Diyanet’ten IŞİD’e mezhep savaşı fetvası: Cihatta eman fıkhını işletin
Fotoğraf: Envato
IŞİD Şiilere karşı cihada çıkmış, Musul’da şeriat ilan ediyor: “Kadınlar İslam’a uygun giyinecek ve zorunlu olmadıkça sokağa çıkmayacak”, “Ganimetin kullanılma ve dağıtılma biçimini İmam Ebu Bekir Bağdadi belirleyecek”, “Dinsiz kurumlar (Irak hükümeti) adına çalışanlar tövbe etmezse idam edilecek”. Hanbeli (Selefi) gruplar Şia başta olmak üzere hemen tüm mezhepleri, namazını kılmayanı, cihada katılmayanı bile “tekfir” ilan ediyor, küfre girene de “katli vacip” fetvasını veriyor.
Şiilerin Büyük İmamı Ayetullah Sistani de, “Suriye İslam Meclisi (SİM)”de “cihad” çağrısı yapıyor, IŞİD’le mücadelenin Suriye’deki “Tüm Müslümanlar için vacip” olduğunu belirtiyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı da 8 dilde fetva veriyor, cihadın şart olduğunu ancak farklı şekillerde yapılabileceğini, yaşananların da bir din-mezhep savaşı olarak tanımlanabileceği cihetiyle İslami iç savaş hükümlerinin uygulanması çağrısında bulunuyor: “İslam dünyasında yaşanan krizler, siyasi ve askeri gerilimler, mezhep ve meşrebe dayandırılmak istenen çatışmalar, İslam dünyasının güvenliğini tehdit edecek boyutlara ulaşmıştır. (…) Bu olayların büyüyerek geri dönülemez bir noktaya gelmesi durumunda, İslam dünyasında insani, toplumsal, dini ve mezhebi açılardan kalıcı parçalanmalar yaşanması kaçınılmaz olacaktır.” “Müslümanım diyen herkes İslam dairesindedir. Hiç kimsenin bir başkasını İslâm’dan çıkartma salahiyeti yoktur. Tekfiri esas alan yapılar, nasıl ki tarihte Müslüman vicdanlar tarafından mahkûm edilmişse bugün de nevzuhur bu düşüncelerin maşeri vicdan tarafından kabul görmeyeceği açıktır.” “1400 yıldır bütün farklılıklarıyla bugünlere gelen bir toplumu dini, mezhebi ve etnik temellere dayalı bir yapı ile yönetme imkânı yoktur. Hiç kimse ya da hiçbir grup, bir başkasının inancına, değerine ve düşüncesine savaş açamaz. Herkes yaşadığı topraklarda tarihsel birikimine uygun olarak özgürce yaşama hakkına sahip olmalıdır. Bunun aksine olan her tutum ve davranış, selam ve eman yurdu olan bu topraklarda fitne çıkarmak isteyen unsurlar olarak görülmelidir.”
Diyanetin fetvası ilk bakışta “mutedil” gözükse de bu kadar ağır çatışma, tecavüz ve ölümlere rağmen bir kınama yapmadığı gibi açık hak ihlallerinden bile söz etmiyor, “eman” yurdu diye bir terim kullanıyor.
İslam Ansiklopedisinde “eman” şu şekilde tanımlanıyor: “İslâm ülkesine (dârülislâm) girmek veya İslâm ordusuna teslim olmak isteyen yabancı gayrimüslime (harbî) can ve mal güvencesi sağlayan taahhüt veya akdi ifade eder. Bu tarifte yer alan harbî, İslâm devletiyle arasında barış antlaşması bulunmayan yabancı devlet tebaası demektir.(…) Bu tür emanlar sadece gayrimüslimlere verilmezdi; Müslümanların kendi aralarında çıkan iç savaşlar sırasında da birbirlerine eman verdikleri olurdu.”
İslam Ansiklopedisinden Osmanlı Dönemine ilişkin örnekler veriliyor: “1638 Bağdat Seferi’nde kuşatılan kaledeki muhafızlar bir aydan fazla direndikten ve birçok zayiat verdikten sonra eman talebiyle teslim olmuşlardı (…) Lajdin Kalesi halkına 1674’te eman verilmesi (…) sadrazamın huzuruna çıkıp kaledekilerin esirliği kabul ettiklerini bildirince kendilerine eman kâğıdı verilmişti. Böylece emanla hayatları bağışlananlar esir alınarak tersaneye gönderilmişti” (…) “İkamet süresi bir yılı aşan müste’men zimmî sayıldığı gibi emanla Osmanlı ülkesine gelip zimmî erkekle evlenen harbî bir kadının da zimmî olacağı bu fetvalarda belirtilmiştir. (…) Hanbelîler ve Zeydîler müste’menin canı, malı ve küçük çocuklarının emanın kapsamına dahil olduğunu söylerken Şâfiîler bunu emanın devlet başkanı tarafından verilmesi şartına bağlamaktadırlar.” Kaldı ki kadınlarının ve buluğa ermiş oğulları ve kızlarının güvence altında olup olmadığı da tartışmalıdır.
Anlaşılan o ki Diyanet İşleri Başkanlığı, bu açıklaması ile IŞİD gibi, el Nusra gibi örgütleri cihatçı olarak kabul ediyor ve İslam savaş hükümlerinin uygulanmasını istiyor.
Bir başka deyişle “eman dileyenin” öldürülmemesi ancak esir veya cariye (köle) yapılabileceği ifade ediliyor. Ne diyeyim, Allah Diyaneti ve Müslümanları ıslah eylesin.
- İmtiyaz/kapitülasyon, rantiye veya mütaşerik otoriterlik: Peker, Ağar, Erdoğan, Altınok, Kurum, İmamoğlu… 29 Mart 2024 04:46
- Fütüvvet teşkilatı: Meslek lisesi değil dinci fedailik ocağı 22 Mart 2024 04:57
- AKP ve MEB mesleki eğitimin sırrını çözdü: Fütüvvetnameler ve baş ahilik dönemi 15 Mart 2024 04:43
- Patriyarka ve öğrenci açlığı sorunu: Niteliksiz okullar, meteliksiz veliler, kadınlar, çocuklar 08 Mart 2024 05:05
- Türkiye'de felaketlerin faktörlerinden öte aktörleri kimler? 01 Mart 2024 04:46
- Felaketler çağı ve Türkiye'nin felaketler dönemi 23 Şubat 2024 04:46
- Depremde Hatay’da ölüm sayısı ne kadar? Hatay’a, Adıyaman’a, Malatya’ya resmen ayrımcılık mı yapılıyor? 16 Şubat 2024 04:39
- Afetin, nemacılığın, timokrasinin ‘utp-usta öğreticilik’ hali: 890.920 09 Şubat 2024 04:53
- Deprem ve ülke yönetimi: Mütaşerik yönetimin ağır sonuçları 02 Şubat 2024 04:48
- "Karakter eğitimi" nedir: MEB, Bakan Tekin 1.3 milyon işçi çocuğu unuttu, "Çocukları bari tatilde çalıştırmayın" 26 Ocak 2024 04:45
- Davos, yerel seçimler ve yoz milliyetçilik çağı: Paranın satın alma gücünün satın aldığı tin ve insanlık 19 Ocak 2024 04:50
- MEB'in yüzüncü yıl raporu gerçeklik korkusu: İçinde Mustafa Kemal hiç geçmiyor 12 Ocak 2024 04:47