28 Haziran 2014 00:06

Müzakere ve mücadele süreci

Müzakere ve mücadele süreci

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Çözüm ve müzakere sürecinin başladığı günden bu yana top sektiren, adım atmamak için her yolu deneyen, seçimdi, ‘paralel örgüttü’, ‘darbe girişimiydi’ şuydu buydu diyerek bahane üreten, yeni Kürt hareketleri/partileri yaratmak için hamleler yapan, Kürt Özgürlük Hareketinin içine oynayan, onu halk nezdinden zayıf düşürmek için her türlü hileye ve taktiğe başvuran ve başarısız olan AKP Hükümeti nihayet bir yasa tasarısı hazırladı.
‘Müzakereye zemin hazırlamak’ için düzenlenen yasa tasarısı her ne kadar Kürt sorununu, barışçı, demokratik çözüm ve müzakere sürecini ‘terör sorunu’ olarak tanımlıyorsa da, beklenen, ancak gecikmiş olan bu yeni gelişmeyi Kürt Özgürlük Hareketiyle birlikte emek, barış ve demokrasi güçlerinin AKP Hükümetine boyun eğdirmesi, AKP’yi adım atmaya zorlamış olması olarak kayda geçmek gerek.
Özellikle son bir, bir buçuk aylık süre içindeki gelişmeler Kürdistan’daki geniş halk direnişleri, Hakkari, Meskan halk direnişleri, Medeni Yıldırım’ın ölüm yıl dönümüne denk gelen günlerde yeniden başlayan Lice çevresi direnişi ve Kandil’in tutumu bu yeni gelişmede belirleyici olmuştur.
Ancak hazırlanan yasa tasarısının da geride kalan bir buçuk yıldaki oyalama süreci gibi ele alınmaması, yeniden oyalanmaya zemin yapılmaması için bir neden bulunmuyor. AKP’yi ve onun, cumhurbaşkanı adaylığını açıklayacağına kesin gözüyle bakılan lideri Tayyip Erdoğan’ı tanıyanlar ‘cumhurbaşkanı seçimleri sonrası’ diyerek yeniden bir oyalama sürecinin başlayabileceğini kolayca tahmin edebilirler.
Elbette bunu hem yasanın çıkarılması, hem de hemen arkasından atılacak adımlardan ya da alınacak tutumdan göreceğiz.
Ancak AKP Hükümeti şimdi daha sıkışmış bir durumdadır ve geride kalan bir buçuk yılda sergilediği tutumu tekrarlaması oldukça zor olacak. Zira iç ve dış etkenler, Ortadoğu’daki gelişmeler, Kürt sorununun her parçada aldığı yeni dinamik boyut, Musul ve Kerkük’teki yeni gelişmeler IŞİD’in en azından konjonktürel bir aktör olarak daha sahnede kalacak olması, Irak’taki yeni gelişmeler; Irak’ın fiilen üçe bölünmesine hâlâ direnen ABD’nin Maliki’nin yerine konumlandırmak istediği yeni yönetim hesapları, Rusya, Çin, İran ve emperyalist güçlerin bölgede yoğunlaşmış hesaplarına bir de AKP’nin hepten çuvallayan, her gün yeni bir skandala sahne olan dış politikası eklenince Hükümetin işi oldukça zor. Kürt Özgürlük Hareketi ise oldukça önemli bir konjonktür yakaladığının farkındadır ve özgüven içindedir. Aslında tüm bu gelişmeler aynı zamanda tüm Türkiye ve Ortadoğu demokrasi ve özgürlük güçleri için önemli tarihi bir sürece denk gelmektedir.
Dolayısıyla Kürt Özgürlük Hareketinin ve emek, barış ve demokrasi güçlerinin artık Hükümetin hiçbir oyalama ve gerekçe sunma hamlesi karşısında “bekleyelim, görelim” tutumu takınmayacağı/takınamayacağı açıkça görülüyor. Zira KCK’nin yetkili ağızlarından, geride kalan süreci iyi yönetemediklerine, beklenti içine girdiklerine dair özeleştirel bir yaklaşım sergilediklerini de biliyoruz. KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık’ın önceki gün yaptığı şu açıklama da bunu gösteriyor;
“Türkiye parlamentosu bu ay sonu tatile girecek. Yasal zemini oluşturacak yasanın parlamento tatile girmeden çıkarılması gerekiyor. Eğer çıkmazsa kesinlikle süreç bitmiştir. Kendi amacımız ve yolumuzda adım atmada tereddüt etmeyeceğiz. Tabii ki çıkan yasaya da bakacağız. O yasa gerçekten ne kadar müzakere zeminine cevap oluyor. Ne kadar bizim istemlerimize cevap oluyor, bakacağız. Eğer karşılıyorsa olumlu bir adım olarak değerlendireceğiz. Yok ertelenerek müzakere yapılacağı söylenirse bunu da kabul etmeyiz. Oyalamayla bizim kaybedecek zamanımız yoktur. Gelişmeler çok hızlıdır. Ortadoğu’daki gelişmeleri karşılayacak adımların atılması bizden isteniyor. Bizim sorumluluklarımız var ve bu sorumluluklarımıza ihanet edemeyiz. Hükümet ve devlet sadece yasal zemini oluşturacak ortamı oluşturma ve zamana yayarak zaman kazanmak isterse ve bununla cumhurbaşkanlığını kazanmayı hedeflerse biz bunu kabul etmeyeceğiz.”
Keza Gezi direnişi, Soma işçi katliamı karşısında oluşan tepki, işçi ve emekçiler cephesindeki gelişmeler, cam işçileri grevinin ‘Milli güvenliği tehlikeye sokma’ gibi gerekçeyle ertelenmesine karşı başlayan tepkiler, AKP Hükümeti karşısında onun minderine çekilmiş CHP ve MHP politikalarına karşı alternatif oluşturacak tek halk seçeneği olarak demokrasi cephesini öne çıkarmaktadır.
Cumhurbaşkanı seçimi de bu gelişmelerin, politik duruşun ve tutumun bir sonucu olarak, tüm emek, barış ve demokrasi güçlerinin ortak aday etrafında birleşerek bir mücadele ve hamle yapmasına sağlam zemin yaratıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa