01 Nisan 2014 00:11

Seçimin gösterdiği

Seçimin gösterdiği

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Burjuva demokrasisinin bir “temsili” seçimini daha geride bıraktık. AKP iktidarının 2002 sonrası yakaladığı birikim olanaklarının 2006 ve 2009’daki teklemelerden sonra 2011 itibarıyla büyük ölçüde tıkanması, onu hem siyasette hem de ekonomik yapılanmada kutup stratejisine yöneltti.
Bu görece yeni birikim rejimi, AKP iktidarının temel bileşeni olan çeşitli tarikat gruplarının da kendi içlerinde birtakım ittifak ve çatışmalara yönelmelerine yol açtı. AKP’nin yüzde 49 oy aldığı 2011 Genel Seçimlerinde bu tarikat örgütlenmelerinden bazıları, seçime ancak günler kala “ittifaka” devam kararı almıştı.
AKP’nin kendi içerisindeki “iktidarı”, 2011 sonrasında tarikat bileşenlerini ittifak içerisinde tutmak için temel hak ve özgürlükleri Sünni hassasiyetlere(!) göre yeniden düzenlerken; iktidarını sürekli kılmak için bölgedeki oyların da gerekliliğine vakıf olmuştu.
“Milli Birlik” projesi olarak taraf olduğu Kürt sorununun çatışmasızlık ortamında çözümü süreci, AKP iktidarı açısından bölge oylarının “garantisi” görünümündeydi.
2014 Yerel Seçimleri, en azından bölgede bu hesabın tutmadığını ve geniş kesimlerin çatışmasızlık ötesinde gerçek anlamda barış istediklerini gösterdi.
***
AKP’nin 17 Aralık ve sonrasındaki görünümü, başta CHP olmak üzere, çeşitli muhalefet odaklarını –aynı Erdoğan’ın düşündüğü gibi- 2014 Yerel Seçimleri üzerinden bir “cevabın” mümkün olabileceği yanılgısına itti. Bu süreçte CHP –en büyük muhalefet partisi olması nedeniyle- kendisini AKP karşıtlarının birleşeceği “kutup” olarak gördü ve gösterdi. Tapelerin yorumlanmasıyla geçen kör seçim propagandaları, esasen yolsuzlukların ana kucağı olan yerel yönetimlerle ilgili herhangi bir söz söyleme olanağı bırakmadı.
Böylesi bir yarışta da hâlihazırda iktidar olan AKP ittifakı güçlü çıktı.
Bu seçimler de gösterdi ki, burjuva demokrasisinde gündelik sorunların çözümü sandıkta değil günlük ve sürekli mücadelededir.
***
Bu seçimin sonuçların ötesine geçen tartışması ise hükümet ve Gülen yanlısı haber ajanslarının manipülatif “verileri” oldu. Seçim öncesindeki hükümet-Gülen çatışmasının seçim anına da yansıdığını gördük. Öte yandan, seçim usulsüzlükleriyle ilgili tutulan binlerce tutanak bu seçimleri geçmiştekilerden farklılaştırdı. Haziran direnişi ile başlayan farkındalık, bu seçimlerde de yurttaşların oylarına sahip çıkmak için mücadele etmeleriyle devam etti.
***
2011 sonrasında AKP iktidarının, Ortadoğu’da soyunduğu “yeşil kuşak” hamilik rolünü de yitirmiş olması yakın dönem iç siyasetinin “dış tehditler” olmadan sürdürülemeyeceği bir durum yarattı. Ancak, özellikle dış siyasette ülke açısından durum vahimdir. Komşularıyla maksimum sorun dönemi yaşayan Türkiye’nin yakın gelecekte AB, AGİT, NATO, BM ve hatta ABD tarafından “kara listeye” alınma ihtimali yükselmektedir.
***
Tüm bu koşullar altında; yolsuzluk, işsizlik, yoksulluk, cinsiyet ayırımcılığı, dinsel sömürü, sosyal adaletsizlik gibi temel problem alanları konusundaki mücadele potansiyeli –düne göre- çok daha yoğundur.
Mücadele potansiyelinin fiilen hayata geçmesi, en geniş halk kesimlerini kucaklayacak ve kutuplaşma siyasetini aşacak yeni ve güçlü bir demokrasi cephesinin oluşumuna bağlıdır. Bunu olanaklı kılacak mevcut partilerin ittifakı değil; yerel forumların, halk meclislerinin ve direniş çadırlarındaki işçilerin ittifakıdır. Bu anlamda 2014 seçiminden çıkan yegane sonuç; mücadelenin yeni biçimlerle güçlendirilmesinin gerekliliğidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa