25 Nisan 2014 00:17

Sermayeye geç, halka dur!

Sermayeye geç, halka dur!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Hükümet son günlerde özellikle ekonomiyi ilgilendiren iki uygulamayı gündeme getirdi. Bunlardan ilki “dev projelerin” devlet garantisi altına alınması gibi “masum” bir başlıkla basına yansıdı. Buna göre ihale usulü ile verilen yatırımlara hazine garantisi veriliyordu. Bunun açık anlamı halkın soyulmasına açık çek vermek oluyor. İhaleyi alanlar banka kredilerini cebe indirebilir, başka işlerinde kullanabilir, ama ‘İşin içinden çıkamadım’ deyip tüm borçlarını hazinenin sırtına bindirebilirler. Daha şimdiden garanti verilen miktarın 50 milyar doları bulduğu belirtiliyor.
İkinci uygulama ise yabancı yatırımcıya vatandaşlık hakkı olarak basına yansıdı. Ekonomi Bakanı Zeybekçi: “Yabancı yatırımcılara tanınacak haklar konusunda cömert olmalıyız” açıklaması yapıyor. Vatandaş olmak istemeyenler için de “uzun süreli vize” hakkı için çalışılıyormuş. Kendisini rahatsız eden her gelişmenin altında “yabancı parmağı, uluslararası güçlerin komplosunu, faiz lobilerini” arayan bir hükümetin yabancı sermayeye bu kadar “cömert” davranmasına ‘bu ne iş’ dememek gerekiyor, çünkü AKP Hükümetinin yabancı sermaye ile bugüne kadar hiç bir ciddi problemi olmadı. Ama yabancı sermaye, yabancı parmağı halka yönelik demagoji ve yalan bombardımanında hep etkin bir malzeme olarak bolca kullanıldı ve kullanılıyor.
AKP Hükümeti gerek iş birlikçi büyük sermayeye, gerekse doğrudan yabancı sermayeye kapıları sonuna kadar açtı. Sıcak para, yatırımlar için sağlanan teşvikler, vergi kolaylıkları, işçi ücretlerinin düşürülmesi, işçilerin sermaye karşısında örgütsüz bırakılması, her işçi talebinin baskı ve terörle engellenmeye çalışılması, bu hükümetin olağan uygulamalarından oldu. Büyük sermayeye geç, bütün yollar sana açık demek, buna karşın işçi ve emekçi halka otur oturduğun yerde demek, eğer oturmuyorsa devlet güçlerini harekete geçirerek gazıyla, copuyla oturtmaya çalışmak, 1 Mayıs’ta yasaklar koymak gibi gerici uygulamalar hep bu iktidarın yaptığı işler oldu.
Açıkça görülüyor ki, ülke iş birlikçi büyük sermaye için bütünüyle dikensiz gül bahçesi haline getirilmek isteniyor. Ama bu sadece ‘Buyurun istediğiniz gibi sömürebilirsiniz,’ demek anlamına gelmiyor. Bu aynı zamanda ‘Bu sömürüyü gerçekleştirirken normalde meşru görülmeyen ahlak dışı yollara da başvurabilirsiniz, ben bunun için yasal zeminini de istediğim gibi düzenleyebilirim, ama bütün bunları yaparken yakın çevremin ve yandaşlarımın avantalarını da düşünmek zorundayım, bunu da anlamanız gerekiyor.’ Anlamına da geliyor. Ne de olsa on milyarlarca doların havada uçuştuğu ihalelerde bir kaç milyar dolarcığın lafı bile edilemez değil mi?
Bunları söylemek boş konuşmak, iki dudakları arasından çıkan sözcüklerde dini ve imanı elden bırakmayan yöneticiler topluluğuna iftira atmak anlamına mı geliyor? Öyle olmadığı ortadadır. Rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarının örtbas edilmesinde atılan adımları hep birlikte gördük. Bunlar yapılanlar. Bir de yapılması gerekenler var. Yapılan ihalelerde hazine garantisi verilecek işler “sır” durumunda olacakmış. Yani hangi ihaleye devlet garantisi verileceğini Başbakan Erdoğan belirleyecek! Bu milyar dolarlara “havuzlar” artık küçük gelir değil mi? Göller, gölcükler oluşturmak gerekir!
Bütün bu gelişmelere bakıp, “Yatırımlara devlet garantisi verilmesi kamu maliyesini sarsar, şimdiye kadar çıkan krizler kamu maliyesinin, ödemeler dengesinin bozulmasından çıktı”, “İhaleler yandaş sermayeye veriliyor, garantileri -avantaları diye okuyabilirsiniz- de onlar alacak” diye kaygılanan bir kesim de var! İhale peşinde koşan sermaye gruplarının kavgası ve kaygısı doğrusu halkı ilgilendirmiyor. Onlar kendi kavgalarını zaten veriyorlar. Diğer taraftan hükümetin ve büyük sermayenin krizleri işçi ve emekçi halkın tepesine daha çok binmek için kendilerine sunulan bir “fırsat” olarak gördükleri bilinmez bir şey değil. Onlar işçi ve emekçi halkın örgütsüzlüğüne güveniyorlar, egemen sınıfların ve onların hükümetlerinin yürüttüğü demagojilere genellikle inanıyor görünmesine bakıp hesap yapıyorlar. Bütün bunlarda bir gerçek payı yok değil.
Ancak unutmamak gerekir ki bardağın taştığı anlar oluyor! Halkın milyonlarcası gençler, işçiler, emekçiler olarak ayağa kalkabiliyor. Sermayeye ve gericiliğe geç, halka sen dur bakalım politikalarının sökmeyeceği dönemler elbette gelecektir. Ama deneyimlerin ortaya çıkardığı temel bir gerçeği unutmamak gerekir: Bir. daha büyük kitleler halinde ayağa kalkmak için çaba gerekiyor. İki, bu kitlelerin örgütlenmesi, kendi mücadele ve direniş örgütlerini oluşturmaları gerekiyor. Eğer hükümetin hesapları boşa çıkarılacaksa, bunun başka bir yolunun olduğunu ileri sürenlere de prim vermemek gerekiyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...