24 Mayıs 2014 00:21

İlgililere ithaf

İlgililere ithaf

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ünlü “her toplum layık olduğu yöneticiye kavuşur” özdeyişini hepimiz biliriz, yine de can havliyle, asıl sorumluyu şaşırıp, yanlış hedefe yöneliriz. Söz konusu ünlü özdeyişi “Her diktatör bir bataklık üzerinde yükselir” olarak yeniden yazarsak, asıl hedef netleşir. Geçen gün TOBB salonlarında yaşananlar, maalesef, bu ifadenin çok acı bir tablosunu oluşturdu. Ara ara salonda yükselen alkışların sahipleri olan, ülkenin ileri gelen iş dünyası temsilcileri, böylesi eylemleri ile, maalesef, Türkiye’nin nerelere savrulmasına katkı yaptıklarının farkına dahi varamadılar.
SOMA faciasının üzerinden henüz bir hafta geçti ki, beklendiği üzere, her şey normale döndü. Nasıl dönmesin ki, ne sistem değişti, ne de ekonomik koşullar. Emperyalizmin eteğinde, merkezden aldığı ihaleyi topluma dayatan bir siyasi yapının  baskısı altında sürüklenen toplumda normale dönmenin anlamı, ilk anda suçlar onun bunun üzerine atılırken, sonuçta bir iki alt kademe “günah keçisi” cezalandırılıp, siyasiler ve asıl sorumluların durumdan sıyrılmalarıdır. Bu düzende aksini beklemek işin tabiatına aykırıdır. İşin tabiatı; yasaları, sorumluluğu patronlardan aşağı kademelere çekecek şekilde oluşturmak ve sorun ortaya çıktığında savcıların dahi ellerini güçlü kılacak kovuşturma yolu vermeyecek tarzda boşluklar yumağı şeklinde yapmaktır. Demek ki, “Her ekonomik sistem, sistemin efendilerine hizmet eden, onları gözetecek şekilde kendi hukuk sistemini oluşturur.” Biz de bu oluşumu, hak ve adalet gibi müthiş sıfatlar izafe ederek, elinde terazi ve gözleri kapalı zarif bir kızcağız ile sembolize ederiz. Kızcağız ne yapsın ki, elindeki terazi daha baştan ayarlanmış. Muhtemele kızın gözleri de bu oyunu görmeden sadakatle rolünü yapsın diye bağlanmış olmalı!
SOMA madencileri Ankara’ya teşrif ettiler. Bir bakan, iyi polis rolünde, madencilere “Elinizde yetki olsa madenleri kapatır mısınız?” mealinde bir soru yönetiyor. “Değerli arkadaşlar” hitabı ile sözlerine başlayıp, emekçilerden “Hayır” yanıtını alan bu zatın, sanki emekçilerin neye mecbur olduklarını bilmiyor da, acaba durumu gelen insanlardan mı öğreniyor, gibi garip bir düşünceye kapılmadan edemiyorum doğrusu! Belki de, bu tür işletmelerden sorumlu bakanlığın başındaki zat, şimdiye dek edinemediği malumata yeni ulaşıyor olabilir! Benzer şeklide, diğer bir ilgili bakan da, “hizmet alımı” na değil, ama “taşeron” olgusuna artık seyirci kalınamayacağı gibilerden bir laf ediyor. Öğrenmenin yaşı da, zamanı da yoktur! İş cinayetlerinde 2013 yılında 1203 emekçi, 2014 yılının ilk dört ayında ise 396 emekçi yaşamını yitirdi, ama haberimiz olmamış, bunda fazla şaşılacak bir şey yok ki!  
Emekçiler bir aşamada Başbakana rastlıyor ve yarım saatlik bir görüşme sonucunda, Başbakan, çok da haklı olarak, gerekirse madenlerin kapatılabileceğini ifade ediyor emekçilere. Bu durumda madenciler ne yapsın! Tabii ki, tek ekmek kapıları olan madene inmeye mecburdur. Acaba ima edilen böyle bir şey midir! Madenden kazandıkları üç beş kuruşa bir de seçim döneminde irade alışverişi karşılığında sağlanan ufak kısmetler eklenince, emekçiler için hem vatandaşlık görevi yapmış olmanın huzuru, hem de ağa babaları kızdırmamış olmanın güvencesi ile günler sürüklenip gider.
Marx’ın “Zincirlerinden başka kaybedeceği bir şeyleri yok” sözüne bağladığı umut üzerinde, sanırım, biraz düşünmek gerekiyor! Emekçinin yatak odası duvarında, bir yanda “İlahi Takdir”, diğer yanda da “Fıtrat” levhaları, sendikaların ninnileri ortamında “uyuyan emekçi” ye sonsuz huzur verir!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...