06 Mayıs 2014 00:07

Tiki taka öldü mü?

Tiki taka öldü mü?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Pep Guardiola, döneminin en özel teknik direktörlerinden. Barcelona’nın genlerindeki ‘Total Futbol’la, İspanya ‘tiki taka’sını çağının koşullarına müthiş bir şekilde uyarladı. Barça’daki oyuncu grubunun eşsiz teknik özellikleri bu sistem için biçilmiş kaftandı ve Guardiola Barça’sı ile birlikte dünya yepyeni bir oyunu izlemeye başladı. İstikrarlı bir şekilde yüzde 65-70 oranında topa sahip olan Guardiola ve Barcelona’sı kazanılmadık başarı bırakmadı. Aynı sistemin yeri geldiğinde daha pragmatik bir varyantını oynama becerisini de gösteren İspanya ise üst üste 2 Avrupa Kupası ve 1 Dünya Kupası şampiyonluğuyla tarihin en başarılı milli takım grubu haline geldi.
Doğal olarak sürekli topa sahip olmaya ve pas yapmaya dayanan bu stratejinin panzehirini üretmek için futbol adamları bir süre laboratuvara kapandı. Futbolda taktiklerin gelişimi (bkz:  Jonathan Wilson: Inverting the Pyramid) de diyalektiktir. Birbirinden beslenerek, tezlere karşı antitezler üreterek ve nihayetinde daha gelişkin sistemi yaratarak ilerler.
Sırasıyla hücum ve savunma orjinli sistemlerin “moda” olmasının sebebi budur. Belirtmek gerek ki bu noktada avantaj hücumcu olanın yanındadır. İyi hücum iyi savunmayı yener, iyi hücum iyi savunmaya karşı yeni yolların bulunmasının itici gücüdür.
Velhasıl-ı kelam Guardiola sistemi, açıklarının keşfedilmesiyle ilk olarak Mourinho’nun Inter’i tarafından alt edildi. Bir kez Guardiola tiki takasına karşı nasıl kazanılacağı ortaya konunca geriye o sistemin geliştirilmesi kalıyordu. Bu alanın tartışmasız öncüsü Jupp Heynckes’in Bayern Münih’iydi. Bayern, geçtiğimiz yıl Avrupa şampiyonu olurken Barcelona eşleşmesine özel olarak uyguladığı sistemle, o dönem Tito Vilanova’nın çalıştırdığı takımı 2 maçta 7 gol atarak sahadan sildi. Bugün olduğu gibi “Tiki taka öldü mü” sorularını sormak geçtiğimiz yıl bu vakitlerde de modaydı. Aslında Bayern Münih de topa hakim olmayı esas alan bir hücum futbolu oynuyordu ancak Guardiola’nın düşündüğünün aksine topa sahip olmanın her şey olmadığını da göstermişti. Önemli olan topa sahip olmak kadar, topu bitirici noktalara ulaştırmanızı sağlayacak “kaliteli top hakimiyeti”ni gerçekleştirmekti. Üstelik duran toplar ve Guardiola’nın neredeyse yasakladığı uzaktan şutlar da göz yok sayılmamalıydı.  Kısacası “Tiki taka” ölmemişti ancak Guardiola ekolünün İspanya milli takımı gibi gerektiğinde belli ayarlamaları yapması gerekiyordu.
Bu yüzden sezon başında Pep Guardiola, Avrupa Şampiyonu Bayern Münih’in başına gelirken aklımdaki en önemli soru, bunun yapılıp yapılmayacağıydı. Guardiola’nın sistemi çok üst düzey bir teknik beceri gerektirdiği için dünya üzerinde bunu başarıyla uygulayabilecek çok az takım var. Xavi, Iniesta ve Messi gibi oyuncuların sistemini sahadan silmiş bir takımın üzerine asıl sahibinde olduğu kadar şık durmayacak bir elbise dikmek bir anlamda diyalektik aklın “İlerlenecek yol budur” dediği yolun dışına sapmak anlamına geliyordu. Guardiola, başta ‘Kaizer’ Franz Beckenbauer olmak üzere benzeri eleştirileri yapanları fazla dikkate almadı.  Yarattığı yeni Bayern’in muazzam başarısı da bu eleştirilerin dikkate alınırlığını azalttı ta ki Real Madrid karşısında duvara çarpana kadar.
Peki bu, son günlerde herkesin söylediği üzere tiki takanın cenaze namazının kılınması anlamına mı gelir? Bence hayır. Guardiola’nın tek yapması gereken Real Madrid maçında açığa çıkan handikapları (Barcelona’da olduğu gibi duran top savunmasının zayıflığı vs.) gidermek, topa sahip olma oranını biraz daha azaltsa da (hâlâ yüzde 60 top sende olacak üzülme Pep) gerektiğinde direkt futbolu uygulamaktan ve şut çekmekten kaçınmamak.
Bence Pep, Kaizer’in sözünü biraz dinlerse Guardiola tiki takasının en gelişmiş haline önümüzdeki sene yine Bayern Münih’le tanıklık edebiliriz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...