15 Mart 2014 00:14

Korkmak ve utanmak insani değerlerdir

Korkmak ve utanmak insani değerlerdir

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Faşistlerin gerçekleştirdikleri Sivas Katliamı ertesinde katliamdan kurtulan Aziz Nesin’in bir gazetecinin yangın esnasında korkup korkmadığı sorusuna verdiği yanıt çok ilginç idi. Nesin’in soruya yanıtı, korkunun insani bir duygu olduğu ve bu duygunun insanı tehlikelerden koruma işlevi gördüğü şeklinde idi. Bu yanıt bana çok ilginç gelmiştir. Amatörce merakla ilgilendiğim psikoloji alanında da, yanılmıyorsam, Eric Fromm’da da sevgi ve nefret duyguları arasında da böylesi bir ilişki kurulduğunu okumuş idim.
Psikiyatr ve psikologların affına sığınarak, şöyle düşünüyorum ki, korkma ve utanma duyguları da bir anlamda birbirini tamamlayan duyumsal algılamalardır. Her iki duyumsal algılama da, algılama yapan bireyi merkeze alarak, korku algılaması bireyi dış etmenlere karşı, utanma algılaması ise, çevreyi bireyden kaynaklanacak zararlı etkilere karşı  koruma işlevi görür.
Son dönemde içinden geçtiğimiz fevkalade vahim ve tehlikeli olayların bende yarattığı çağrışım, korku ve utanma duygusal algılamalarının gerek bireyi gerek çevreyi koruyucu işlevi ile değil, birincinin ikincisini baskılayıcı bir işlevle ortaya çıktığı şeklindedir. Toplumsal olayların oluşması ve su yüzüne çıkması kadar olayların yaygınlaşması ve şiddete dönüşmesinde de iktidardaki başat siyasal aktörlerin rolü, muhaliflerin ya da karşıtlarınkinden daha güçlü ve etkilidir. Bu itibarla, tüm olaylardan, olayların belirli mecralara sürüklenmesinden ve sonuçlarından iktidar sorumludur.
Hal böyle ise, yani olayların seyri üzerinde iktidar partisinin rolü bu denli güçlü ve etkili ise, nasıl oluyor da, iktidar partisi gerek siyasal gerek yönetsel alanlarda elindeki muazzam gücünü olayların olmaması yönünde değil de, tam tersine, kışkırtıcı yönde kullanmaktadır? Kısacası, neden iktidar partisi olayların bu denli büyümesi ve yaygınlaşmasından medet umar politikalara göz kırpıyor, diye düşünmemiz gerekiyor. Eğer bu bir senaryo ise, sonuçtan kim nasıl bir amaç güdüyor, diye düşünmeden edemiyorum.
Öyle düşünüyorum ki, var olan iktidar izlediği toplumsal mühendislik projesinin uygulanmasında toplumun büyük bir kesiminden şiddetli tepki aldığı gibi, bugünlerde etrafa saçılan ve etik dışı olduğu anlaşılan ilişkilerden de kendisini soyutlamaya çalışma gayreti içindedir. Kısacası, parti liderleri kafalardaki misyonu tamamlayamadığı gibi, topluma yansımış görüntülerden de büyük yara almıştır. Siyasi misyon konusu zaten şimdiye kadar örtülü şekilde savunulmuş ve, eğitim politikasında çok net görüldüğü üzere, toplumsal dönüştürme hamlelerine de girişilmiştir. Ancak, ikinci durum hiçbir şekilde savunulamaz. Bu durumda, ikincinin perdelenmesi, birinci durumun toplumsal inşasının temeli olan tabana dayanılarak yürütülen ret politikası ile sağlanmaya çalışılmaktadır. Kısacası, siyasilerce yaşanan utanma duygusu korku algılaması ile baskılanmaktadır.
Bu süreçte ülkenin kaosa sürüklenmesi içte iktidardaki siyasilerin kısa süreli işine yarıyor olabilirse de, doğal olarak, ülke aleyhinedir. Bunlar bizim iç meselemiz gibi gözükebilir, ancak geçenlerde, maalesef, tabanca ile vurulmuş olan Karamanoğlu adındaki talihsiz gencin babasının, bu ülkeyi yabancıların yönetmeyeceğini söylerken, bir iktidar içeride zor durumda iken, leş yiyen emperyalistlerin bu iktidarı içeride özellikle de kuşkulu biçimde ayakta tutmak için hevesli olabileceklerini mi acaba tahmin etmiştir!
Berkin’i ve  Burakcan’ı üzüntü ve rahmetle anarken, her ikisinin de halkımıza ve siyasilere verdiği mesajın algılanmasını ve tercihlerin ülkemizi sulha taşıyacak şekilde yapılmasını dilerim!       

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...