14 Haziran 2014 00:11

Seçim konjonktürü

Seçim  konjonktürü

Fotoğraf: Envato

Paylaş

TÜİK mutadan ulusal gelir verilerini yayımladı. Yüzümüzü güldüren rakamlar, maalesef içimizi aynı derecede ısıtmadı. Farklılığın nedenini anlamak için rakamlara şöyle bir göz atalım. Önemli veriler şöyle: Ulusal gelir yılın birinci çeyreğinde, geçen yılın aynı dönemine göre cari fiyatlarla yüzde 14.8 artmış gözüküyor. Basit bir hesapla, enflasyonu yüzde 10 kabul edersek, reel artışın 4.8 dolaylarında olduğunu görürüz. TÜİK’in ulusal gelirdeki artış verisi de zaten yüzde 4.4’tür.
Ulusal gelirdeki artışın nedenlerine indiğimizde, önemli sektör olan imalat sanayiindeki artış, yılın birinci çeyreğinde, geçen yılın aynı dönemine göre sabit fiyatlarla yüzde 4.9 olarak veriliyor. Ulusal gelir üzerinde etkili olan diğer kesim finans ve sigorta faaliyetleridir. Bu kesimin yılın birinci çeyreğindeki faaliyetleri, geçen yılın aynı dönemine göre, sabit fiyatlarla yüzde 13.9 artmış gözükmektedir. TÜİK verilerini daha detaylı incelediğimizde finans kesiminin karlarının çok yüksek olduğunu görürüz. Faiz lobisi olarak yorumlanabilecek bu kesimin karları da, hesabi olarak, ulusal gelir hesaplamasında dikkate alınır olmakla beraber, bu kalemde gördüğümüz değerler topluma ürün olarak yansımayıp, gelir dağılımını bozu etki yapar. Zaten finansal kriz dediğimiz oluşumlar da, finans kesiminin aşırı şişmesi ve reel üretim alanından kopmasıdır. Kısacası, finans kesimi faaliyetleri ve karları ekonominin reel sektör hacmini aştığı oranda hem gelir dağılımı hem de sistem krizleri açılarından önemli riskler oluşturur.Dikkat edilmesi gereken bir başka kalem de seçim yılı olması nedeniyle kamu harcamalarında bu dönemde görülen yüzde 8.6 oranındaki artıştır. Sabit fiyatlarla görülen bu oranda artış, açıktır ki, bir tür seçim konjonktürü gereği gerçekleşmiştir. Kapitalist sistemlerin sistematik dinamiği olan seçim konjonktürü harcamaları, ister istemez ulusal gelir değerlerine yansır. Ancak, kamu harcamalarında görülen böylesi artışların dönem sonu itibariyle kamu kesimi borçlanma gereğini oluşturması ya da büyütmesi, ileriki dönemlerde enflasyon olarak dar ve orta sabit gelirli halk kesimi üzerinde yük olarak topluma yansıyacaktır.
Bu veriler çerçevesinde ulusal gelirde ve özellikle de imalat sanayide görülen gelişmelerin yorumu fevkalade nettir. Şöyle ki, bir defa, yılın ilk çeyreğindeki değerleri geçen yılın aynı dönemi ile karşılaştırdığımızda oldukça önemli sayılabilecek bir ilerleme görüldüğü halde, değerleri süreklilik içinde ele aldığımızda bu görüntü kaybolmaktadır. Başka bir deyişle, trend devam etmekte ve geçen yılın aynı dönemi ile değil de, bir önceki dönemle yapılan karşılaştırmalar artış değerlerini normalleştirmektedir.
İkincisi, ulusal gelirdeki artışların bir nedeninin ekonominin yapay şişiş alanı olan finansal işlemler, ikinci temel nedeninin ise seçim harcama artışları olduğu anlaşılmaktadır. Finansal işlemlerdeki artışın ulusal gelire katkı yerine, belirli hacmin üzerinde, hem gelir dağılımı üzerindeki bozucu etkisi hem de finansal balon oluşturarak patlamaya hazır bir yapıya dönüşmesi fazla tasvip edilir bir gelişme olarak görülemez.
Kamu kesimi harcamalarına gelince, seçim yılı içinde bulunuyor olmamız yanında, söz konusu harcamaların açık finansman ve enflasyona yol açma olasılıkları karşısında dikkatli olunması gerektiğinin altı çizilmelidir. Kısacası, ilk ağızda TÜİK verilerinin Orta Vadeli Programa uyumlu gözükmesi olumlu gibi algılanabilirse de, detaylara inildiğinde, durumun hiç de öyle olmadığı anlaşılmaktadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa