23 Şubat 2014 00:11

Kamplaşmanın taraftarlığı

Kamplaşmanın taraftarlığı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kamplaştırılıyoruz.
Oysa, özellikle ‘yeni anayasa’ çalışmalarına halkın her kesiminden insanların yoğun katılımı, tüm farklılıklarımızla ve birbirimizin farklılıklarının güvencesi olarak birlikte, şiddet kullanmaksızın huzur içinde yaşama fırsatını bulabilmiş olmanın keyfiyle kurulan ilişkiler halkın çeşitli kesimleri arasına örülmüş duvarları yıkmaya başlamıştı. Var olan kamplaşmanın keskinliği giderek yok oluyor, birbirimize sevecen ve şakacı bakışlarla yaklaşıyor, çoğu yerde bir oluyor, birlikte var olabilmenin siyasi yollarını döşemeye çabalıyorduk.
‘Akil İnsanlar’ çalışmalarında yapılan halk toplantılarında, halkın o zamana kadar bir araya gelemeyen, birbirlerine öfkeyle ve kızgınlıkla yaklaşan  kesimlerinden binlerce, on binlerce insanın  seyirci olmaktan çıkıp siyaset sahnesinde etkin yerini almaya başladığı, birbirini anlamaya başlayarak ortak dil kullanmaya özen gösterdiği, kendi kaderini bizzat tayin etme kararlılığını sergilediği bir süreci yaşadık. Gezi bu süreci, kendi yaşamının kısa bir anında yaşayan ve yaşatan gençliğin mütevazı direnişi ve dayanışmasıyla yaygınlaştırdı.
Ve gördük ki, 1982 Anayasası’nın kurduğu despotik devlet biçiminin seçilmişler eliyle işlerliğini kurgulayan siyasi iktidar ve iktidar olma çabasının ötesine geçemeyen muhalefet, kamplaşmanın çözülmesini ve halkın değişik kesimlerinin tüm farklılıklarıyla, farklılıklarının bizzat güvenceleri olarak birlikte yaşama kararlılığını tehlikeli buluyor.
Bu nedenle yeniden kamplaştırılıyoruz ve kamplaşmanın taraftarları olmaya çağırılıyoruz, hatta zorlanıyoruz.
Bu zorlamanın halkın geniş kesimlerince nasıl algılandığını bilemiyorum.
Kamplaşmanın taraftarı olmayı gönülden kabullenenleri gördükçe içim burkuluyor, örneğin caddeleri ‘sağlam irade’ sloganlı fotoğraflarla donattıklarını gördükçe yıllar süren bir birlikte var olabilme çabalarını nasıl ve bir anda tüketmeye başladıklarını düşünüyor, onlar adına üzülüyorum; hatta bunun nedenini soranlar olduğunda utanıyorum.
Bunun nedenini ‘Başka alternatif yok ki!’ diye açıkladıklarında, ‘ben’ diyorum, ‘Alternatif benim, hatta sensin ve onlar…’
Son ayların hukuksuzluğunu ‘demokrasinin ve özgürlüklerin’ savunusu olarak görüyorlar.
Özgürlükten ne anladıklarını ise İnternet yasasına getirilen değişiklikleri savunurken sergiliyorlar. Değişiklik özel yaşamı korumaya yönelikmiş. Örnek olarak Deniz Baykal ve başkaca siyasi kişiliklerle ilgili gizlice çekilmiş görüntülerin yayınlanmasını gösteriyorlar.
Onlara, ‘Bu değişiklikle özel yaşam korunmuyor, benim o görüntülere ulaşabilme hakkım yok ediliyor’ diyorum; ‘Eğer bir davranışı ahlak bakımından doğru bulmuyor, savunmuyor ve bunun toplumsal yaşamda gerçekleşmemesi için çaba gösteriyorsanız, kendiniz o davranışta bulunmayacaksınız. Hem savunmadığınız bir davranışı lanetler hem de o davranışı kendiniz gerçekleştirirseniz, kamuoyunda bilinen, tanınan, özellikle siyaset alanında önemli yeri olan biri iseniz, o davranışınızı gösteren görüntülere ulaşabilmek benim hakkımdır.’ ‘Bu davranışın görüntülerine ulaşamamam görüntünün kahramanının özel yaşamını korumaz, sadece iki yüzlülüğünü, ahlaki tutarsızlığını gizler; bunun benden saklanması, benim ulaşabilmemin engellenmesi ise haber alma, bilgi edinme, bilgiye ulaşabilme özgürlüğünün  özünden yok edilmesidir.’

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...