20 Mart 2014 00:12

Erdoğan AKP'sinin 'davası'!

Erdoğan AKP\'sinin \'davası\'!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kanal 7 ve Ülke TV’nin İskele Sancak programına katılan Başbakan, anlamamakta ısrarlı reformist beklenticilerin‚ gafletini yüzlerine vuracak şekilde açık konuştu: “Tehditler, şunlar, bunlar benim için hepsi hikaye. Ben ta baştan beri söyledim, … Kefeni giyerek yola çıkmış bir insanım. Benimle beraber bu işe soyunmuş arkadaşlarım, kardeşlerim var. Biz burada gereği neyse bunu yapacağız.” Erdoğan, “Kefeni giyerek yola çıktığını” ve “Dava arkadaşlarıyla birlikte bu yolda yürüdüklerini” ilk kez açıklamıyor. Daha önceleri de birçok kez bu ifadeleri kullandı. Bülent Arınç da bir seferinde “Biz gitmek için gelmedik” demişti. Ortaya koydukları performansın bu amaç ve kararlılığa uygun olduğunu görmeyen herhangi siyaset insanı, ahmaklıkla malul sayılmalıdır.

Muhaliflerine karşı savaşçı bu “kararlılık” ifadelerini, Erdoğan, kendisi ve oğlunun adının da karıştığı katrilyonluk yolsuzluk olaylarıyla ilişkin olarak kullanıyor; muhaliflerinin talepleri ne olursa olsun, kimseye boyun eğmeyeceklerini söylüyor.

Tarihten ve tarihen bilinir: Siyasal iktidarı ellerinde tutan burjuva-kapitalist sınıfın temsilcileri doğrudan ve dolaylı temsil ettikleri sermaye çıkarlarını cansiperane savunur ve karşıtlarını bastırmak için zor ve şiddetin her çeşidini-ihtiyaç duymaları oranında kullanmaktan kaçınmazlar. Ancak yine burjuva iktidarlarının pratikleriyle göstermiş oldukları üzere, bu zor ve şiddetle boyun eğdirmeye, sınıf ilişkilerini ve devletin konumunu ve işlevini bulanıklaştırıp “görünmez kılma”ya yönelik yalan ve çarpıtma eşlik eder. Erdoğan AKP’sinin bu alanda herhangi bir rakibi ne tarihte ne de günümüz dünyasında bulunmuyor. Büyük bir yalan fabrikası gibi durmadan üretiyorlar. Baskıyla ve yalanla “Yola devam” siyasetidir bu! Devrimci ve düzen muhaliflerinin yanı sıra, politikalarını eleştiren burjuva partilerini, akılcı-rasyonalist kapitalist patronları, ülkenin uçuruma sürüklendiğini belirterek uyarıcı olmaya çalışan yazar ve gazetecileri “darbecilik, çetecilik, ihanet” gibi uçuk ve sivri dilli suçlamalara hedef yapmaları hem “adım adım ulaşacakları amaçlar”ıyla hem de güncel parasal-dünyasal zenginliklerini katlayarak büyütmekle dolaysız bağlı.

Erdoğan AKP’si ve Hükümetinin yasaları, “yasal” sistem kurumlarını “hukuksal çerçevede kalarak” uygulayıp işletme diye bir dertleri bulunmuyor. Meşruluk, Erdoğan ve Hükümeti için laftan ibarettir. Bir gece yarısı, burjuva siyasetin “yerleşik kuralları”na tecavüzle istedikleri yönde yasa çıkardıkları, kararnameleri yasaların ve anayasal belirlenmişliklerin yerine ikame ettikleri, suçlama değil gerçektir. Başbakan kargaşa ve gerilimi, politik hükmetmenin zor ve baskı araçları için gerekli ve uygun gören bir anlayışa sahip. Balkonlardan kendisini protesto ettiğini gördüğü ya da sandığı insanları dahi karakollara çektirip tehdit ettiriyor. İş isteyen, yandaş değilse küfrü ve tokadı yiyor. “Demokratikleşme” yalanın, “Kürt çözümü” oyalama ve etkisizleştirme sinsiliğinin ifadesi oldu. Yüz binlerce polis ve özel güvenlik birlikleriyle kitleleri sindirme politikası haziran 2013 direnişinden sonra giderek sertleşmiş, şiddetin dozu artmıştır. Sıkıyönetim dönemlerinde dahi başvurulmaya cesaret edilmeyen açıktan fişleme, üstelik “demokratikleşme” yalanları eşliğinde yaygın şekilde sürdürülüyor. Milli eğitim ve İçişleri Bakanlıkları görevlileri okullarda, yurtlarda, öğrenci evlerinde zaptiye hafiyeleri kesilmiş, gençleri ve ailelerini fişliyor. Terör estiren ve cinayet işleyen polisler “kahraman” ilan edildi. Mahkemeler, polis şiddetinden şikayetçi olanları oyalama tiyatrolarına dönüşmüş durumda.

AKP ve Hükümetinin bu politikada başlıca iç dayanağı, ele geçirdiği devlet gücü, yarattığı ve dayandığı kendi sermayesi, ve bu sermayeden de pay vererek yedeklediği kitlesel destektir. Din bezirganlığı ise kapitalist rant getirilerine tatlandırıcı olarak kullanılıyor.  Para sermayenin komisyon payıyla beslenen kesimlere, “Çıkarlarınızı ben koruyorum, ayrıcalıklı durumunuzu sürdürmek istiyorsanız, arkamda sıraya geçin!” deniyor ve destekleri şimdilik korunabiliyor. Örgütlenen ve yeniden organize edilen kontra çeteleri(sivil-resmi) güçler olarak halkın mücadeleci kesimlerinin üzerine sürülürken, on binlerce yandaş militan belediyelerde, özel güvenlik adı altında işletmelerde ve kamusal hizmet alanlarında istihdam edilerek çetecilik kitleselleştiriliyor vb. vs.

Bütün bunlara yüzlerce örnek daha eklenebilir. Ama sorun buna karşı nasıl mücadele edileceğidir? Bizim sorunumuz, politikası, çizgisi, işlevi belli ve ilan edilmiş ya da “gizli ajandası” üzerine tahminler yürütülen bu parti ve hükümetine, “Onu değil de şunu yaparsan daha iyi olur” akıl vermesi olamaz! İhtiyaç olan, baskı ve saldırının hedefindeki on milyonların daha kararlı bir mücadelesi ve muhalefetinin örgütlü hale gelmesi ve daha ileriden gerçekleşmesidir. Bunun için durmaksızın çalışmak; küçüklü-büyüklü işyerleri, fabrikalar, okullar, kurumlar, semtlerde birleşik işçi ve halk örgütlerinin kurulması için çaba göstermek; bu birleşik kitlesel muhalefetin, hak ve taleplerin ancak devrimci bir karşıt tutum ve hareketle elde edilebileceği yönündeki anlayışa kazanmak, en önemli sorumluluk ve ihtiyaçtır. AKP ve Hükümeti etrafında birleşmiş kapitalist gericiliğin zorba güçlerine karşı devrimci dava insanı sorumluluğuna ihtiyaç var. Sadece seçimlerde onu geriletecek bir başarının sağlanması için değil, MİT, polis ve kontrgerilla kuşatmasına alınan halkın mücadelesini daha ileri boyutlara yükseltmek için, bunun mümkün olabilirliğini bilerek çalışmak gerekiyor. Din tüccarı bu kapitalist gerici saldırganlık ancak böyle dağıtılabilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...