20 Şubat 2014 01:09

Arsızlığın prim yüzdesi

Arsızlığın prim yüzdesi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Arsızlık bir olumsuzluk ifadesidir. Primi olur mu, oluyor. Şimdiki zamanlarda hem de en yüksek yüzdeden! İktidar mevzilerini koruma kaygısına düşen sermaye temsilcileri birbirleriyle yalan yarışındalar. Yalan makinesi Goebbels’in yeteneği bu kadar var mıydı, bilebilecek durumda olmasak da, bugünkülerin gelişen teknik olanaklarla birlikte onu ve Nazi propagandasını yaya bıraktıkları söylenebilir. Devlet olanaklarını kullanarak ülke kaynaklarını yağmalıyor, ama kürsülere çıkıp, “Hizmet etmeye devam edeceğim… Önemli bir dönemden geçiyoruz…” diye nutuk atabiliyorlar. Burjuva muhaliflerini değil sadece, çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi için mücadele edenleri de “ihanetle”, “komploculukla” suçlayacak kadar da pervasızdırlar. Ülkenin tüm kaynaklarını emperyalistlere peşkeş çekip, ülke topraklarını onların askeri karargahı haline getirdikleri, komşu ülkeler halklarına karşı bin türlü entrika çevirdikleri halde, bu şeytani politikalarına itiraz edenleri iş birlikçilikle, ihanet etmekle suçlayacak kadar “yüzsüz”ler!
Dinleyen de, bunları kazma kürek yol inşaatlarında amele, tekstil atölyelerinde ya da fabrikada işçi sanacak. Oysa, tek dertleri, emek gücünün yarattığı artıdeğerden daha fazla pay almak, ülke zenginliklerini yağmalayarak kendi zenginliklerini artırmak olmuştur. Meydanlara çıkıp, “abdestimizden de, namazımızdan da eminiz. Verilmeyecek, tek kuruş hesabımız yoktur bizim.” diye sözüm ona meydan okuyanların da aralarında bulunduğu iktidar mensupları, 64 milyon dolarlık rüşvet ve yolsuzluk ile suçlanan bir operasyonun faailleri olarak ilan edilmişlerdir. Ama onlar, “Kutsal Peder” mertebesine de değil, “Peygamber ve Allah’a ‘sirk koşarak” yüceltmekten kaçınmadıkları “fani Erdoğan” etrafında kurdukları para cennetini kaybetmemek için, el birliğiyle yalan makinesini çalıştırmaya devam ediyorlar.   
Bu türden konuşmalar yönetici sınıfın politik temsilci ve sözcülerinin halk kitlelerine bakış açısını da ortaya koyar, kitlelerle ilişkilerinde hangi tür çıkar, güdü ve anlayışla hareket ettiklerini gösterir.  Ülke ve devlet, halk kitlelerini “destekçi” ve “karşıt olan”lar diye ayırıp, -AKP’nin baş imamına göre bugün bu yüzde 50 -yüzde 50’dir- karşıtlarına düşmanca duygularını gizlemeyecek denli‚ cesaretli’ bir iktidar partisi ve hükümeti tarafından yönetiliyor. İktidarın ülke ve halk anlayışı diğer yüzde elliyi de değil, olsa olsa azınlığın azınlığı yüzde on’un çıkarları tarafından belirlenmiştir. Bu, hemen tüm kapitalist parti ve hükümetlerin gerçeğidir. Bugünkülerin ayırıcı özelliği, bütün kirli politikalarını dini ideolojinin bin yılları bulan etkisiyle harmanlayıp, amaç için rüşvet ve yolsuzluk, yağma ve hırsızlık dahil her şeyi hak sayan fetvaların da yardımıyla, günümüze dek benzeri ancak Nazi Almanyası’nda yaşanmış kara propagandada gösterdikleri pervasızlıktır. Oligarşik bir azınlığın çıkarlarını esas alıyor, yalanın merkezinde durduğu kara propagandayla onu herkesin çıkarı gösteriyorlar.
Sermaye grupları arasındaki kavganın belirleyici nedeni işçi ve emekçilerin yaratımında belirleyici oldukları toplumsal zenginliğin yağmasıdır. Pay savaşındadırlar ve devletin yönetim kademelerinin ele geçirilmesi ya da elde tutulması, bu özel mülk kavgasının gereği olarak yaşanmaktadır. Kendisi de iktidar tekeli olan devlet, en merkezi ve etkili güç olarak kavganın odağındadır. İpleri, tartışılması dahi abes kaçacak şekilde açık olarak bütün kurumlarıyla ele geçirilmiştir ve hem halka, hem de burjuva muhalif güçlere karşı kullanılmaktadır. Parlamentodaki burjuva partileriyle Cemaat olarak adlandırılan “odak”ın, AKP ve hükümetinin bütün kurumları Erdoğancı çıkar çizgisinde ele geçirme politikası arasındaki çatışma bunun ürünüdür. Kapitalist sömürü ve yağma sisteminde rekabet, tekelci olanı başta olmak üzere kaçınılmazdır. Sermaye grupları da, kapitalist sömürüden beslenerek devlet aygıtını yönetme mevzilerine kavuşanlar da bu temel üzerinde birbirleriyle çatışacaklardır. Osmanlı kardeş ve evlat katlini “vacip” sayıp uyguluyordu. Bunların da yapmayacakları zalimlik yoktur, ve asıl hedef halk ile onun çıkarlarının savunucularıdırlar.
İçerideki güncel gelişmeler bu “merkezi halka” etrafında zincirlenmiştir. Çatışmalar, anlaşmalar, sorunların ele alınış tarzı, yurttaşlarla ilişkiler, şu ya da bu demokratik talep karşısındaki tutum, oyalama ve yalanlar buradan üremektedir. Çanak yalayıcı takımının „Militarizme tümüyle son verildiği”; “Asker vesayetinin tarihe gömüldüğü”; “Kürt meselesinin ancak AKP ve Erdoğan eliyle çözülebileceği”; “AKP ve Hükümetinin en demokratik hükümet ve parti olduğu” üzerine söylemi ise, hizmet komisyon payıdır. Devletin başlıca kurumu olarak Ordu’nun ve polisin, özel inşa edilmiş çeşitli savaş ve imha organizasyonlarıyla birlikte faaliyetlerini sürdürdükleri gerçek hayatta, militarizme son verildiği iddiaları yalnızca yalan ve saptırma değil, işçi ve emekçi kitleleri “sandık demokrasisi”ne tapınç düzeyinde bağlama politikalarının da göstergesidir. Kürt sorununun çözümü devlet için de ihtiyaç haline gelmesine rağmen, onu AKP ve Erdoğan’ın iktidarda kalışıyla koşullamaktadırlar. Başbakan ve hükümet sözcülerinin kitleleri birbirine kırdırma tehlikesini dahi göze alacak bir gözü karalıkla hareket ettikleri; cami, namaz, abdest, içki, kapalı giyim-açık giyim, komplo, darbe, ihanet, lobi sözcükleri etrafında, kendi sorunlarından uzaklaştırılarak yapaylığı ağırlık taşıyan unsurlar üzerinden politikalarını sürdürmeye çalıştıkları koşullardayız. Evlerinde para kasalarıyla trilyonlar, ayakkabı kutularında 4.5 milyon dolar çıkanlar, arsa yağmasından pay alıp lüks villarda saltanat sürdürmek için yapmadık hilekarlık bırakmayanlar kürsülerden meydan okumayı sürdürüyorlar. Yalan ve iftiralarını, kara propagandalarının alçaklığını, politikalarının arsızlık yüzdesinin yüksekliğini teşhir, evet çok önemlidir. Ama, can alıcı okların, iktidarlarının kalbine, yağma ve zalimliği besleyen kaynağa atılmasını unutmamak da, ondan daha fazla gereklidir. Ekmek ve su için, hürriyet ve insan gibi yaşama hakkı için dövüşmek bunu gerektirir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...