16 Mayıs 2014 00:20

Soma: Sınıf, sermaye, yönetişim, İslam ve demokrasi

Soma: Sınıf, sermaye, yönetişim, İslam ve demokrasi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Soma ile, “yönetişim” ile, din-tarikat koalisyonu ile, “çıkar blokları” ile yaşananların arasında nasıl bir bağ var? İslam demokrasi mi? Bu yaşananların geçmiş ve gelecekle nasıl bir bağı var?
“Yönetişim” veya “çıkar ortaklıkları” ne hale getirdi ülkeyi. Başbakanı, bakanları, tüm hükümet, tüm bürokrasi işletme sahiplerinin arkasında. Bunlarla da kalmıyor. İTÜ’den Prof. Doğru çıkmış. “İyi bir maden. Her tür tedbiri alıyor” diyor. İTÜ Danışma Kurulunda ilgili maden sahibinin de bulunduğu ifade ediliyor.
İzmir Maden Mühendisleri Odasından birileri iyi bir madendi mealinde bir şeyler söylerken, kameralara yaklaşan bir madenci yakını “Hepsi öldü” diyor. “Bütün yakınlarım öldü. Cesetler soğuktu.” Türk-İş yetkilileri açıklıyor. “İnançla çok iyi bir çalışma yürütülüyor. İnşallah hepsi çıkarılacak.”
Odaları, sendikaları dıştan içten etkisizleştirilmiş. Başbakanı, başkanı, profesörü, mühendisi “yönetişime” (paydaşlığa) dahil olmuş, denetim zayıf, işbirliği yüksek. Tedbir yok. Madene inenlerin sayısı bile yok. İçerde kaç kişinin olduğu bile bilinmiyorsa, iş güvenliği zaten yok. Maaşlar yok pahası. Nasıl iyi madenlermiş bunlar? Başbakana göre, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına göre, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanına göre her şey yolundaymış, iyi bir işletmeymiş. Prof. Doğru’ya göre her şey güzel gidiyor, “tatlı ölüm” oluyor. Eski Bakan Çelik’e göre “Güzel ölüyorlar.” Başbakana göre ölüm “madenin fıtratından geliyor.” Soma’da kadınlar çığlık içinde. “Babam içeride. Kardeşim 18 yaşında. İçerde. Baba dön. N’olur dön.” diye yakarıyor. Madenci yüzü kap kara kömür toz duman içinde, gözlerinin feri-takadı kesilmiş, zor çıkıyor dışarıya, yine de kendini unutmuş, “Mahmut dönmedi” diye inliyor. Kızlar haykırıyor: “Amca oğullarım, hâlâ oğullarım… Hepsi gitti.”
Madenciler “güzel” yanıyor. Ölüler inançla çıkarılıyor. “Yönetişim”le bir araya gelen “paydaşlar” (çıkar ortakları), Türk-İş-Hak-İş işyerlerinde Fatiha okutuyor. “Kader”.
Tam da İtalyan, Alman, Japon faşizmi tarikat şeyhinin, aşiret reisinin, tefecinin, burjuvazinin, mühendis ve bürokratın, askerin bloğundan oluşuyor; “hakiki” güçler arasında ayrılık kalmayınca, ortak çıkarlar etrafında güçlü bir koalisyon oluşturulunca totalitarizm geliyor. Soma’daki katliamda bunun bütün izleri gözüküyor.
Bu hafta Soma’yı değil, “İslâm ve Demokrasi”yi yazacaktım. Aynı güçler koalisyonu, şıh-şeyh, ağa, tüccar, banka, başkan, avukat, mühendis, siyasetçi, elit… koalisyonu üzerine kurulu, bunun ortaklaştırıcı paydası olarak dinin seçildiği çok kritik bir süreç yaşanıyor.
Medine vesikası da böyle bir arayışın ürünü idi, stratejik bir vesika idi, yeni dinin eski din Yahudilikle koalisyon metniydi. Kritik bir “konvensiyon/alizm” idi.
İtalyan faşizmine de esin kaynağı olduğu söylenen Pareto: “Fransa’daki yüksek sınıfların aralarında tercih edeceği çok fazla seçenekleri yoktu. Eski dini şekilleri güçlendirmeye, canlandırmaya çalışıyorlardı. Bilhassa Katolik olanını… Sosyalizm karşıtlığının ifadesi olan büyük nefreti kendileri için avantaja dönüştürmeye çalıştılar, böylece antisemitizmin yükselişine ivme kazandırdılar ve nihayetinde milliyetçilik kisvesi altında yeni bir dine sahip oldular.”
Kur’an’ın tek bir harfini değiştirirseniz şirke girersiniz, katliniz vacip olur. Erkek kadına üstün tutulmuşsa, bunu yasaklayamazsınız, şirke girersiniz.
Eğer İslam demokrasisiyse ya demokrasi değişti ya da İslam? Ya teokrasi dönüştü demokrasi oldu ya da tersi. Ortada bir değişim ve dönüşüm var; bunun Türk’e, Kürt’e,  Bilime, sanata, felsefeye, insanlığa çok ağır sonuçları olabilir.
Medine vesikasının ciddi sonuçları olmuştur. Tarikatlar-şıhlar-ağalar-elitler ittifakı, İslam-Yahudi ittifakı hepsinin ağırlığını, neokonzervatizmin, kapitalizmin ağırlığını daha da artıracaktır. Ciddi sonuçları olacaktır, ciddiyetle tartışılması gerekiyor.
Soma derin yara, dağda ovada madende her insan, her genç derin bir yaradır. Eşitlik, özgürlük, kardeşlik ilerletilebilirse ölümler azalacak.
Ve/veya “Üç Kulhü, bir Elham”. “De ki: “O Allah tek birdir. Allah, o eksiksiz, Samed’dir (Her şey O’na muhtaçtır). Doğurmadı ve doğurulmadı. O’na bir küfüv (denk) de olmadı!”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...