21 Nisan 2014 00:20

Çöz o bağı!

Çöz o bağı!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

2013 yılında en az 633 çocuk  önlenebilir sebeplerden dolayı yaşamını kaybetti” yazıyor Gündem Çocuk Derneğinin yayınladığı raporda. Sayılara vurulamayan çocukların yaşanamayan çocuklukları, görünmeyen ölümleri boğazımızda bir urgan gibi durmakta.
Ölmeyen- öldürülmeyen lakin şiddetle, istismarla gelecekleri ellerinden alınanların çocuklukları, terk edilmiş kırık dökük bir oyun parkının ürkütücü soğukluğuna mahkum ediyor memleketi.
Hiç utanmayacaklar. İki gün sonra “Dünyanın çocuk bayramına sahip tek ülkesi” olmakla övünüp, maksatlı sırıtışları suratlarında, çocukları kirli koltuklarına oturttuklarında utanmayacaklar istismara uğramış onlarca çocuğun kanına girenlerin sokaklarda serbestçe dolaşıyor olmalarından.   
Utanmayacakları, çocuk istismarına ilişkin ne yapacakları sorulduğunda “her yönüyle inceleyeceğiz. Merhamet kaybı çok önemli bir sorun” diyen Ailenin Bakanı Ayşenur İslam’ın açıklamalarından belli.
Gündelik hayatta pek merhamet sahibi görünen aile babalarının, asker, memur, korucu, imam, öğretmen, muhtar gibi birçok devlet görevlisinin aralarında bulunduğu onlarca erkeğin 13-14 yaşındaki kız çocuklarına sistematik istismar uygulayıp iyi hal indirimiyle aramızda gezdiğini bilmeyen var mı? Çocuk istismarı davalarında çocuklar için “Ne yapıldığının bilincindeydi, rızası vardı” kararlarının havada uçuştuğunu bilmeyen ya da? 13 yaşındaki bir kız çocuğunun sistematik olarak istismar edildiği olayda, 8.5 yıllık dava sürecinin ardından sanıkların hani neredeyse “Kusura bakmayın, rahatınızı bozduk” diyerek salıverilmesini sağlayan mahkeme heyetinin önünde hâlâ bir sürü başka istismar dosyası olduğunu bilmek size ne hissettiriyor?
Kadınlara uygulanan şiddetin “Merhametsiz birtakım erkeklerin yola getirilmesi” ile çözüleceğini düşünen zihniyet, çocuklara yönelik şiddetin de toplumun iyi niyet duygularının kabarmasıyla sağlanacağını varsayıyor. İstismarcıların hastalıktan ya da merhametsizlikten değil, tam aksine bu düzen içinde o şiddeti kullanmaları meşru kılındığı için, adalet hiçbir zaman yerini bulmadığı için, bir biçimde aklanacak bir yol yöntem bulunduğu için ellerini kollarını sallayarak dolaştıklarını görmüyorlar.
Muktedir olan erkeğe her türlü şiddeti uygulamayı meşru kılan erkek egemen sistem şiddeti aklarken, sürgitliğine dayanak haline getirdiği aile içinde kadına kötek, çocuğa sus hakkından fazlasını tanımıyor.  Bu zihniyetin egemen olduğu toplumda eşit olmayan, kendinden menkul değerleri, hakları ve talepleri olmayan kadınlar ve çocuklar, ezilmelerinin doğal kabul edildiği, şiddetin rahatlıkla yöneltilebildiği varlıklar haline getiriliyor. Bu şiddete “dur” diyecek mekanizmaların yokluğu ise, şiddetin önlenemezliğinin ve kader olarak algılanışının yaratılmasının en önemli sebebi.
Bedenlerinin ve emeklerinin her türlü sömürüsü üzerine kurulu bu sisteme “fıtratları gereği” ses çıkarmamaları istenen kadınları kendi kaderlerine terk eden zihniyetle, çocukları da yine yetişkin erkek tasarımlı dünyada eksikli, aklı yetmez gören, her türlü sömürüye açık halde olmasından faydalanan zihniyet aynı aslında.
Kadına yönelik şiddet artarken çocuklara yönelik şiddetin ve istismarın da her gün artıyor olması bir tesadüf değil. Arada çok derin bir bağ var: Eşitsizlik bağı.
Eşitsizlikler üzerine kurulan bu sistemde kadının payına düşen cehennem azabı neyse çocuğun payına düşen onun iki katı oluyor... Bu azaba kalıcı çözümler, gerçek çözümler sunmak için aradaki kopmaz bağı görüp, boğazımızı sıkan o bağları çözmek gerek.
Daha ne kadar nefessiz kalabiliriz ki zaten?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...