Üçlü savunma ve Van Gaal

Dünya Kupası sırasında bu köşeden üç teknik direktöre selam gönderilmişti: Louis Van Gaal(Hollanda), Miguel Herrera(Meksika) ve Jorge Luis Pinto(Kosta Rika). Bu üç teknik adamın ortak özellikleri takımlarını beklenenden daha yukarıya taşımaları ve üçlü savunma düzeniyle sahaya çıkmalarıydı.
Elbette Meksika, Herrera’dan bağımsız olarak uzun yıllardır 3’lü savunmanın varyantlarıyla oynayan bir takım. Kosta Rika ve Hollanda da büyük oranda defansif içgüdülerle ortadaki üçlüyü, oyuna geriden katılarak savunmayı beşleyen iki bekle bu sistemi oluşturmuştu.
Övgümün sebebi üçlü savunmadan çok takımların “beklenmedik” başarısınaydı.
Louis Van Gaal, turnuva öncesi Dünya Kupası’nda başarılı olabilmek için elindeki kadronun yeterli olmadığını düşündü ve 5-3-2 oynayacağını ilan etti., Bu kadar kısa sürede takımını 3’lü savunma gibi, alışkanlık isteyen bir sisteme hazırlaması ve üçlü savunmanın önemli özelliklerinden olan gerektiğinde sistem değişikliğini sahaya başarıyla yansıtabilmesi defansif, direkt ve kontra atağa dayalı bir sistemi benimseyen Hollanda’ya yarı finali getirdi.
Van Gaal artık görevine Manchester United’da devam ediyor. Alex Ferguson sonrası David Moyes’le başarısız gibi bir sezonu geride bırakan MANU’da Van Gaal, 3-5-2’yi deneyeceğini açıkladı.
Kuşkusuz, taktiksel gelişimleri merakla takip edenler için önemli bir haber. “Acaba 3’lü savunma eski popülaritesine geri mi dönecek” sorusu hemen akıllara geliyor.
Carlos Bilardo’nun Dünya Kupası’nı kazanan 1986 Arjantin takımıyla uluslararası futbol sahnesine çıkan 3-5-2, kısa sürede yayılmış, 1990(Batı Almanya) ve 1994(Brezilya) Dünya Kupası ile 1996(Almanya) Avrupa Kupası’nın galipleri bu sistemle başarıyı yakalamıştı.
Üçlü savunma, 4-4-2’ye karşı olan üstünlüğüyle İngiltere dahil dünyanın hemen hemen her liginde dominant sistem haline gelmiş ancak 2000’lerin ilk yarısıyla beraber etkinliğini yitirmişti.
Eski moda çakılı çift santrforlara karşı savunmada bir kişilik avantaj sağlayan 3-5-2’nin düşüşünde, dünya futbolunda 4-2-3-1 ve 4-3-3 varyantlarının yayılması etkili oldu. Bu sistemlerin olmazsa olmazı hücumcu bekler, için 3-5-2’nin bir cevabı yoktu. Çünkü 4 kanat oyuncusuna karşı tüm sahayı kat etmesi gereken 2 kanat çoğunlukla yetersiz kalıyordu. Ayrıca hücum hattında, klasik santrforların aksine kanatlardan içe kat eden forvet oyuncuları da 3’lü savunmanın dengesini bozuyor ve bir “alan yaratma” sanatı olan futbolda, hücumcu takıma tepe tepe kullanabileceği alanlar yaratıyordu.
3’lü oynayan 2001 Capello Roma’sı ve 2002 Brezilyası’nın Dünya Kupası başarılarına rağmen(her iki takım da muhteşem beklere-Cafu, Candela, Roberto Carlos- sahipti) sistem artık demode olmuştu ve tarihin akışına karşı koyamadı.
2002’den bu yana dörtlü savunmanın tartışmasız bir üstünlüğü var ancak uluslararası arenada Marcelo Bielsa gibi istisnalar, 3-3-3-1’le(Şili) orta saha oyuncularına da kanat savunması görevi vererek 3-5-2’nin müzmin defolarına çözüm üreten ve sahaya da bir hayli akıcı ve hücumcu bir futbol yansıtan takımlar yaratmayı başardı.
Bugün dünya üzerinde üçlü savunmanın popülaritesini yeniden kazandığı tek yer Serie A. İnanılmaz bir kanat oyuncusu yetiştirme sorunu yaşayan İtalya’da şampiyon Juventus dahil ligin çoğunluğu, üçlü oynuyor. Ancak Juventus’un Avrupa Kupaları’ndaki başarısızlığı da gösteriyor ki, İtalya’nın hücumcu kanat oyuncusu kıtlığında başarılı olan sistem, dünya gerçekliğiyle yüzleştiğinde halen demode bir sistem olmaktan kurtulamıyor.
Peki, yeniden dönelim Louis Van Gaal ve MANU’ya.
Van Gaal, Hollanda’da yaptığı gibi işler yolunda gitmezse oyun içerisinde dörtlü savunmaya dönebilen bir kadro tasarlıyor olmalı. Hem çok yönlü hem de çok zeki oyunculara ihtiyacı var. Bu anlamda Daley Blind gibi isimler konusunda daha ısrarcı olması beklenebilirdi.
Premier Lig, Serie A’nın aksine etkili hücumcu bekler ve kanat oyuncularıyla dolu. Klasik çift santrfor oynayan takım sayısı da çok az. Bu durumda Van Gaal’in 3-5-2’sinin başarılı olmak için bugüne kadar görmediğimiz yenilikleri sahaya yansıtması, önemli bir taktiksel devrimi gerçekleştirmesi gerektiği ortada. Yeni sezonu merakla beklemek için bir neden daha!