02 Temmuz 2014 00:09

Herkese, her yere bir kalekol

Herkese, her yere  bir kalekol

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İnsanın insanın kurdu olduğu, eski Roma’dan kalan vecizenin Hobbes tarafından yapılan sürümü malum, hâla tartışılır. Çünkü kapitalizmin seçeceği devletin biçiminin demokratik mi yoksa otoriter mi olacağına ilişkin iki eğilimin çatallanmaya başladığı nokta bu vecizeden başlar ve devlet ile yurttaş arasındaki ilişkinin nasıl kurulacağına ilişkin rivayet muhteliftir. Hobbes’tan türeyenler için devlet yurttaştan gelen tehdide karşı refleks göstermeli, diğerleri içinse özetle, bu tehdit başta müzakere ve sözleşme olmak üzere çeşitli yollarla yatıştırmalı. Bu iki farklıymış gibi görünen eğilimin birbirini reddettiği düşünülmesin. En demokratik görünen devletler bile kendisilerine yönelik tehdidin niteliğine ve niceliğine bağlı olarak Hobbes’un kerametini hatırlamakta bir beis görmezler. Devlet, yangında ilk kurtarılacak şeydir çünkü. Bakınız: Devleti küçültelim filan gibi şatafatlı laflar eşliğinde kale gibi sağlam devletlerin harcına bir tuğla daha koymayı ihmal etmeyen zamane siyasetçisi ve ideologlar…
11 Eylül 2001’deki İkiz Kuleler saldırısından sonra devletin güvenliğini garantiye almanın başlıca yönetim eğilimi olduğu bir, bitmeyen, bitecek gibi de görünmeyen döneme girildi. Türkiye gibi dört tarafı gerilimle çevrili bir ülkede zaten Kürt sorununu şiddetle çözme yönteminin başat olduğu önceki 20 yıllık süreç, ABD’de pişirilen güvenlik politikalarının iştahla karşılanmasının zeminini oluşturuyordu. 12 Eylül gibi bir tarihsel arka planın da yardımıyla en küçük demokratik kalkışmanın bile teröre eşitlenmesini kolaylaştıran bir iklim bilerek oluşturuldu. Uzun zamandır, Kürtlerinden, emekçilerinden, gençlerinden ve kadınlarından korkan ve korkusunu bu kesimleri cendereye alarak aşmaya çalışan bir devlet yapılanmasıyla muhatap olmak bizim için alışkın olduğumuz bir yaşam biçimi.
Bugün cam işçilerinin grevinin milli güvenlik ve genel sağlığa tehdit oluşturduğu kaydı düşülerek yasaklanması devletin artık otomatiğe bağlanmış yaklaşımıyla ilişkili bir refleks olarak görülebilir. Ancak önceki dönemlerden bir farkı var bu refleksin; Roboskî-Gezi-Soma tecrübeleri çok geniş bir kesimde çoktan beri asıl güvenlik sorununu yaratanın mevcut devlet mekanizması olduğunu düşündürtecek birikimi oluşturdu. Şimdi güvenlik denince akan suların durmasına alışmış devletin karşısında artık bu kararları uysalca kabullenen yurttaş profilinin hatları dağılıyor. Bunun pekala Hükümet de farkında.
Bu yüzden çözüm-müzakere sürecinde bile her köşe başına inşa edilen kalekolların sadece teritoryal bir inşaat faaliyeti olmaktan daha fazla anlamı var. Kalekol bir yönetme anlayışının somut ve ele gelir biçimi. Bu yüzden işçilere grev yasaklanmasını, kadınların eve kapatılmasını, yurttaşa sosyal hayatın zehir edilmesini, gençlerin her hareketinin dava konusu olmasını memleketin devasa bir kalekol haline getirilmek istenmesinden bağımsız düşünemeyiz. Evet kalekollar her yerde; bazen işyerleri bazen evler bazen sokaklar topyekün bir kalekola dönüşüyor.  
Öyleyse zaten yangın yerine dönmüş ve bu yangında parmağı olduğu açık böyle bir Hükümetin ve konsolide ettiği güvenlikçi devlet politikasının yürürlükte olduğu dünyada halk gerçekten güvende değil. Devletin insanın kurdu olduğu, toplumu içten içe ve alenen kemirdiği bir düzendeyiz. Çaresi ise, bu topyekün kalekollaştırmaya karşı Hobbes’u mezarında döndüreceği muhakkak topyekün bir demokratikleşme mücadelesini her yerde, her an sürdürmek. Yoksa kapitalist devletler hüküm sürdüğü sürece dünyanın ve Türkiye’nin batısından doğusuna hiçbir yerde halk pek güvende olmayacak.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...