18 Nisan 2014 00:14

Ülke bütünlüğü!

Ülke bütünlüğü!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçtiğimiz günlerde gazetelerin dış politika haberleri arasında ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki’nin bir açıklaması yer aldı. Bu açıklamada “Irak’ın toprak bütünlüğü korunmalıdır. Federal, demokratik, çoğulcu ve birleşik Irak’a destek vermeye devam ediyoruz. Tüm taraflara da bu amaca yönelik birlikte çalışması çağrısında bulunuyoruz.” deniliyordu. Hemen dikkatinizi çekmiş olmalı bu açıklama bizim hükümetin ve devlet yöneticilerinin 5-10 yıl önceki çağrılarına oldukça uygun düşüyor! Ama köprülerin altından çok sular aktı.
Peki ama durup dururken bu açıklamaya neden ihtiyaç duyuldu. Psaki bu açıklamayı, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin “Kürdistan ile merkezi yönetim arasındaki ilişki konfederalizme doğru gidiyor, bir sonraki adım bağımsız Kürt devleti. Bağımsız Kürt devletinin kuruluşunun yaklaştığından eminim” sözlerini değerlendirirken yapmış. Barzani söz konusu açıklamayı “Baas rejiminin devrilmesinden bu yana geçen 11 yıl içerisinde Bağdat yönetiminin baskı, abluka ve ambargo ile Kuzey Irak siyasetini zora sokmak istediğini.. Federal anayasanın ihlali anlamına gelen bu politikalar Irak’taki halkların bir arada yaşama isteğini de tehlikeye” attığını belirme gereği duyduğu için yapmış. Bu açıklamaları alt alta koyduğumuzda ilginç bir tablo ortaya çıkıyor.
Bu tablonun özellikle bizdeki “ulusalcıları” ters köşeye yatırdığını ifade etmek gerekiyor. Ulusalcıların iddiası şudur ve bu iddiayı sürdürmeye devam ediyorlar: “Irak’ın kuzeyinde bir Kürt devleti oluşuyor ve bu oluşum ABD’nin onayı, desteği ve teşviki ile gündeme geliyor. Amaç önce Irak’ı, ardından Türkiye’yi parçalamaktır. Suriye’de de aynı oyun oynanmaktadır, yeni İsrail doğuyor, AKP Hükümeti de bu gelişmede taşeron rolü oynuyor vb.” Oysa bugün gelişmeler bize farklı şeyler söylüyor.
Öncelikle iki noktanın altının çizilmesi gerekiyor: İlk olarak: Çok uluslu devletlerde bir ulus ezilen ulus konumundaysa, ya da baskı ve terörle istemediği bir birliğe zorlanıyorsa onun ayrılma ve kendi devletini kurma, ulusal yaşantısını dilediği gibi düzenleme hakkı bulunmaktadır. Irak Kürtleri bugüne kadar bölgesel bir federal bir yönetim olarak Irak bütünlüğü içinde kaldılar. Ancak Irak merkezi yönetiminin mezhepçi, baskıcı politikaları nedeniyle bu birlik sallanmaya başladı. ABD yönetimi de bölge politikaları gereği, kurulmasına ön ayak olduğu merkezi hükümeti destekliyor. Bölge zengin petrol ve doğal gaz rezervlerine sahip ve bunun denetimi ve paylaşımı bu politikaların belirlenmesinde tayin edici bir önem kazanıyor. ABD’nin tutumu merkezi hükümetten yana ve bugün Irak’ın bütünlüğünü savunuyor. Koşullar bütünüyle değiştiğinde kendi politikasını hiç kuşku yok yeniden gözden geçirecektir. Onun için temel ilke Kürtlerin ne istediği değil, kendi çıkarlarının nerede olduğudur.
İkinci olarak: Türkiye’yi yöneten egemen sınıflar ve onların şimdiki AKP Hükümeti son yıllarda Irak Federal Kürt Yönetimi ile ilişkilerini geliştirdi ve güçlendirdi. Egemen sınıflar bu bölgenin zenginliklerinden pay alma peşinde koşuyorlar. Buna karşın Irak merkezi yönetimi ile olan ilişkilerin pek dostça olmadığını görmek için çok dikkatli bakmak gerekmiyor. Buradan kalkarak Türkiye egemen sınıflarının Irak’ın bölünmesinden yana olduğunu iddia etmek gerekmiyor. Ama yönetici egemen sınıflar bu fiili durumdan mümkün olduğunca yararlanmak, sonrasında ise gelişmelere göre tutum almaktan yanalar. Bu politika ABD politikaları ile tam uyuşmasa da şimdilik uzlaşmaz bir karşıtlık oluşturmuyor. Ancak egemen sınıflar tarafından izlenen politikanın Irak’ın “bütünlüğünü” gevşeten ve çözen bir etkide bulunduğunu görmemek için de kör olmak gerekiyor. ABD’nin uyarıları da bu bağlamda değerlendirilmeli.
Şu dikkatlerden kaçmamıştır: Her iki durumda da Irak Kürtlerine siz ne istiyorsunuz, iradenizi özgürce belirleme hakkına sahip olmalısınız diyen yok! Daha da ötesi Suriye Kürtlerine, Türkiye Kürtlerine ve Irak Kürtlerine birleşik bir ulus olmak istiyorsanız kendi aranızda görüşün, alacağınız kararlara saygı duyacağız diyen de yok! Oysa belki birlikte olacaklar, belki özerk bölgeler olarak yaşamak isteyecekler vb. Ama öncelikle buna kendilerinin karar vermesi ve bölge devletlerinin ve ABD gibi dışarıdan bölgeye müdahalede bulunan emperyalist güçlerin bu kararlara saygı duyması gerekiyor. Ama onlara dayatılan kendi dışlarındaki güçlerin iradelerini kayıtsız şartsız kabul etmeleri, hatta kendi aralarında çatışmalarıdır.
İşçi Partisi gibi bizim ulusalcıların politikası ise bölge gericilerini desteklemek ve bunların “bölücülerine” savaş açmak. Oysa ortada iradesi çiğnenen bir halk var ve bu halka dayatılan gerici politikalar bulunuyor. Bugünden bakıldığında ABD ile bizim ulusalcılar ve bölgenin gerici yönetimleri aynı tarafta bulunuyorlar. ‘Ama ABD’nin ve bölge gericilerinin politikalarını şu etmenler şekillendiriyor, bizimkiler şunlar’ demeleri de boş bir savunma olacaktır. Kürtlerin hangi bölgede yaşıyor olurlarsa olsunlar özgür iradelerini tanıyor musunuz, tanımıyor musunuz? Sorunun temeli budur ve orada ABD ve diğerlerinden farklı bir tutum almıyorsunuz. Kuşkusuz değişen koşullar devletlerin politikalarını da değiştirebilir. Ama şu temel sorun, yani Kürtlerin özgürce kendi iradelerini belirleme sorunları kalıcı olarak varlığını devam ettirecektir.   

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...