20 Haziran 2014 00:22

Musul, Diyarbakır

Musul, Diyarbakır

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Musul’u almayan Diyarbakır’ı verir”, ya da “Musul’u alan Diyarbakır’ı verir.” Musul olayları nedeniyle son jeostratejik tartışmamız bu! Hatırlanacağı gibi Musul IŞİD tarafından ele geçirildi ve bu şehirdeki Türkiye Konsolosluğu basılarak burada çalışanlar “rehin” alındı. Ayrıca rehin alınan şoförler de var. Bu gelişmeler bölge üzerindeki tarihsel ihtirasların köpürtülmesine yol açmış bulunuyor. Bütün bu gelişmeler Irak, Musul, Ortadoğu’nun geleceği, bu bölgede yaşayan Kürtlerin önüne açılan yeni olanaklar vb.  tartışmalarının yeniden alevlenmesine yol açtı.
 “Musul’u almayan Diyarbakır’ı” verir tezini ortaya atan Yalçın Küçük olmuştu. Özalcı “bölgeye abilik yapma” yayılmacı emellerinin ulusalcı versiyonunu oluşturan bu tez, Kürt sorununu da böylece bir “çözüme bağlamayı” amaçlıyordu. AKP Hükümetinin bazı kalemşorları, bazı ulusalcılar şimdilerde bu tezi hatırlatıyorlar ve ülkeyi yöneten egemen sınıflara bu yönde bir inisiyatif alınması çağrısında bulunuyorlar. Bu tezin sonuçta aynı kapıya çıkan “Kürtlerle büyümek” gibi değişik versiyonları da bulunuyor. Nereden bakılırsa bakılsın gerici, yayılmacı ve Kürtler en temel haklarının ayaklar altına alınmasını hedefleyen bir tez ve çağrıdır bu.
Birde “Musul’u alan Diyarbakır’ı verir” tezi var. Bu tezin sahipleri de ulusalcı farklı bir kanat. Bunlara göre Musul’u almak demek, aynı zamanda Kürtleri birleştirmek ve onların ayrılmasının önünü açmak demek oluyor. Bu tuzağa düşmemek gerek diyorlar. Bunlara göre Türkiye’nin Irak’ın, Suriye’nin yöneticileri duruma hakim olmalı ve bu ülkelerin “bölücülerini” bozguna uğratmalıdırlar. Kürtlerin ulusal haklarını yok sayan bu tez de gerici ve Türk milliyetçiliğinin bir kanadını temsil ediyor.
Bölgenin kaynadığı bir gerçek. Irak’a yapılan emperyalist işgal ve müdahale sonrasında bölge adım adım böyle bir yöne doğru sürüklendi. Mezhepler kışkırtıldı, din ve aşiret bağları güçlendirildi. Bütün bunlar yaşanırken Irak Kürtlerinin önüne tarihsel bir fırsat açıldı. Bölgesel özerk Kürt yönetimi kuruldu. Ardından Suriye’ye karşı yapılan emperyalist kışkırtma ve yol açılan kargaşa Rojova’da yaşayan Kürtler için benzer ama, buradaki Kürtlerin özlemlerini yansıtan daha demokratik bir yapıyı gündeme getirdi.
Türkiye Kürdistanı’nda yaşayan Kürtlerin mücadelesi ise yıllardır sürüyor. İstedikleri özgürlük ve eşitlik haklar temelinde demokratik bir yaşam. Bölgedeki gelişmeler Kuzey, Güney ve Batı Kürdistan’da yaşayan Kürtler arasında duygu birliğini ve ulusal özlemleri yeşermiş, ortak bir yaşam kurmanın olanaklarının araştırılmasını da beraberinde getirmiş durumda. Ama gerek bölge gericilikleri, gerekse de emperyalist dış müdahale ve karışmalar, Kürtlerin özgürce kararlar alabilecekleri bir ortama olanak tanımıyorlar. Oysa Kürtler ortak bir ulus olma ya da yaşadıkları ülkelerde özerk ve demokratik bölgeler oluşturma hakkına, veya sorunun daha farklı biçimlerde çözülmesine sadece kendileri karar verebilmeli.
Bu tartışma içinde Musul tartışması ise bütün diğer gerici ve yayılmacı emelleri de içeren ve temsil eden bir tartışma olarak ortaya atılmaktadır. Musul Irak toprağıdır ve eğer Irak mezhepler temelinde bir bölünmeye sürüklenirse herhalde Sünni bölgesinin önemli bir kenti olacaktır. Musul ile Diyarbakır’ı milliyetçi, gerici amaçlarla yan yana getirmek, bu merkezli “çözüm” ve müdahale çağrılarında bulunmak sadece, Ortadoğu batağına gırtlağına kadar batmak anlamına gelmez, aynı zamanda ülkenin kendisinin de bir Ortadoğu haline gelmesine yol açan gerici gelişmeleri de başlatır.
Bu çerçeveden bakıldığında AKP Hükümetinin epeyce bir süredir ateşle oynadığı rahatlıkla görülebilir. Türkiye gericiliği Ortadoğu’ya daldığında petrol ve doğal zenginlikler içinde yüzeceğini sanmaktadır! Oysa atılacak kulaçlar şimdiden örneklerinin görüldüğü gibi bir kan deryasının içine, bölge halklarının birbirine kırdırıldığı bir mezbahaya girmekten başka hiçbir anlama gelmeyecektir. Emperyalist büyük güçlerin çıkarına atılan, atılacak her adım, ortadaki diğer örneklerin de kanıtladığı gibi ülke için daha fazla yıkım ve felaket anlamına gelecektir. Yapılması gereken bellidir: Emperyalizmin ve gericiliğin aleti olmamak, bölge halklarının gerici boğazlaşmalarına engel olmaya çalışmak, ülke içinde demokratik bir yaşamın kurulmasını sağlamak, Kürt halkının demokratik ve eşit haklar temelinde yaşama arzusuna içtenlikle karşılık vermek. Bunlar hayal kurmak değildir. Bölgede barış ve kardeşlik egemen olacaksa tutulması gereken yol budur ve halkların tamamı olmasa da küçümsenemeyecek bir bölümü bu yolu tutmakta kararlı adımlar atmaktadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...