03 Temmuz 2014 00:06

Nush ile akıllanmayanın...

Nush ile akıllanmayanın...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Darbe Anayasasına göre mevcut rejim parlamenter sistem olarak tarif ediliyor. Fakat, parlamenter sistemlerde cumhurbaşkanı, kral ya da devlet başkanı sembolik; yetkileri kısıtlanmış bir kurumdur.
Orhan Aldıkaçtı 1982 Anayasasını hazırlarken, cumhurbaşkanlığını cuntanın Şefi Kenan Evren’e göre özel olarak düzenledi. Sistem ‘61 Anayasasındaki gibi parlamenter sistem olacaktı ama yetkileri son derece arttırılmış cumhurbaşkanı sistemin garantörü olacaktı. İlk cumhurbaşkanı, cunta şefi Kenan Evren olacaktı. Ondan sonra gelecek cumhurbaşkanları da muhtemelen emekli bir genelkurmay başkanı ya da ona benzer askeri vesayet temsilcisi biri olacaktı. Cumhurbaşkanı doğrudan yürütmenin başı değildi ama devletin kilit noktalarına atamaları o yapıyordu ve yasamayı da geri gönderme ve referandum yöntemleri ile kontrol ediyordu. Yürütmeyi ise yine askeri vesayetin bir başka kurumu olan MGK kontrol ediyordu.
12 Eylül Anayasasının getirdiği sistemin adı parlamenter rejimdi ama parlamenter rejime benzemiyordu. Devekuşu misali. Ne parlamenter rejim, ne başkanlık rejimi idi.
Darbecilerin tahayyülüne göre dizayn edilmiş anayasa ve devlet sistemi daha ilk seçimden itibaren dağılmaya başladı.
AKP Hükümeti ise 2002’den bu yana değişik bir yol izledi. Bir sistem tahayyül edip onun yasal çerçevesini çizmeye yeltenmedi. Zaten ilk yıllarında AKP’nin öyle bir gücü de yoktu. Günlük ve kısa vadeli ihtiyaçlarına göre yasal düzenlemeler yaptı. Neye ihtiyacı varsa, ona göre yasa yaptı. Hatta, bazen önce ihtiyacına göre pratik uygulamayı gerçekleştirdi, sonra yasa geldi. AKP’nin bu tercihi yasal mevzuatı içinden çıkılmaz hale getirdi. Çünkü, parça parça yapılan değişiklikler çoğunlukla genel yasal düzenleme ile hatta bazen değişiklik yapılan kanunla çelişiyordu. Bunun için, üç ay önce değiştirdiği yasayı bazen  bir daha, bir daha değiştirdi.
Şimdi ise, bugüne kadar yasal düzlemde yaptıklarının hepsinden daha büyük bir işe girişiyor. Anayasayı ve devletin yasal çerçevesini değiştirmeden yarı başkanlık sistemine geçiyor. AKP’nin (Aslında Tayyip Erdoğan’ın) planı, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçtirilmesi ve cumhurbaşkanı olduktan sonra fiilen başkan gibi hareket etmesi. Daha sonra da bu uygulamanın yasal çerçevesinin oluşturulması. Önceleri AKP’nin çıkarlarına göre yapılan yasal değişiklikler, bugünden sonra Tayyip Erdoğan’ın çıkarlarına göre yapılacak.
Basında Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olması halinde kendine çok sayıda danışman istihdam edeceğini yazıyor. Erdoğan böylece teknik bir kabine gibi çalışacak danışmanlar ile planlayacağı politikaları, zayıf ve Erdoğan’ın vesayeti altındaki Hükümete dayatacak ve fiili olarak bir devlet başkanı gibi ülkeyi yönetecek. Daha sonra da gücü yettiğine inandığında, vakti geldiğinde (büyük ihtimalle 2015 milletvekili seçimlerinden sonra) başkanlık sistemine geçişin yasal düzenlemelerini Mecliste çoğunlukta olacağını varsaydığı AKP’ye dayatacak.
Tayyip Erdoğan’ın bu planı gerçekleşirse, engellenemezse; sürekli yönetim krizi doğuracaktır. Erdoğan, karşısında güçlü bir muhalefet olmadığını varsayarak, şimdiye kadar yaptığı gibi tenceredeki kurbağayı yavaş yavaş pişirme taktiği ile yönetimsel krizi önleyeceğini düşünüyor. Fakat, böyle bir siyasi gidişata Gezi ayaklanmasına katılan kitlenin nasıl tepki vereceğini hesaplamıyor. Ya da bu ihtimali göz ardı ediyor.
Oysa, Gezi ayaklanması, Tayyip Erdoğan’ın bugün ilk adımlarını attığı başkanlık sistemivari davranışlarına karşı tepki olarak başlamış ve milyonları kısa sürede sarmıştı.
Gezi Ayaklanması  ile akıllanmayanın hakkı yeni Geziler olabilir.
Bizden söylemesi.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...