25 Nisan 2014 00:14

21. Yüzyıl kapitali, Das Kapital ve 1 Mayıs

21. Yüzyıl kapitali, Das Kapital ve 1 Mayıs

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İşçi sınıfı ve emekçilerin 1 Mayıs’ta bir kez daha ezenlerle ezilenler, zenginlerle yoksullar arasındaki çelişkilere, sınıflar arası gelir uçurumuna dikkat çekmeye; baskısız, sömürüsüz bir dünya özlemini dile getirmeye hazırlandığı şu günlerde, ABD’de ve Avrupa’da dikkate değer bir tartışma yürüyor.
Der Spiegel dergisinin “Yeni zenginlik tartışması” diye duyurduğu tartışmanın kaynağı Fransız Ekonomist Thomas Piketty’nin kaleme aldığı 696 sayfalık “21. Yüzyıl’da Kapital” adlı kitap.
Kitap bir süre önce İngilizce’ye çevrildiği için ABD Başkanı Barack Obama, Papa Fransiskus, Dünya Bankası Christine Lagarde ve Nobel Ekonomi Ödülü Sahibi Paul Krugman’a kadar herkesin dilindeydi.
Paris Ekonomi Üniversitesi (Ecole économique de Paris) Öğretim Üyesi Prof. Piketty’nin asıl uzmanlık alanı gelirler arasındaki uçurum. Kitabında asıl olarak son 300 yılda zenginlerle yoksullar arasındaki gelir uçurumunu, ülkeler bazında karşılaştırmalı olarak rakamlarla ortaya koymuş.
Sonuç: Zenginler zenginleşti, işçi sınıfı yoksullaştı.
Çelişkilerin derinliği rakamlarla somutlaşınca herkes şapka çıkarıp atıfta bulunuyor, alıntı yapıyor. Almanya’da da bazı ekonomi dergileri ve gazeteler, Piketty’nin “21. Yüzyıl’da Kapitalini Karl Marx’ın “Das Kapital”ine benzetiyor. Hatta, Süddeutsche Zeitung 27 Mart’ta Piketty ile yaptığı söyleşiye “Das Kapital geri geldi” diye başlık koydu.
Belirtmek gerekiyor ki, Das Kapital bir yere gitmiş değil. Her krizde, protestoda ve toplumsal harekette Marx yeniden öne çıkıyor. Bu nedenle, Piketty’nin yeniden gün yüzüne çıkardığı rakamlar, Marx’ın Das Kapital’de ortaya koyduğu gelir adaletsizliği gerçeği ve kaynağını, günümüzün verileriyle olsa olsa sadece destekliyor.
Bu nedenle rakamlar çelişkileri ortaya koysa da, çelişkinin asıl kaynağını açıklama konusunda “Das Kapital” olmaktan çok uzak. Zira, Piketty kendisiyle yapılan söyleşilerde, çelişkilerin giderilmesi için işçi sınıfı iktidarı yerine zenginlerden daha fazla vergi alınmasını öneriyor.
Buna rağmen, sermaye cephesinden Piketty’e yöneltilen eleştirilerin başında, elinde fazla sermaye biriktirenlerin bunu toplumun diğer kesimleriyle vergi ödeme yoluyla paylaşmasını savunmasına geliyor. Yani, toplumsal zenginliği elinde biriktiren burjuvalar, mevcut sınıflar arası çelişkilerin, uçurumların, yoksulluğun, sefaletin devam etmesini istedikleri için “paylaşma” sözüne bile alınıyorlar.
Piketty’nin ortaya koyduğu en çarpıcı sonuçlardan birisi şu: “Son 300 yılda yıllık ekonomi büyüme, enflasyon oranı çıkarıldığında, ortalama yüzde 1.5 oldu. Buna karşın servet yüzde 4-5 arttı. Böylece zenginler servetlerini ortalamanın üzerinde arttırdı. Serveti olanlar bunu çocuklarına miras bıraktı, böylece gelir adaletsizliği nesilden nesile sürdürüldü.” (spiegel.de)
Piketty, gelirler arasındaki uçurumun 300 yıldır büyüyerek bugüne geldiğini anlatırken pek çok ülkedeki durumu kanıt olarak gösteriyor. Örneğin 1978’de ABD’de bir işçi yılda ortalama 48 bin 78 dolar kazanırken, en zengin yüzde birlik kesimin ortalama yıllık geliri 390 bin dolar imiş. Bugün ise ABD’de bir işçinin yıllık ortalama geliri 33 bin dolar iken, en fazla kazanan zenginlerin yıllık ortalama geliri 1.1 milyon dolar. Çelişki bu denli çarpıcı..
Ve gelinen aşamada en zengin 400 Amerikalının elinde bulundurduğu servetin toplamı 150 milyon yurttaşın elinde bulundurduğu miktara denk düşüyor.
Bir tarafta 400 kişi, diğer tarafta 150 milyon. “Fırsatlar ülkesi” ABD’de gelirler arası derin uçurum aslında günümüz kapitalizminin geldiği vahşi durumu gösteriyor.
Bu elbette sadece ABD’ye özgü değil. Dünyanın diğer bölgelerinde ve ülkelerinde de zenginlerle işçiler arasındaki gelir adaletsizliği sürekli büyüyor. Alman Ekonomi Enstitüsü’nün (DIW) bir araştırmaya göre, Almanya’da bir işçi ve hizmetlinin ortalama yıllık geliri 33 bin avro iken, zenginlerin ortalama yıllık geliri 820 bin avro.
Yıldan yıla işçilerle sermaye sahipleri arasında artan gelir uçurumu aynı zamanda, zenginliğin kaynağının işçi sınıfının daha fazla sömürülmesinden geçtiği de bir kez daha gösteriyor.
Kapitalizme sadece eleştirel bakan, ama kapitalizmin dışında başka bir ekonomik sistemin varlığına inanmayan Piketty’nin önerileri doğal olarak bu çelişkileri ortadan kaldıracak bir devrimi içermiyor. O da bugüne kadar pek çok kez gündeme getirilen zenginlerin daha fazla vergi ödeyerek uçurumun biraz azaltılmasını savuruyor. Bu çerçevede en zenginlerin yüzde 80 servet vergisi ödemesi önerisi burjuva basını tarafından “şok” diye karşılandı.
Burada önemli olan şu sıralar kitabın ABD’de en çok satanlar listesinin başında yer alıyor olması. Bu durum, Amerikan toplumunda artan çelişkilerin derinliğini öğrenme ve anlamaya yönelik bir isteğin olduğunu gösteriyor. Zaten, Occupy hareketi de zenginlerle yoksullar arasındaki çelişkiler üzerinden ortaya çıkmamış mıydı?
İşçi sınıfı, emekçiler, gençler ve kadınlar, elbette yüzyıllardan beri nesilden nesile aktarılan zenginlik ve yoksulluğun kaynağının asıl olarak kapitalist sistemin kendisinde olduğunu bilince çıkaracak ve bu çelişkiye son vermek için el ele vererek ayağa kalkacaklardır.
125 yıldır aralıksız kutlanan 1 Mayıslar da bunun göstergelerinden biridir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...