25 Temmuz 2014 01:36

Herkül Herkül’e karşı

Herkül Herkül’e karşı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Birkaç ay önce gösterime giren Nuh Büyük Tufan filminin, “İslam’a uygun” olup olmadığı diye bir tartışma çıkmıştı. Filmde olayların Kur’an’da anlatıldığı gibi gösterilmiyor olması gibi bir düz mantıkla tartışmak güç tabii, ama bu vesileyle çeşitli görüşler seslendirilmişti. Soruyu oradan kurmak değilse de, onu da alevlendiren bir yanı var ki, Aronofsky’nin filmi Nuh Peygamber’i son ana kadar görevi başarıp başaramayacağı bile belli olmayan, zaafları ve yetenekleriyle kanlı canlı bir insan olarak anlatmıştı. Filme egemen olan mistik hava pek seküler demeyi mümkün kılmasa da, materyalizme göz kırpan bir yanı vardı, dikkati çekecek kadar. Sonuçta bir efsaneyi anlatıyordu, ona bir miktar gerçekçilik katmayı denemişti.
Gerçekçiliğin, efsanelere dair büyük Hollywood yapımlarında bir eğilim olarak ortaya çıkması bir tartışmanın konusu olursa, listeye bu yeni filmi de eklemek gerek; Herkül: Özgürlük Savaşçısı. Mitolojide anlatılan yarı tanrı, Zeus’un oğlu Herkül, filme göre çok güçlü olmak dışında doğaüstü yetenekleri olmayan, yalnız da değil, bir ekiple çalışan bir insan, bir paralı asker. Yoldaşlarıyla beraber bir iş için tutulunca, karışık bir mevzunun içine düşüyor ve efsane, yani “Herkül çıplak elleriyle şu kadar bir canavarı şöyle öldürdü” gibisinden hikayeler, sorgulanıp yeniden yazılıyor.
Antik Yunan’da geçen bir hikayede Herkül rolünü oynaması için, Dwayne Johnson gibi bir siyahın uygun görülmüş olmasından bile, filmin mitlerin façasını bozmak gibi bir derdi olduğu belli oluyor. Daha en başta, Herkül efsanesi, Tanrılar Tanrısı Zeus’un oğlu oluşu, Zeus’un karısı Hera’nın Herkül’ü kıskanması, ona bir sınav yapıp birçok canavarla dövüştürmesi gibi yaygın efsaneden parçalar anlatılıp, seyirciye aslında Herkül’le ilgili hiçbir şey bilmediği söyleniyor. Birlikte yol aldığı paralı asker grubunun hikaye anlatıcısı bir üyesi olmasıyla bu şöyle açıklanıyor, “Zeus’un oğlu” sloganı, bir tanıtım cümlesi olarak işe yarıyor, korku salıyor. Trakya kralı onu ülkeyi yakıp yıkan bir işgalciye karşı tutuyor, Trakya kurtulup altınlarını alırlarken aslında işlerin onlara anlatıldığı gibi olmadığını fark ediyorlar. Pek de ilkeleri olmayan paralı askerler için de bir dönüşüm anlamına geliyor bu, çünkü bu kez özgürlük için savaş başlıyor.
Sadece Herkül efsanesinde değil, doğaüstü ne varsa hepsinin büyüsünü bozası var filmin. Yarı insan yarı at savaşçılar görmeleri de, ölümünü gören kahinin sürekli kader hakkında attığı nutuklar da, yalanlanıyor, birer birer. Kader “kaçılamayacak” bir şey olmaktan çıkıyor, insanın kendi elleriyle yarattığına dönüşüyor. Yine de Herkül diye bir efsane mümkün olabilir ve pekala eğlenceli bir seyir vadedebilir, demeye getiriyor. Hoş, “kitaba uygunluğunu” sorgulamadığı, yani bir tutarlılık aramadığı sürece, içinde tanrılar, yarı tanrılar, acayip yaratıklar olan hikayeleri zaten kimse gerçekmiş gibi anlamaz herhalde. Ama Herkül diye bir adam yaşamış ve böyle bir efsanenin ortaya çıkmasına sebep veren bir hayatı olmuşsa, bu hayat herhalde böyle bir hayat olabilir, diye düşünmemek için hiçbir sebep yok.
Etrafında şekillendiği fikir böyle bir materyalizm olan, esprili diyaloğu ve aksiyonu bol bir gişe filmi sonuçta Herkül. Kahramanın kendisindeki mit bozucu espri sayılmazsa karakterlerde ve işlenişte de pek çizginin dışında bir şey yok. Üç boyutlu gösterilmesine ve büyük patırtıya rağmen, abartılı uzunlukta olmayan süresiyle ifrata vardırmadan eğlenceli bir yol izleyebiliyor.
Canavarlarla dövüşen doğaüstü kahramanlar yerine, efsanelerle savaşan gerçek insanlar izlemek başlı başına ilginç zaten.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa