08 Mart 2014 00:17

Kutlama yanlış olmuyor mu!

Kutlama yanlış olmuyor mu!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bugün, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Bu vesile ile çeşitli kutlama mesajları yayımlanıyor. Ben, bu yazıda bunların hiçbirine katılmadığım gibi, kutlama falan da yapmayacağım. Lütfen, hemen kızgınlık belirtisi göstermeden, yazının devamını okuyunuz ve eğer bana yönelik hâlâ kızgınlığınız devam ederse, lütfen hiç çekinmeden ve tüm dehşetiyle kızgınlığınızı bana yansıtınız. Lütfen!
8 Mart Dünya Emekçiler Kadınlar Günü, bilindiği üzere, New York’taki bir tekstil fabrikasında daha iyi çalışma koşulları talebi ile, 8 Mart 1857 tarihinde kalkıştıkları isyan hareketi sonucunda polisin kapattığı kapıların arkasında fabrikada çıkan yangında can vermiş olan 129 kadın emekçiyi anmak üzere, 8 Mart 1908 tarihinde düzenlenmiş olan ve 40 bin dolayında tekstil işçisinin katıldığı “Büyük Kadın Yürüyüşü” ne dayanmaktadır. Bu başlangıcı saptadıktan sonra, sizinle paylaşmak istediğim kızgınlıklarımı sıralayayım.
Değerli dostlar, biraz genelleme olacak ama, lütfen şu saptamayı yapmaya izin verin. Bazı olay ya da anıların kökenine inmeden, hemen bir kutlamaya teşne oluyoruz. Bu eğilim beni çok rahatsız ediyor. Örneğin, işin esası biraz kurcalanıp bilinmiş olsa idi, Çökertme Zeybeği ile oyun oynanabilir mi idi! Benzer şekilde, emekçi halkların bu denli zulüm altında olduklarının vurgulanması ve bundan kurtuluş yolunun aranmasının gerektiği günde meydanlarda kimin ne konuştuğu belli olmayan bir havada halay çekerek enerjinin topraklanması anlamlı mıdır! İşte, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü de, bu düşünce ile, ne geçmişteki olayların hatırlanması ne de geleceğe yönelik beklentiler bağlamında bir kutlama günü olarak değil, tam tersine, bir nefret ya da tepki günü olarak güçle ve şiddetle ayağa kalkma günü olarak görülmelidir. Hiç değilse, böylesi bir tepki algılaması ile bugün yaşanmalıdır.
Diğer bir mesele de, kadınlar üzerinde kurulu erkek hakimiyetinin salt üretim piyasasında görülmemesi gereğidir. Üretim olarak fabrikalar kadar, seks alanı da kapsanacak şekilde, tüm hizmet alanları düşünülmelidir. Kadınlar, bu alanlarda özellikle erkeklere mutlu anlar (!) yaşatırken derin sömürü altında ezilmektedir. Maddi seks alanına gitmeye hiç gerek yok, finans dünyasında ya da, örneğin hosteslik gibi, sair hizmet alanlarında da müşteri celbine yönelik olarak kadınlar metalaştırılmakta ve tüketilmektedir. Ne kadar doğru düşündüğümü kestirememekle beraber, bu alanlarda çalışan kadınlar durumu içselleştirmiş olsalar dahi, bu durum kadın hakları, hatta insan hakları açılarından ele alınması gereken meseledir. Daha da ileri giderek, söz konusu ilişkilerde kadınlar yanında kesinlikle erkekler de, avlanan metalar konumuna itilmektedir. Kısacası, sorunun salt kadınlar üzerinden kurgulanması da yeterli değildir.
Ev ve cemaat ilişkisine geldiğimizde, çok fazla su yüzüne çıkmayan, çok derin yaraların olduğu ve AKP-Cemaat iktidar döneminde “Kadınlarımız özgürleşiyor” safsatası altında kadınların baskı altına alındığı ve perdelendiği bir gerçektir. Edepsizce ifade edilen şekli ile, “Bir odada perde olmazsa mahremiyet ortadan kalkmış olacağı gibi, örtünmeyen kadının da aynı şekilde mahremiyetinin olamayacağı” yobazlığı ile gericilik girdabına çekilen kadınların salt fiziksel varlıkları üzerinde değil, bundan da öte vicdan ve mantıkları üzerinde de mutlak bir erkek hakimiyeti oluşturulmaktadır.
Bu nedenlerle ben böyle bir günü “kutlama günü” olarak değil, “düşünme”, “muhakeme” ve “mücadele örme” günü olarak algılıyorum ve bu mantıkla kadınların yanında oluyorum. Aksi haysiyetli bir erkek için zuldür! 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...