22 Şubat 2014 00:46

Halkların siyasi tercihi

Halkların siyasi tercihi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Zannediyoruz ki, halklar iktidarın her politika ve kararını ve bunların kısa ve uzun dönemdeki olası sonuçlarını net olarak algılayarak siyasi tercihini yapmaktadır. Bu görüşe dayanarak, her seçim sonrasında siyaset bilimi ulemaları (alimleri değil!) TV ekranında parlak yorumlarını yaparken, “Halkımız şu partiyi iktidara taşıdı, ama karşısına da şu partiyi koyarak iktidarın hareket alanını kontrol etmeyi tercih etti” gibi dahiyane beyanlarda bulunur. Oysa, bu konu etrafındaki tartışmalar ana akım iktisat öğretisi ile iktisat psikolojisi arasındaki derin çatışmayı oluşturmaktadır. Ana akım iktisat öğretisi, bireylerin her konu hakkında doğru bilgi ve algılama sahibi olduğu ve bu algılamaya dayanarak kendi çıkarı doğrultusunda rasyonel karar verdiğini savunur. İktisat psikolojisi ise, bu iki varsayımı da reddeder. İkinci görüşün siyasi analize daha uygun olduğunu düşünüyorum.
Ana akım iktisat modeli birçok nedenlerden dolayı geri ülkelere uymamaktadır. Bu ülkelerde halkın eğitim düzeyi bir dizi siyasi kararları algılamada yeterli olamamaktadır. Halkın eğitim düzeyi yeterli olsa dahi, geleneksel teslimiyetçi davranış modeli çerçevesinde, alınan kararların kendisini ilgilendirmediğini düşündüğü ya da öyle algıladığı durumlarda anlamlı politik sonuçlar oluşamamakta ve siyasi kararlar uzun dönemde ülke çıkarının aleyhine de olsa halkın genel siyasi eğilimi değişmemektedir. Nitekim Türkiye’de HSYK veya son İnternet erişimi konusunda alınmış olan kararlar sanılmamalıdır ki, önümüzdeki seçimlerde halkın büyük kesiminin siyasi tercihini etkileyecektir.
Burada iş, temel özgürlükler ya da uzun dönem ülke ve halkların çıkarını ihlal edici kararların yorumunu yapmak durumunda olan aydın ve entelektüellere düşer. Aydın ve entelektüel kesim tarafından yapılan yorumlar halklara yol gösterici ya da onları yönlendirici değil, fakat sağlıklı bilgi edinme zemini oluşturucu işlev görür. Örneğin son siyasi kararların demokrasi ve toplumun gelişmesi önünde çok ciddi engel oluşturduğunun gerçek aydınlar tarafından ortaya koyulması gerekir. Bu bağlamda gerçek aydın, aynen bir yargıç gibi, şahsi çıkar ve ilişkilerinden bağımsız olarak durumu analiz etmekle yükümlüdür. Yandaşlık veya kişisel çıkarın ya da geçmişten taşınan bazı husumetlerin bu ortamda rol oynamaması aydın etiği gereğidir.
Tüm olumsuz ve antidemokratik karar ve uygulamalara rağmen, var olan hükümetin her fırsatta “milli irade” söylemini ortaya atması ve buna sığınmasının, siyaset ve ekonomi alanındaki tüm olumsuz gidişatın, cemaatçi yardımlaşma sömürüsü dışında, halkın büyük kesimi tarafından eksik ya da çarpıtılmış şekilde algılandığı, hatta aksi yöndeki yoğun propaganda nedeniyle hiç algılanmadığı görüşüne dayandığı açıktır.
Bu kısa yazıda sözü edilebilecek diğer bir olumsuzluk da, halkımızın kümeler halinde hareket ederek, yukarıdan gelen direktiflerle kollektif siyasi davranış sergiliyor olmasıdır. Tarikat ve cemaatlerde bireysel karar ve davranışın olmayacağı açıktır. Bu şekildeki özgürlük algılaması atomize ve gerçek anlamda özgür iradeyi değil, öğelerin tartışıp karar oluşturmasına zıt şekilde, yukarıdan verilen emirleri uygulayan kümesel sürü davranışı yansıtır. AKP iktidarının, ileri demokrasi söylemi altında, toplumu yandaş ve karşıt gruplar olarak bölmesi de, ilerisi için çok tehlikeli toplumsal yürüyüş olduğu halde, maalesef, bu patolojinin toplumsal algılaması ve siyasete yansıması söz konusu olamamaktadır. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa