27 Haziran 2014 00:06

Kalem müdürlüğüne bağlı “sözde” üniversite

Kalem müdürlüğüne bağlı “sözde” üniversite

Fotoğraf: Envato

Paylaş

TBMM’ye ulaşmış olan Sağlık Bakanlığı kontrolünde mütevelli heyetli “Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı” ve “Türkiye Sağlık Bilimleri Üniversitesi” önerisi Osmanlıdan bugüne vahim bir aşamaya geçildiğini, bilim ve üniversitelerin tümden bitirildiğini göstermektedir.
Osmanlı teşkilat yapısı ilmiye, seyfiye ve kalemiye sınıflarından, daha doğrusu zümrelerinden oluşuyordu.
Seyfiye (Ehl-i Kılıç, Ehl-i Örf) divanda sadrazam ve vezirlerle temsil edilen, genel anlamda askeriye zümresini oluşturuyordu.
İlmiye sınıfı divanda Şeyhü’l-İslam, Rumeli ve Anadolu Kazaskerleri ile temsil ediliyor, müderrislik (tedris), kadılığı-mahkemeyi (kaza) ve ifta-fetvacılığı yürütüyordu.
Osmanlı yazışma, kayıt ve mali bürokrasisini (memurlarını) oluşturan kalemiye (ehl-i kalem) sınıfı divanda nişancı (örfi usule bağlı fermanları, imzaları-tuğracılığı, yazışmaları, tapuları-tahrir defterlerini hazırlamakla yükümlü), nişancıya bağlı reisülküttap (katiplerin şefi) ve defterdar (maliyeci) tarafından temsil edilirdi.
İbn Haldun, yükseliş dönemlerinde kalemiye, kuruluş ve çöküş dönemlerinde seyfiye sınıfının önem kazandığını ileri sürüyordu.
Bugünkü mevcut Anayasa’da devlet yapısı “Cumhuriyetin Temel Organları” başlığı altında 1-a)Yasama (TBMM, seçimler vb.), b) Yürütme (Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu-MGK dâhil, Olağanüstü Yönetimler dâhil, İdare, Memurluk ile Yükseköğretim-Üniversiteler, hatta Radyo-Televizyon ve Diyanet de yürütme altında gösteriliyor) ve c) Yargı şeklinde tanımlanmış bulunuyor.
Bugünkü yapıyla kıyaslanırsa Osmanlıdaki kalemiye idari-mali bürokrasiye, seyfiye başbakan, bakan, askeriye ve güvenlik güçlerine (bir miktar örfi yargıya), ilmiye (Ehl-i Şer, Ulema, Şeyhülislam) büyük oranda yargıya (şeriata) denk sayılabilir. Yasamaya gelince din (şeriat) anayasaya, padişahlık fermanları yasalara, divanın hazırladıkları ise tüzük-yönetmelik-yönergelere karşılık görülebilir.
Türkiye üniversitelerinin talihsizliği ilmiyeden daha geri bir noktada, hatta seyfiyeden de daha altta, idari mali işlere bakan kalemiye altında (yürütmenin alt organları arasında) tanımlanmasıdır.
Anayasada yükseköğretim kurumlarına her ne kadar “bilimsel özerklik” tanımlansa ve “Üniversiteler ile öğretim üyeleri ve yardımcıları serbestçe her türlü bilimsel araştırma ve yayında bulunabilirler” (madde 130) dense de sonuçta kalemiyeye (idareye) bağlı bir organ konumunda bulunmaktadır. Devlet protokolü “1. Cumhurbaşkanı, 2. TBMM Başkanı, 3. Başbakan, 4. Genelkurmay Başkanı, 5. Ana Muhalefet Partisi Başkanı, 6. Eski Cumhurbaşkanları, 7. Anayasa Mahkemesi Başkanı, 8. Başbakan Yardımcıları, 9. Yargıtay Birinci Başkanı, 10. Danıştay Başkanı, 11. Diyanet İşleri Başkanı, 12.  Bakanlar Kurulu üyeleri, 13.   Kuvvet komutanları (Kara, Deniz, Hava, Jand.), 14.Orgeneraller/Oramiraller, 15.YÖK Başkanı” şeklinde devam etmektedir.
Güncel konumuz olan kanun taslağına dönersek, “Sağlık Bakanlığına” bağlı “kamu tüzel kişiliğine, bilimsel ve idari özerkliğe sahip, özel bütçeli” “özel hukuk hükümlerine tabi” “Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB)” kurulması (madde 3) ve bu enstitünün sağlık ve tıp alanında akla gelebilecek her tür yetki ile donatılması (madde 4) öngörülmekte, organları üç düzeyde tanımlanmaktadır:
“Yönetim Kurulu, Bakanın başkanlığında; Bakanlık Müsteşarı, Başkan ve Bakan tarafından seçilecek iki üye olmak üzere toplam beş üyeden” oluşmakta ve her tür kritik yetki Yönetim Kuruluna tanınmakta (Madde 6),
“Yüksek Danışma Kurulu”  üyeleri olarak hemen bütün bakanlıkların temsilcileri, Sağlık Bakanlığının bütün üst bürokrasisi, hatta “Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve Türkiye İhracatçılar Meclisi başkanları” öngörülmektedir (madde 7).
“Başkan üç yıl süreyle görev yapmak üzere Bakanın teklifi üzerine Başbakan tarafından atanır” (madde 8).
Aynı tasarıda “Madde 35” altında “2809 sayılı YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI TEŞKİLATI KANUNUNA” “EK MADDE 157-“ olarak eklenmesi öngörülen ve artık YÖK sisteminin bir parçası olacak “Türkiye Sağlık Bilimleri Üniversitesi” kurulması ki, artık üniversiteleri bakanlığa bağlayabilmekte ve “MÜTEVELL HEYETİ” öngörmektedir: “Mütevelli Heyeti SAĞLIK BAKANI, SAĞLIK BAKANLIĞI MÜSTEŞARI, REKTÖR, BAKANAN SEÇECEĞİ BİR ÜYE İLE Yükseköğretim Kurulu tarafından seçilen profesör unvanına sahip bir üye olmak üzere, toplam BEŞ KİŞİDEN oluşur. Mütevelli Heyeti BAŞKANI SAĞLIK BAKANIDIR.” “REKTÖR MÜTEVELLİ HEYETİ tarafından seçilecek altı aday arasından”…
Bu durum yasalaşırsa üniversite teşkilat kanunun parçası olmaktadır. Artık kendi anayasa ve yasalarını bile takmıyorlar. Maalesef her gelen reform 12 Eylül YÖK’ünü bile aratır durumdadır. Geriye çıplak güç ilişkisi kalmaktadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...