Kamplaşmanın taraftarlığı
Fotoğraf: Envato
Kamplaştırılıyoruz.
Oysa, özellikle ‘yeni anayasa’ çalışmalarına halkın her kesiminden insanların yoğun katılımı, tüm farklılıklarımızla ve birbirimizin farklılıklarının güvencesi olarak birlikte, şiddet kullanmaksızın huzur içinde yaşama fırsatını bulabilmiş olmanın keyfiyle kurulan ilişkiler halkın çeşitli kesimleri arasına örülmüş duvarları yıkmaya başlamıştı. Var olan kamplaşmanın keskinliği giderek yok oluyor, birbirimize sevecen ve şakacı bakışlarla yaklaşıyor, çoğu yerde bir oluyor, birlikte var olabilmenin siyasi yollarını döşemeye çabalıyorduk.
‘Akil İnsanlar’ çalışmalarında yapılan halk toplantılarında, halkın o zamana kadar bir araya gelemeyen, birbirlerine öfkeyle ve kızgınlıkla yaklaşan kesimlerinden binlerce, on binlerce insanın seyirci olmaktan çıkıp siyaset sahnesinde etkin yerini almaya başladığı, birbirini anlamaya başlayarak ortak dil kullanmaya özen gösterdiği, kendi kaderini bizzat tayin etme kararlılığını sergilediği bir süreci yaşadık. Gezi bu süreci, kendi yaşamının kısa bir anında yaşayan ve yaşatan gençliğin mütevazı direnişi ve dayanışmasıyla yaygınlaştırdı.
Ve gördük ki, 1982 Anayasası’nın kurduğu despotik devlet biçiminin seçilmişler eliyle işlerliğini kurgulayan siyasi iktidar ve iktidar olma çabasının ötesine geçemeyen muhalefet, kamplaşmanın çözülmesini ve halkın değişik kesimlerinin tüm farklılıklarıyla, farklılıklarının bizzat güvenceleri olarak birlikte yaşama kararlılığını tehlikeli buluyor.
Bu nedenle yeniden kamplaştırılıyoruz ve kamplaşmanın taraftarları olmaya çağırılıyoruz, hatta zorlanıyoruz.
Bu zorlamanın halkın geniş kesimlerince nasıl algılandığını bilemiyorum.
Kamplaşmanın taraftarı olmayı gönülden kabullenenleri gördükçe içim burkuluyor, örneğin caddeleri ‘sağlam irade’ sloganlı fotoğraflarla donattıklarını gördükçe yıllar süren bir birlikte var olabilme çabalarını nasıl ve bir anda tüketmeye başladıklarını düşünüyor, onlar adına üzülüyorum; hatta bunun nedenini soranlar olduğunda utanıyorum.
Bunun nedenini ‘Başka alternatif yok ki!’ diye açıkladıklarında, ‘ben’ diyorum, ‘Alternatif benim, hatta sensin ve onlar…’
Son ayların hukuksuzluğunu ‘demokrasinin ve özgürlüklerin’ savunusu olarak görüyorlar.
Özgürlükten ne anladıklarını ise İnternet yasasına getirilen değişiklikleri savunurken sergiliyorlar. Değişiklik özel yaşamı korumaya yönelikmiş. Örnek olarak Deniz Baykal ve başkaca siyasi kişiliklerle ilgili gizlice çekilmiş görüntülerin yayınlanmasını gösteriyorlar.
Onlara, ‘Bu değişiklikle özel yaşam korunmuyor, benim o görüntülere ulaşabilme hakkım yok ediliyor’ diyorum; ‘Eğer bir davranışı ahlak bakımından doğru bulmuyor, savunmuyor ve bunun toplumsal yaşamda gerçekleşmemesi için çaba gösteriyorsanız, kendiniz o davranışta bulunmayacaksınız. Hem savunmadığınız bir davranışı lanetler hem de o davranışı kendiniz gerçekleştirirseniz, kamuoyunda bilinen, tanınan, özellikle siyaset alanında önemli yeri olan biri iseniz, o davranışınızı gösteren görüntülere ulaşabilmek benim hakkımdır.’ ‘Bu davranışın görüntülerine ulaşamamam görüntünün kahramanının özel yaşamını korumaz, sadece iki yüzlülüğünü, ahlaki tutarsızlığını gizler; bunun benden saklanması, benim ulaşabilmemin engellenmesi ise haber alma, bilgi edinme, bilgiye ulaşabilme özgürlüğünün özünden yok edilmesidir.’
- Yücel Sayman'ın eşinden veda notu 17 Aralık 2021 04:40
- Taburcu olmak/tezkere bırakmak 30 Ekim 2021 23:16
- YAE atışması üzerine 17 Ekim 2021 00:14
- Gülünç bile olmayan bilinçli davranışlar 12 Eylül 2021 00:12
- Makul ve makbul olmayan dilin yakın tarih serüveni 05 Eylül 2021 00:12
- Yıllara meydan okuyan kitap 22 Ağustos 2021 00:13
- Güvenlik/Özgürlük: Son aşamalara doğru 08 Ağustos 2021 00:12
- Sınırları aşan kitlesel hareketlilik 01 Ağustos 2021 00:12
- Yansımalar 27 Haziran 2021 00:30
- Yeşiller Partisi 13 Haziran 2021 00:15
- Yetilerimi kamulaştırmışlar!.. 06 Haziran 2021 00:50
- Şaşırtabildiklerimizden misiniz?.. 09 Mayıs 2021 00:02