Tarihi sil baştan yazmaya çalışırken
Fotoğraf: Envato
CNN Türk’te Tarafsız Bölge programına çıkan Maden İş Sendikası Genel Başkanı Nurettin Akçul’u, Soma madenindeki sensör eksikliğini ilk kez bu programda duyduğunu, bugüne kadar da madende bir kaza emaresi görmediğini söylerken ibretle izledik değil mi? İzlemeyenler televizyonun sitesinden bu eski programı bulabilir. Sendikal bürokrasinin çürüyüşüne eşlik eden pişkinliğin karakter haline geldiği bir ortamdan çekilip çıkarılan bir figürden daha iyi bir yabancılaştırma efekti olamaz. İşçiler bu figürlere baka baka biraz da sendikalara yabancılaştılar. Oysa ki geçmiş yüzyıllarda sendikalarını kurabilmek için az can pahası ödememişlerdi.
Binlerce işçiden sorumlu sendika yöneticileri ile işçiler arasında kilometrelerce mesafe var. Birileri yerin yedi kat altında diğerleri ise arşta geziniyor. Bu işte bir tuhaflık yok. İşçiler bir araya gelemesin, ses çıkaramasın ama işveren kârını ve kazancını yüzlere katlasın diye hükümet-devlet-bürokrasi el birliğiyle işçiye düşman sendikalar üretildi. İşçi bu sendikaların kapısından içeri giremiyor artık. Bölük bölük öldüğünde de yanında sendikası yok. Sendika yöneticisi işçisinin güvenliğini sağlayacak koşullar yerine getiriliyor mu getirilmiyor mu bundan bihaber. İşçisiz toplu sözleşmelerde işçinin ipi çekiliyor. Ama sadece işçinin değil, işçi olmayanların da kuyusu kazılıyor.
Çünkü sendikal mücadelenin ve toplu sözleşmelerin kazanımları sadece işçileri ilgilendiren; mesleki bir sonuç vermiyor. Kapitalizm koşullarında şimdiye dek dünyada az buçuk bir demokratik kurumlaşma gerçekleşebilmiş ve nimetlerinden bütün toplumsal kesimler yararlanabilmişse bunu herkes işte o toplusözleşmelere borçlu. Toplu sözleşme ücret pazarlığından daha fazlasıdır çünkü; emekçilerin yaşamsal ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağını, nesillerin eğitim ve sağlık imkanlarının nasıl hazırlanacağını, bakım emeğini kimin üstleneceğini ve gündelik hayatın sürdürülmesi için elzem kentsel kurumların nasıl yaratılacağını ve konut politikalarını bu sözleşme süreçleri belirler.
Sendikalar kötürümleşmişse, işçiler sendikalarına yabancılaşmışsa orada ne kent halkın olabilir, ne sağlıklı, eğitimli ve kültürlü nesiller yetişebilir ne de iş yerinde deneyimlenen demokratik refleks ülke çapında sonuçlar alacak biçimde organize olabilir. Onun yerine yaşam değil ölüm kazanır. Soma katliamının üzerinden çok zaman geçmedi ama işçiler birer birer düşmeye devam ediyor bakın. Evet kelimenin gerçek anlamıyla düşüyorlar. Bu hafta bir işçi Karabük’te 5. kattan, bir diğeri de Kartal’da 16. kattan düşerek öldü. Adalet ve Kalkınmayı kendisine isim olarak seçmiş partinin iktidarı döneminde, kalkınma niyetine yutturulan inşaatlaşmanın bedelini işçiler ödemeye devam ediyor. Fakat işçiler birer birer düşerken yalnızlar.
Çalışma koşulları kazanım öncesine, 19. yüzyıla döndüğünden ve bütün sendikalar sarılaştığından beri işçiler, tarih içinde kat ettikleri yolu sil baştan ve el yordamıyla yeniden kat etmek zorundalar. Soma’da da öyle oluyor. Orada şimdi işçilerin sendika dışında bir komitesi var. Fakat anlaşılan o ki, sendikaların yapısal dönüşümünü sağlayarak onları devlete bağlamak için on yıllardır iğneyle kuyu kazarak çaba harcayan devlet ve bağlı şahısları bu işi şansa bırakmak niyetinde değil; yılanı küçükken ezmek derdinde. Evrensel’in haberine göre; bugün için miting kararı alan komitenin üyelerinden biri önceki gün kendisini telefonda polis olarak tanıtan biri tarafından tehdit edilmiş.
Eski deneyim işçilerin hafızasından silinsin diye az uğraşılmadı ama uğraşanlar kendi hafızalarında bu anıyı hep diri tutuyorlar. Çünkü işçilerin üretim yaptığı alanlardan doğabilecek örgütlü eylem, istikrarı ve gücü bakımından başka hiçbir toplumsal kesimin eylemine benzemez. Burjuvazinin çanına ot tıkayan dünyanın en önemli devrimi de fabrikalardan, maden ocaklarından doğmuştu zira.
O halde en zor harekete geçen ama geçtiğinde dünyayı sarsan işçi kesiminin en küçük adımında dahi kulaklarımız bu sese ayarlansın. Onların yalnızlığı herkesin yalnızlığı, kaybı ise hepimizin kaybıdır.
- Vatan millet ıstakoz 19 Nisan 2024 04:58
- Kürt’e yasaklı, kavgalı gürültülü Türk demokrasisi! 05 Nisan 2024 05:53
- Bu daha başlangıç 01 Nisan 2024 05:40
- Yol boyu Kürtler 29 Mart 2024 05:00
- Hatay’da geliyorum diyen deprem! 22 Mart 2024 04:58
- Yoksullaştır ve yardıma muhtaç et! 17 Mart 2024 05:07
- Ama şu ama bu… 15 Mart 2024 04:46
- Ölümle yaşam tertibi arasında kadın 08 Mart 2024 05:10
- Kalkınma planları ve programlarında kadın: Bir beşeri sermaye 03 Mart 2024 05:20
- TOKİ’zedeler ve istismar 01 Mart 2024 04:58
- Şeriat mı? 23 Şubat 2024 05:08
- Altında kan, aslında yağma var 16 Şubat 2024 05:10