08 Temmuz 2014 00:19

Prandelli

Prandelli

Fotoğraf: Envato

Paylaş

2012 Avrupa Kupası... 1-1 biten İspanya-İtalya grup maçı... İtalya’nın De Rossi’yi göbeğe oturttuğu 3’lü savunması, Andrea Pirlo’nun orta alanda Marchisio ve Motta’nın korumasındaki komutanlığı , bekler Maggio ve Giaccherini’nin ‘satranç atı’ kıvamındaki stratejik atakları ve ileride Cassano’lu kadronun (Balotelli turnuvaya yavaş başlamıştı) dönemin durdurulamaz takımı İspanya karşısında oynadığı oyun, pek çok açıdan incelenmeye değerdi.
Cesare Prandelli’nin Galatasaray’la anlaşması sonrası aklıma ilk düşen maç, bu oldu.  Hoş, Prandelli, turnuva boyunca söylediği gibi İspanya karşısındaki taktiği zorunluluklar sebebiyle üretmişti. İrlanda maçıyla yeniden 4’lü sistemine dönmüş ve İspanya’ya karşı 4-0 kaybettikleri, oyun olarak ilk maçın yanına dahi yaklaşamadıkları final müsabakasında da 4-3-1-2’den vazgeçmemişti.
Elbette İtalya şampiyonluklara, başarıya alışkın bir futbol ülkesi. Ancak 2012’deki ikinciliği, 2006’daki dünya şampiyonluğuna yeğleyecek çok sayıda İtalyan futbolsever bulabileceğimize eminim. Prandelli her şeyden önce ülke futbolunun defansif, yetenekli ayaklara ve kontra ataklara güvenen klasik oyun sistemini değiştirdi. 2000’lerde Parma ve Fiorentina’yla birlikte Çizme’yi hücum futboluna alıştırmıştı ve 2010 sonrası milli takımda da bunu başarıyla uyguladı.
İtalya’nın başına ilk geçtiğinde Montolivo ve Pirlo’yu orta alanda aynı anda kullandığı bir 4-3-3’le ‘Merhaba’ demişti ki bu fazlasıyla cesur bir ‘Merhaba’ idi. Prandelli, Juventus’ta öğrencisi olduğu Giovanni Trapattoni ya da Arrigo Sacchi gibi bir taktik deha değil ancak pek çok taktiği başarıyla uygulatabilen, aklına yatarsa ani değişiklikler yapmaktan çekinmeyen, elindeki malzemeyi iyi kullanan, çağa ayak uydurmaya özen gösteren bir futbol adamı.
İtalya milli takımındaki cesur değişikliği de bu özelliklerinin birebir sonucuydu.
İtalya’nın en güçlü yanının eskisi gibi savunma değil orta saha oyuncuları olduğunu gördü ve bunun üzerine bir sistem inşa etti. Topa sahip olmayı önemseyen, hücumcu bir takım yaratmasının sebebi buydu.
2014 Dünya Kupası’nda Fiorentina’dan bu yana birlikte çalıştığı Riccardo Montolivo’dan yoksun kalması favori takımını sahaya sürmesini engelledi. İngiltere karşısındaki harika galibiyet sonrası, Kosta Rika karşısında alınan yenilgide takımın pasifliğini aşacak değişiklikleri yapamaması, Uruguay karşısında aniden üçlü savunmaya dönmesi sürpriz bir şekilde takımın elenmesinin yollarını döşedi.
Turnuva öncesi sözleşmesini 2 yıl daha uzatan Prandelli’nin sürpriz başarısızlığı Galatasaray için büyük bir şans oldu.  Galatasaray bu kadar kötü yönetildiği bir dönemde Prandelli gibi bir ustayı takımın başına getirebildiği için her şeyden önce Uruguay-İtalya maçının hakemi Marco ‘Dracula’ Rodriguez’e teşekkür etmeli.
Prandelli, Cimbom orta sahasında Selçuk İnan ve Fiorentina’da yıldızını parlattığı Felipe Melo gibi iki bayıldığı tipte isme sahip. Keza Wesley Sneijder... Sneijder’e yer bulmak için farklı bir taktik geliştirebilir(3-5-2 dahil). Ancak Pirlo-Montolivo’dan sonra Selçuk-Sneijder ikilisiyle çalışacağı için bir hayli mutlu olsa gerek. Prandelli, çift forvet oynamayı sever(2014 Dünya Kupası bu anlamda istisnaydı). Burak Yılmaz’ın önüne Luca Toni-Alberto Gilardino tipinde güçlü bir bitirici isteyecektir. Burak Yılmaz elbette Jovetic tipi bir forvet değil ancak yabancı kısıtlamasını da hesaba kattığımızda Yılmaz'dan vazgeçmesi kolay değil. Bunun haricinde Bruma’dan Berk İsmail Ünsal’a çok sayıda genç oyuncu ve Aydın Yılmaz, Emre Çolak, Furkan Özçal, Olcan Adın gibi isimler de elindeki oyuncuları geliştirme konusunda tam bir usta olan bu adamın ağzının içine bakmalı.
Prandelli hakkında anlatacak çok şey var ama “Galatasaray ve Ünal Aysal dört ayağının üzerine düştü” desek yeterince özetlemiş oluruz. Cesare Prandelli gibi bir futbol insanının, karakterin burada görev yapacak olması herkes için büyük şans.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...