışsınlar para kazanamıyorlardı. Ajanslar, editörler çektikleri fotoğraflara doğru düzgün para vermiyorlardı. Onlar da bir plan yaptılar. Robert Capa adında zengin ve başarılı bir Amerikan fotoğrafçı yaratmaya karar verdiler. Andre fotoğraf çekecek, Gerta da bunları “Capa” adlı adamın eserleri diyerek editörlere pazarlayacaktı. Piyasa kuralları koyuyordu ama çare tükenmiyordu(!) Bu numara işe yaradı. Gerta, Fransız editörlere fotoğrafların tanesini 150 franktan aşağı vermiyordu ki bu normal fiyatın neredeyse üç katıydı. Bu fotoğrafların hayat kavgası veren göçmen Andre Friedmann’ın işi olduğunu bilseler 50 frank bile vermezlerdi. Gerda da bu arada kendisine aynı derecede kozmopolit bir takma ad almıştı. Bundan sonra Gerta Pohorylles değil de “Gerda Taro” olacaktı. Bu adı Paris’te yaşayan genç Japon Ressam Taro Okamoto’dan esinlenerek seçmişti. Bu adın yazılması ve hatırlanması kolaydı, zengin bir çağrışım yapıyordu, ayrıca bu isim o yıllarda şöhretinin zirvesinde olan ‘Greta Garbo’yu çağrıştırmaktaydı. İkili bundan sonra yollarına “Robert Capa ve Gerda Taro” olarak devam ettiler ve tarihe bu isimlerle iz bıraktılar.

‘KÜÇÜK KIZIL KAFA’
Gerda, İspanya’nın başkentine vardığında Alianza de Intelectuales Antifascistas Esponnolas’ın kalabalık merkezinde eski bir saraya yerleşmiş, Alianza’nın başında Şair Rafael Alberta ile karısı Maria Teresa Leon vardı. Her ikisiyle de dost oldu. Aynı zamanda Kan Nakli Biriminin Siyasi Komiseri Ted Allan’la da yakınlaştı. Allan, Gerda’ya aşık oldu. Zaten Madrid’deki yabancı muhabirlerin çoğu Gerda’ya aşıktı. Robert Capa’nın evlenme teklifini “Bir kadın olarak özgürlüğümü kısıtlamak istiyorsun” diye redden Gerda kimse ile ilişki istemiyor saygın bir fotoğrafçı olmanın tadını çıkarıyordu.   
Ölümünden sonra kaleme alınanlara göre cumhuriyetçi subaylar onun sıcaklığı, çekiciliği, cesareti ve herkese yaydığı neşesinden söz etmişlerdi. Askerlerin taktıkları lakapla ‘La Pequena Rubia’ (Küçük Kızıl Kafa) her cephede sevinçle karşılanırdı. Bir çocuk sanılabilecek kadar ufak tefek ve neşeli Gerda’nın varlığı muhtemelen askerlere her şeyin o kadar da kötü olmadığını düşündürürdü.
Gerda, Brunete’ye 12 Temmuz’da vardığında evler hâlâ yanıyor, sokaklardan tanklar geçiyor ve cumhuriyetçiler ev ev dolaşarak kalan faşist keskin nişancılarını arıyorlardı. Bu bölgede çok şiddetli çatışmalar yaşanmıştı.  Gerda, Brunete’de mesleğinin en dramatik fotoğraflarını çekti ancak basında en çok yankı uyandıran fotoğraf, bir çarpışma fotoğrafı değildi. Bu fotoğrafta üç cumhuriyetçi asker, üzerinde ‘BRUNETE’ yazan bir tabelanın olduğu duvarın önünde durmaktaydı. Bu fotoğraf cumhuriyetçilerin kasabayı ele geçirdiklerinin reddedilemez kanıtıydı. Bu fotoğraflar Regards’ta da yayınlandı.
Gerda hayatının en iyi fotoğraflarını çektiğinden emindi, Madrid’e dönünce bunu bir şişe şampanya ile kutlayacak, sabaha da Paris’e dönecekti.  
Birden önlerine kontrolünü kaybetmiş bir cumhuriyetçi tankı çıktı. Arabanın sürücüsü hemen direksiyonu kırdı ama geç kalmıştı. Tank arabaya yandan çarparak Gerda’yla Allan’ı parçaladı. El Escorial’daki amerikan sahra hastanesine kaldırılan. Gerda 29 Temmuz pazartesi sabahı saat 6’da öldü. Gerda söylediği gün Paris’e gelmeyince Robert Capa Alianza’yı arayıp onun neden gelmediğini sormak istedi ama Alianza’da kimse Gerda’ya ne olduğunu bilmiyordu. Ertesi gün aldığı gazetede şöyle bir manşetle karşılaştı:
Fransız Gazeteci Mlle. Taro’nun Brunete yakınlarında savaşta öldüğünü bildiriyor…
30 Temmuz Cuma günü Madrid ve Valencia çiçekleriyle örülü tabut, Austerlitz Garı’na vardı. Paris’e gelmiş olan Gerda’nın babası İbranice dualara başlayınca Capa o kadar duygulandı ki, onu oradan uzaklaştırmak zorunda kaldılar.
Capa, daha sonra New York’a gidip burada İspanya İç Savaşı fotoğraflarından oluşan  ‘Death in the Making’ kitabını hazırladı. Kitabı ‘Bir yıl İspanya cephesinde bulunan ve sonsuz dek orada kalan’ Gerda’ya ithaf etti.

Not: Bu yazı daha geniş şekli ile “Küçük Kızıl Kafa Gerda Taro”7 nisan 2012 tarihinde Evrensel gazetesi Kadraj köşesinde yayınlanmıştı. Merak edenler Evrensel arşiv veya Kadraj fotoğraf (Özcan yaman)face book sayfasının notlar bölümünden ulaşabiliriler…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...