17 Mart 2014 00:06

O eski imamlar

O eski imamlar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Takva, Kuran-ı Kerim İsra Suresi 81’inci ayetle açılır: “... De ki değişmeyen gerçek geldi, sahte ve tutarsız olan yıkılıp gitti. Zaten sahte ve tutarsız olan er ya da geç yıkılıp gitmek zorundadır...” 2006 yapımı Yeni Sinemacılar filmi, kendini adamış bir mürit olan Muharrem’in, dergahın kira gelirleriyle ilgilenme görevini aldıktan sonraki vicdan muhasebesini konu alır. Muharrem uyanıklığıyla bilinen biri değildir ama şeyh zaten bu görev için onu düşünürken bunu da hesaba katıp şöyle der; “Dünya işlerine zihin açıklığı değil kalp açıklığı lazımdır. Zihin açıklığı ile yapılan işlere şeytanı bulaştırırsın.” Elinden büyük paralar geçip gittikçe Muharrem’in hem kılığı kıyafeti, hem duruşu, konuşması hem olan bitene bakışı değişikliğe uğramaya başlar. Her cümlede allahın adını ansa da, kirayı ödeyecek gücü olmayanlara, işini yaptırmak için sırada önüne geçtiklerine adil davranmadığını, sırf yakınlaşmak için onla iş yapanlar olduğunu gördükçe gün be gün kendini sorgular da işin içinden bir türlü çıkamaz.
Kelime anlamıyla Takva allah korkusu demek, dil kurumu sözlüğüne göre bir de, “Dinin yasak ettiği şeylerden sakınıp buyurduklarını yerine getirme”. Bugünlerde akla gelse bile hafif kalıyor elbet, tarihin en büyük yolsuzluğunu yapanların her cümleye allahın adıyla başlamalarının yanında. Bir alışverişte paranın bir kısmını kendine ayırıyor da Muharrem, geceler boyu uyku uyuyamıyor. Nerede şimdi öyleleri, varsa çıksınlar ortaya.
Sinemanın din adamı tiplemeleri deyince, akla başından beri karikatürize edilmiş imamlar gelir. Kaşları çatık, her şeyi yasak eden, hiç insafı, anlayışı olmayan, cemaati kışkırtmayı iş edinen karakterlerdir çoğunlukla. Vurun Kahpeye’den başlayarak din bezirganlığının eleştirisi üstüne kurulu bir cumhuriyet ideolojisi yaratılırken lazımdı onlar.
Bunlar gerçeğin olsa olsa bir kısmını yansıtır oysa. Hoş, son günlerde çok daha ötesinde örnekler gördükçe, ne cenazeye hürmet, ne komşusuna muhabbet kalınca, abartılı demeye insanın dili varmıyor. Şimdikiler hem kendi iç ettiği kul hakkının üstünü en Müslüman kendiymiş gibi göstererek örtmeye çalışıyor, hem acımasızca saldırdığını “Bunlar ateist, bunlar terörist” diyerek karalamaya çalışıyor.
Onlar sayesinde daha çok duyar olduk, dinin böyle bir şey olmadığını söyleyen İhsan Eliaçık gibi alimlerin seslerini. Beyazperdenin yeni imamları da benzer bir yolun yolcusu. Din adamı dediğin, müslüman dediğin, dindar dediğin onlar gibi olmak zorunda değil demeye çalışan filmler, biraz da bunu söylüyor. Onur Ünlü’nün gelecek ay çıkacak İtirazım Var’ının hocasının “Bildiğimiz imamlara benzemeyen” biri oluşu biraz da bundan mesela. Geçen hafta vizyona giren Bizum Hoca’da, HES direnişini örgütleyen alaylı hoca ile köylüleri eylem yapmaktan alıkoymaya çalışan köye atanan imam arasındaki çatışma bir başka örnek. İmamların bu tiplemeye tepki göstermesiyle adet de yerini bulmuş, ama bir iki fıkra örneği dışında özellikle karikatürize edilen bir imam olarak çizilmeye çalışılmamış bile aslında. Yine de bunlar, filmlerin asıl niyetleri böyle olmasa bile, dinin iktidarın elinde aldığı şekle dair dolaylı eleştiriler barındırıyor alttan alta. Kaşları çatık imamlar, laik-dindar çatışması üstünde yükselen eski ideolojinin kalıntısıydı. Bugünün eleştirisinde o tipin yeri yok.
Takva bir öncüydü, AKP iktidarının ilk yıllarında kapitalizme teslim olan dindarlığın çelişkisini anlatırken. İslamın kul hakkını gasp edenlerin iktidarının neresinde olduğu sorusu artık herkesin zihninde, sinemada ve her yerde.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa