07 Mart 2014 00:11

Askeri, diplomatik, ekonomik!

Askeri, diplomatik, ekonomik!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bugünün dünyasında uluslararası politikanın nasıl yapıldığını gösteren pek çok örnek bulunuyor. Bunun son örneği ise Ukrayna ve onunla bağlantılı olarak Kırım’da olup bitenler. Batılı emperyalistlerin Yanukoviç’i devirip Ukrayna’yı kontrolleri altına alma hamlesine Rusya Kırım’ı askeri gücünü de kullanarak kontrolü altına alarak yanıt verdi. ABD ve AB’nin büyük güçleri açısından bu beklenmedik bir hamle oldu!
Beklenmedik bir hamle oldu çünkü uluslararası sorunlarda sıralama genellikle şöyle oluyordu: önce diplomasi, sonra ekonomik önlemler, daha sonra askeri adımlar. Rusya Kırım hamlesi ile bu sıralamayı tersine çevirdi. Önce askeri olarak hamle yaptı, alabileceğinin en azından bir bölümünü aldı, daha sonra diplomatik görüşmeler yapmaya başladı. Karşılıklı ekonomik önlemlerin devreye sokulup sokulmayacağını ise hep birlikte ilerleyen günlerde göreceğiz.
Şimdi elbette Rusya’nın neden böyle davrandığını açıklamak gerekiyor. Ukrayna ve onun özerk bölgesi Kırım’da tüm etkinliğini yitirmiş bir Rusya diplomasi masasına güçlü bir biçimde oturabilir miydi? Bu durumda diplomasi çıkmaz bir yoldu ve bitip tükenmeyen müzakereler ve oyalamalar sürecinin ardından mevcut durumun Rusya tarafından kabul edilmesi istenecek, belki bunun için önemsiz tavizler verilecekti. Şimdi ise Rusya Kırım’ı kontrolü altına alarak diplomasi masasına güçlü bir biçimde oturuyor. Üstelik çok gelişmiş balistik bir füzenin denemesini yapmış olarak!
Yani bugünün uluslararası politikasına yön veren belli başlı emperyalist ülkeler arasındaki temel kurallar yürürlükte ve bundan sonra da pazarlıklar böyle yürüyecek. Bu geçmişte de böyleydi. 1870’de Prusya Fransız İmparatorluğu’nu yenilgiye uğrattığında işgal etmesi gerekmeyen yerleri de işgal etmişti. Bismark durumu şöyle açıklıyordu, “Buraları işgal etmemiz gerekmiyordu, bizim için sadece yük olacaklar, ama sonra yapılacak pazarlıklar için bu gerekliydi, onları ileri sürebiliriz.” (Uls. Dip. Tar Evr Bas.) Pazarlık yapabilmek, “başarılı bir diplomasi” yürütebilmek için elinizde güçlü kozlar olması gerekiyor. Rusya ve Putin’in yaptığı da, karşısındaki güçlerin kendisine karşı attığı adımlara karşı bütünüyle bu kuralı uygulamak. Rusya askeri ve ekonomik olarak güçlü ve elinde enerji gibi önemli bir kozu bulunduran bir ülke. Bilimsel ve teknolojik altyapısı ve olanakları da son derece güçlü. Yani Irak, Libya, Suriye vb. gibi bir ülke değil.
Bugün bütün bu gelişmelerin Batılı emperyalistlerle Rusya arasında bir savaşa yol açabileceğini ileri sürmek doğru olmayacaktır. Karşılıklı olarak açık ve gizli pazarlıklar sürecektir. Hemen hemen kesin olan bir şey varsa oda şudur ki, Rusya bu pazarlıklar sonunda kendi çıkarlarını önemli ölçüde korumayı başaracak adımları atmıştır. Batılı emperyalist güçlerin Rusya’yı kolayca boyun eğdirme, kendi isteklerini ona dayatma olanağı pek bulunmamaktadır. Karşılıklı olarak “çıkarlara saygı gösterme” çizgisinde bir anlaşma yapma olanağı güçlü bir olasılıktır. Böyle bir anlaşma olmasa da mevcut durum fiilen sürecektir.
Bütün bu gelişmelerin içinde Ukrayna ve Kırım halkının kendi kaderini tayin etmesi sorunu nerede yer alıyor sorusu elbette sorulmalıdır. Bu soruya verilebilecek yanıt ne yazık ki olumsuzdur. Ukrayna halkı içeriden ve dışarıdan kendi dışındaki güçlerin gerici manevralarına mahkum edilmiş durumdadır. Bir yanda her birinin kendi hesapları da olan ABD ve AB, diğer tarafta tarihsel, ekonomik vb. bağların çok güçlü olduğu Rusya bulunmaktadır. Ülke şimdi bu güçler arasındaki çıkar ve güç mücadelesine sahne olmaktadır.
Sorun elbette AKP Hükümeti ve genel olarak Türkiye gericiliğini de ilgilendirmektedir. Ama hem soruna dahil olan güçlerin büyüklüğüne bakıldığında, hem de hükümetin kendi durumuna –mecalsiz ve dengesiz, zayıflamış bir hükümet- bakıldığında ülkeyi yönetenlerin Batılı emperyalist güçlerin iradesiz bir kuklası olma dışında bir pozisyon tutamayacakları açıktır. Ne Kırım’la olan geçmişteki tarihsel bağların varlığı gerekçe yapılarak farklı bir hava estirilebilir, ne de uluslararası politikada en zayıf dönemini yaşayan egemen sınıfların başkaca yapabilecekleri bir şey bulunmaktadır. Ama şu bir gerçektir ki, her sorunda olduğu gibi bu sorunda da fatura halklara çıkarılmaktadır. Halklar irili ufaklı her sorunun defalarca kanıtladığı gibi, kendi kaderlerini kendi ellerine almaya mahkum durumdadırlar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa