İyı iş, insanca bır yaşam için daha fazla mücadele
Fotoğraf: Envato
Avrupa’da bu yıl pek çok ülkede 1 Mayıs kutlamalarının ana talebi “İyi iş ve Sosyal Avrupa” idi.
Elbette hem “iyi iş” hem de “sosyal Avrupa” günümüz kıta Avrupası’nda işçi sınıfı ve emekçilerin en acil ve güncel taleplerinin başında geliyor. Çünkü, son 25 yıl içinde kıta genelinde burjuvazi tarafından dayatılan neoliberal politikalar, işçi sınıfı ve emekçilerin tarihsel kazanımlarını önemli ölçüde yok etti. Kapsamlı saldırılara savunma hattı üzerinde verilen mücadeleler yer yer püskürtmelere yol açsa da, toplamı üzerinden bakıldığında süreç halen kaybedilenleri geri alma aşamasında değil.
Ve bu durum kıta genelinde işsizlik, yoksulluk ve sefaleti alabildiğice artırmış. AB ülkelerinde 30 milyona yakın emekçi işsiz. İşsiz kalmak artık yoksulluk içinde yaşama anlamına geliyor. Avrupa İstatistik Dairesi (Eurostat) verilerine göre, yaklaşık 500 milyon nüfuslu AB’de 124.5 milyon insan yoksulluk ve dışlanma tehdidi altında yaşıyor. Kızıl Haç’ın 2013 raporuna göre ise, AB genelinde 43 milyon insan günlük yiyecek ihtiyacını karşılayamayacak düzeyde.
Rakamlar emekçi sınıfların durumun ne halde olduğunu gösteriyor.
Ancak bu sadece madalyonun bir tarafı. Diğer tarafı ise milyonlarca insan bir işte çalıştığı halde yoksulluk içerisinde yaşamak zorunda bırakılmış. Bu açıdan sendikaların “iyi iş” talebini öne çıkarması önemli.
Örneğin kıtanın “motoru” Almanya’da sermaye tarafından emekçilerin kazanılmış haklarına yönelik gasplar, insanca yaşam için bir işte çalışmanın da artık yeterli olmadığını gösteriyor. Çünkü, iş yaşamını düzenleyen yasalarda önemli değişiklikler yapılarak kiralık, taşeron, düşük ücretli ve yarım günlük işler alabildiğince artırıldı.
Avrupa’nın en zengin ülkesi Almanya, aynı zamanda düşük ücretli işlerde de “en zengin” ülke. Her dört çalışandan biri “düşük ücretli işler”de çalışıyor. Yani yaklaşık 10 milyon emekçi...
Düşük ücretli işlerde Litvanya birinci, Almanya ikinci.
Hal böyle olunca da milyonlarca insan günde 8 saat normal bir işte çalıştığı halde ailesini insanca geçindirebilecek bir gelire sahip değil.
Bu nedenle sendikalar “çalışan yoksullar”ın olmaması için son yıllarda değişik kampanyalar yürüttüler. Ama ciddi bir sonuç alınabilmiş değil.
Bütün bunlardan ötürü, 1 Mayıs gösterilerine bu yıl “iyi iş” talebini içeren pankartlar, dövizler damgasını vurdu. Keza yapılan konuşmaların çoğu da bu yöndeydi.
Sendikaların düşük ücretli işlere çare olarak gösterdiği yasal asgari ücretin saat başı 8.50 avro olarak belirlenmesi, işbaşındaki hükümet tarafından sulandırılarak karara bağlandı.
Ancak, hem belirlenen miktar hem de uygulama biçimi emekçilerin sorunlarını çözebilecek durumda değil.
Bu nedenle yasal asgari ücretin planlandığı biçimiyle yürürlüğe girmesi, emek örgütleri açısından taleplerin yeniden gözden geçirilmesi anlamına geliyor. Bunun başında ise asgari ücret miktarının en kısa zamanda net olarak saat başı 10 avroya çıkarılması gerekiyor. İlerici sendikalar ve örgütlerin çoğu uzunca bir süredir bunu dillendiriyor, ancak hükümetin dikkate aldığı yok...
Dolayısıyla, 2014 1 Mayıs’ı Almanya’da “iyi bir iş” ve “insanca bir yaşam” için eski taleplerin zaman geçirilmeden güncelleştirilmesi ve bu temelde güçlü bir mücadelenin örgütlenmesi gerektiğini ortaya koymuştur.
Alanların doluluğu, emekçilerin bu talepleri öne çıkarması, mücadeleye hazırlığın da işareti. Ne var ki, sendikalar bu konuda hükümeti karşılarına alacak gibi görünmüyor. Her ne kadar meydanlarda sendikalar adına “sert” konuşmalar yapılsa da bunun pratiğe dönüşmesi zor görünüyor. Bu nedenle, emekçilerin tabandan sendika yönetimlerini daha fazla zorlamaları, ileri adım atma niyetinde olmayanların yerine emekçilerin çıkarlarını samimi olarak savunanları sendikaların başına getirmeleri gerekiyor.
Benzer bir durum “sosyal Avrupa” için de geçerli. Sendika yöneticileri, 1 Mayıs mitinglerinde “sosyal Avrupa”yı dillerinden düşürmezlerken, bunu daha çok 25 Mayıs’ta yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerinde adları “sosyal demokrat” kendileri neoliberal olan partilere desteğe çevirme niyetindeydiler.
Açıktır ki, sözü edilen “sosyal Avrupa” lafta değil, kıta genelinde işçi sınıfının gücünü birleştirerek birleşik bir hareket halinde mücadele etmesiyle mümkündür. Özellikle borç krizinin etkili olduğu ülkelerde Brüksel’den dayatılan neoliberal politikalara karşı verilen mücadele, “eski kıtada” uyuyan devin uyanmakta olduğunu gösteriyor.
- Irkçılık ve yoksulluk bağlantısı 22 Mart 2024 04:02
- Savaş, enerji tekelleri ve rekor kârlar 15 Mart 2024 04:50
- Savaş borsası 08 Mart 2024 05:00
- Savaşı büyütme hamleleri 01 Mart 2024 04:54
- Avrupa halkları Ukrayna'da barış istiyor 23 Şubat 2024 04:30
- Ukrayna savaşı üçüncü yılına girerken yıkım tablosu 16 Şubat 2024 04:45
- Kızıldeniz’de ABD saldırgan, AB koruyucu mu? 09 Şubat 2024 04:52
- NATO, Rusya ve Almanya’nın savaş planları 02 Şubat 2024 04:45
- Yükselen aşırı sağ, faşizm ve büyüyen antifaşist mücadele 26 Ocak 2024 03:29
- Yeni faşizm, ‘Tersine Göç’ ve ırkçılıkla mücadele 19 Ocak 2024 04:17
- Feminist dış politikadan silah tekelleri lobiciliğine 12 Ocak 2024 04:20
- Ortadoğu’daki kanlı şiddet ve Avrupa’nın ikiyüzlülüğü 05 Ocak 2024 04:18