25 Nisan 2014 00:12

Buralar hâlâ Brazil

Buralar hâlâ Brazil

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Distopya sinemasının en bilinen örneklerinden Brazil, bürokrasinin her şeyi sınırladığı boğucu bir dünyada geçer. Biraz 1984’ü, biraz Kafka’yı anımsatan bu karanlık gelecek, bir o kadar da gülünçtür. “Hata mı?” der bir bürokrat, “Bizde hata olmaz”. Bürokrasinin gazabından kurtulmaya çalışan kahramanı bolca hayal kuran biridir. Bir de, 1985 yapımı olsa da, belki bugünkü izleyiciye yine tanıdık gelecek bir özelliği, gizli gizli eski filmleri izlemesidir. Yok olan uygarlığı, eskide kalan ilişkileri, unuttuğu duyguları böyle yaşatmaya çalışır.
Yönetmen Terry Gilliam, “1984 yılında çektiğim Brazil’de o tarihte dünyadan ne anlıyorsam onun resmini çizmeye çalışmıştım. Sıfır Teorisi’nde de, şu anda dünyadan ne anlıyorsam onu resmetmeye çalıştım” diyor. Önce İstanbul Film Festivali’nde gösterimi yapılan güncel distopya bugünden itibaren vizyonda. Brazil’in gri ve ürkütücü bürokratik devletinin yerini, rengarenk Sıfır Teorisi’nde alan, teknoloji.
Yalnız ve Asosyal Qohen, yüzde 100’ün 0’a eşit olduğunu ispatlamaya çalışan bir projede çalışmaya başlar. Her şey hiçbir şey midir, hayatın bir anlamı var mıdır gerçekten? Bilgisayar dehası için heyecan verici bir soru olsa da, her şeyi denetim altında tutan yönetim onun dikkatini dağıtmanın yollarını arar. Eski usul alıkoyma, hapsetme gibi yöntemler yerine evine baş etmesi zor bir ergen gönderir, arkasından da Qohen’i baştan çıkarması için güzel bir genç kadın. Bütün bunlar, bilgisayar ekranından, şehir meydanındaki reklam panolarına kadar her yerde insanın karşısına çıkan çok konuşan ve göz alan dikkat dağıtıcılarla desteklenir. Belki de her şeyin hiçbir şey olmaması, tanıdık ifadeyle “sıfırlama” böyle mümkün oluyordur. Elinin altında dünyalar olsa da neye bakacağını şaşırmış, sersemlemiş, baştan çıkarılmış bir toplumla.
Teknolojiyle sıfırlamaya dair eğlenceli ve karma karışık bir film Sıfır Teorisi. İyi fikirlerle başlayıp nereye gideceğini pek bilememiş gibi görünse de meramı üstüne düşünmeye değer. Hayatın anlamı olup olmadığı sorusuna hayatın dışında, sanal dünyada yanıt arayan kahramanın kaybolmuşluğu, hangi ara baştan çıktığını düşünmek için bir fırsat. Sıfır Teorisi’nin teknoloji bağımlılığı ve sanal sosyalleşmenin nefes aldırmadan insanı ele geçirişine dair eleştirisi kolay anlaşılır elbette.
Gilliam’ın önceki filmine benzemesin diye gri bir hava vermekten vazgeçip canlı görüntülerle süslemeyi seçtiği film ise, seyirci için de bir o kadar kafa karıştırıcı. Eleştirdiği kaosun filmin algılanışında da hüküm sürmesi kaçınılabilir olmuyor çünkü. Ama onun gösterişiyle baştan çıkmak, filmin meselesine ters. Sıfır Teorisi’ni anlamak kolay, Brazil’de yaşadığını unutmak o kadar değil.
Sosyal medyaya girişi yasaklanan bizim gibi seyirciler için bu tartışma biraz daha karışık. Başka örneklerin yanı sıra bu topraklarda son aylarda yaşananlar, teknolojinin iktidar için bir öcüye de dönüşebildiğini göstermiş oldu. Dolayısıyla sanal iletişimin abartılı yaygınlaşmasının sağlıksız olduğunu kabul etsek de, teknolojinin karakterinin hangi tarafın nasıl kullandığına göre şekillendiğini unutmamak gerek. Hani, başka koşullarda halkı uyuşturmanın bir aracı olarak düşünülebilecek romantik filmlerin direnişle ilişkilendiği Brazil’deki gibi, Twitter’a girmenin kendisinin direnmek olduğu günlerden geçildiğine göre, Brazil o kadar da eskiye ait olmasa gerek. Bizde dikkati sıfırlayamadıkları, yasaklar, alıkoymalar, tehditler her yerdeyken, baştan çıkarıcı Sıfır Teorisi’ni yasakçı Brazil’siz düşünmek olmaz.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...