09 Mayıs 2014 08:08

Faşizm bir daha asla!

Faşizm bir daha asla!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Dün, insanlığın Hitler faşizminden kurtuluşunun 69. yılıydı. 8 Mayıs 1945’de faşist Hitler ordusunu püskürtüp Berlin’e hapseden Kızıl Ordu, Nazi Almanya’sının yönetildiği “Reichtag” (Parlamento) binasının tepesine kızıl bayrağı çekerek zaferini ilan etmişti.
Bu nedenle her 8 Mayıs’ta, televizyon ve gazetelerde Reichtag’in tepesinde dalgalanan kızıl bayrak yeniden görülür.
Hiç şüphe yok ki; Savaş Muhabiri Evgeni Haldey tarafından ölümsüzleştirilen bu kare, insanlık tarihinde bir dönüm noktasını ifade ediyor. 1933’te Alman burjuvazisinin desteğiyle iktidarı ayan Hitler faşizminin Avrupa kıtasına ve Sovyetlere hakim olma planları, 8 Mayıs’ta yenilgiyle sonuçlanmıştı. Eğer faşizm bu savaştan yenilgi değil de zaferle çıkmış olsaydı, bugün içinde yaşadığımız dünyanın hali muhtemelen çok daha faklı olacaktı.
Hitler faşizminin Berlin’de mezara gömülmesinde elbette en büyük başarı farklı uluslardan Sovyet halkları ve onların oluşturduğu orduya ait. Ve bu halk asıl gücünü sosyalizmden, enternasyonalizmden ve faşizme karşı birleşik mücadeleden almıştı.
Reichtag’ın tepesine kızıl bayrağın Ukrayna’dan Aleksiy Kovaley, Beyaz Rusya’dan Lenya Goriçev ve Dağistan’dan Abdulhakim İsmailov adlı askerler tarafından dikilmesi de bunun en somut ifadesi.
Bu üç “Sovyet Kahramanı”nın Reichtag’a çektiği kızıl bayrak, sadece Hitler faşizminin değil, aynı zamanda onunla birlikte hareket eden bütün faşist örgüt ve akımların yenilgisini de ifade ediyordu. Özellikle de savaş sırasında Doğu Avrupa’da Sovyetlere karşı Alman faşizmiyle birlikte hareket edenler için...
Bunların başında bugün Batılı emperyalistler tarafından çatışma ve kaosun içine çekilen Ukrayna’daki faşistler geliyordu.
Ama Kovaley’in memleketi şimdi kan ağlıyor. 69 yıl önce Ukrayna’dan kovdukları faşist Stephan Bandera’nın çocukları ve torunları şimdi ülkede cirit atıyor. Hem de Bandera’nın resimlerini ve örgütünün flamalarını taşıyarak antifaşistlere, demokratlara saldırıyorlar, sendika binasını ateşe verip, katliamlar işliyorlar.
Ukrayna’daki faşist hareketin sembolü Bandera, İkinci Dünya Savaşı sırasında Kızıl Ordu’ya karşı Hitler faşizmi saflarında yer almış, kurduğu faşist örgütle silahlı mücadele yürütmüştü. Savaşın bitmesiyle Almanya’ya kaçıp, sahte kimlikte Münih’te yaşamaya devam etmişti. 15 Ekim 1959’da KGB tarafından bulunarak, hakkında verilen idam cezası yerine getirilmişti.
Buna rağmen Ukrayna’da faşist örgütlenmeler devam etti. Ve bugün Batılı emperyalistlerin Rusya ve Rus azınlığa karşı desteklediği bütün parti ve örgütlerin kökeni Bandera’nın kurduğu faşist harekete kadar uzanıyor.
Bu nedenle, Batılı emperyalistler, tıpkı Hitler’in yaptığına benzer şekilde, Ukrayna’da kendi çıkarlarını faşist hareketin güçlenmesi üzerinden genişlettiler. Geri adım atma niyetinde de değiller.
Benzer bir durumu diğer Doğu Avrupa ülkelerinde de söz konusu.
Estonya ve Litvanya’da komünizm sembolleri yasaklanırken, anma törenlerine eski SS subayları katıldı ve devlet tarafından komünizme karşı özgürlük savaşçıları diye onurlandırıldılar. Macaristan’da faşist Viktor Orban iş başında. Keza Avusturya, Hollanda, İsviçre, İtalya, Yunanistan gibi ülkelerde açıktan faşist partiler giderek güç kazanıyor.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Doğu Avrupa’da olup bitenlere baktığımızda, bir döneme kadar marjinalleştirilen faşist parti ve örgütlerin, sonradan AB ve ABD tarafından özel olarak desteklendiği görülüyor.
Ukrayna özgülünde olanlara baktığımızda Rusya ve Rus halkı, Doğu Avrupa’da bir kez daha faşizme karşı mücadelenin merkezi olmaya doğru ilerliyor. Batının faşistleri desteklemesi Rusya’ya da faşizm karşıtlığı üzerinden hareket etmesini gerektiriyor.
Özetle, 8 Mayıs 1945’te faşizm yenildi, ancak faşistler bitmedi. Sermaye bunları hep yedekte tuttu. Ve gelişmeler Batılı emperyalist devletlerin hem içeride hem de dışarıda faşist akımların güçlenmesine göz yumduğu, destek verdiğini gösteriyor. Bunun bir bölümü Ukrayna’da görülüyor. Diğer bölümü de 25 Mayıs’taki Avrupa Parlamentosu seçimleri sonrasında göreceğiz.
Bütün bunlar, faşizme karşı mücadelenin önümüzdeki süreçte giderek daha fazla önem kazanacağını gösteriyor. İnsanlığın bir kez daha aynı acıları yaşamaması, insanlık düşmanı akımların güç toplayıp yeni katliamlar işlememesi için enternasyonalist birleşik mücadelenin önemi her zamankinden çok daha fazla. Özellikli de Avrupa ülkelerinde...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa