15 Mayıs 2014 00:42

Polis devleti politikası ve güç birliği sorumluluğu!

Polis devleti politikası ve güç birliği sorumluluğu!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

R.T. Erdoğan’ın, Danıştayın kuruluş yıl dönümü toplantısında Türkiye Barolar Birliği Genel Başkanı Feyzioğlu’na yönelik olarak ve Başbakan sıfatıyla sergilediği ve devlet ‘erkanı-harbi’nin fiili eylemiyle desteklenen tutum, hükümet ve devlet yönetimi politikası bir kez daha gözler önüne getirdi.  Bu tutum ve açıklamalar, ülkeyi yöneten parti-hükümet ve güç(ler)in politikalarıyla karşıtlık gösteren, ya da az çok mesafeli duran her türden farklı anlayış ve politikaları “düşmanca tutum ve davranış” kalıbına koyup, ezmeye daha fazla yöneldiğini de ortaya koyuyor. Erdoğan Hükümeti ve AKP yönetimi, liberal-uzlaşmacı eleştiri ve muhalefeti dahi “düşmanca tutum” saymaktadır. Düzen içi, kapitalizm ve devletini yurttaşlar nezdinde daha kabul edilebilir, daha adil görülebilir kılmakla sınırlı eleştirilere bile tahammül etmemektedir. Demokratik haklara geleneksel düşmanlığın beslediği, ve elde edilen mevzi ve olanaklarla takviye edilerek daha tehdit edici hale getirilen bu politika, AKP’den “demokratik teammül ve haklara saygı” bekleyenleri hayal kırıklığına uğratma pahasına, giderek gaddarlaşmaktadır.  
Erdoğan yönetimi, Kürt direnişinin ve tüm milliyetlerden halkın ileri kesimlerinin mücadelesi sonucu, zorbalık duvarlarında bazı gedikler açılan devlet politikasını, sermayenin en saldırgan, en açgözlü kesimlerinin çıkarları ve rekabette daha ileri gitme hedefleri doğrultusunda  takviyeyi hızlandırmış; bir tür hükümet- polis-din yobazları yönetimi oluşturmuştur . Başbakan, “dava sancağı”nı “dalgalandırma” savaşında, önlerine çıkacak her tür muhalefeti ezerek “zafere ulaşma” anlayışıyla hareket edeceklerini, her fırsatta yeniden ilan etmektedir. Baskıyla sindirerek yönetme politikasını, “sandık desteği” ile meşru göstermekte; tümü de esasen kapitalist sömürü, baskı ve eşitsizlikler ‘düzeni’ni korumaya alan yasal-hukuksal oluşum ve kurumları dahi engel saymaktadır. Bu yönetme politikası ve ‘dünya görüşü’; insan hak ve özgürlüklerini -ihlal edildiklerinden bahisle gündeme getirenleri “komplocu” ve “dış güçlerin ajanı-casusu-oyuncağı” saymaktadır. İktidar güç ve olanakları kullanılarak bu anlayış kitleselleştirilmiş; milyonlarca insanın araba-ev, vb. gibi ihtiyaçları üzerinden kredi borçları yoluyla ve dinsel etki ve geleneklerin gücü kullanılarak etkisi yaygınlaştırılmış-artırılmıştır.
Liberal-uzlaşmacı ve reformist muhalefeti dahi  bastırmaya çalışan bir yönetimin; işçi sınıfına, emekçilere, mücadeleye atılan gençlik kesimlerine, demokratik özgürlüklerden yana ve talep eden aydınlara, ulusal özgürlük isteyen Kürtlere; Sünni İslam devlet dininin dayatılmasını reddeden Alevi kesimlerine karşı daha gaddarca hareket etmesi, şaşırtıcı değildir. Bu kesimlerin tümü, Erdoğan’ın şahsında en açık, en örtüsüz ve hoyratça temsil edilen aşağılama ve fiili şiddet politikalarının hedefindedirler. AKP Hükümeti, demokrasiyi değil, despotizmi temsil ediyor: Demokratik siyasal özgürlüklerin gerçekleşmesi, Kürt sorununun çözümü, işçi ve emekçilerin ekonomik-sosyal taleplerinin karşılanması ondan beklenemez.
Sorun, sermaye devleti ve burjuva hükümetinin kapitalist çıkarlara bağlanmakla kalmayıp yönetici azınlığın ikbal avcılığı tarafından da beslenen antidemokratik, despotik yönetme politikasına karşı ne yapılacağıdır. Bu ise, ne gündeme yeni gelen ne de yanıtı ilk kez verilecek olan bir soru ve sorundur. Saldırı ve sömürü politikalarına karşı etkili yanıt ancak tüm uluslardan, tüm ulusal topluluk ve azınlıklardan, dinsel ideolojinin farklı yorumlarının etkisi altındaki emekçi kesimlerinden en geniş halk kitlelerinin birleşik eylemi ve mücadelesiyle verilebilir. Siyasal demokrasi ve sosyalizm mücadelesinin ilerletilebilmesinin başlıca koşullarından biri de budur. Gerekli olan, ve bu amaç ve hedefe bağlanan devrimci tutum, sınıfın devrimci örgütlenmesini güçlendirmeyi esas alarak, emekçilerin en geniş kesimlerini birleştirmeye hizmet eden fiili eylem birliği ve ittifakların başarıyla gerçekleştirilmesidir. HDP’ye yaklaşımımızı belirleyen; onun oluşumu ve daha da güçlü ve geniş bir ittifak örgütü, hatta giderek cephesi olarak gelişmesi için çabamıza yön veren de bu yaklaşımımız olmuştur. (Devam edecek.)

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa