20 Şubat 2014 01:07

Greif direnişi ve işçilerin inisiyatifi

Greif direnişi ve işçilerin inisiyatifi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yıllardır ülkenin pek çok yerinde birbirinden farklı iş kollarında, farklı bölgelerde çeşitli düzeylerde gerçekleşen işçi eylemleri, örgütlenme girişimleri ve direnişler işçi sınıfının mücadele yöntemleri ve deneyimleri açısından öğretici dersler ortaya çıkarıyor.
İşçi eylemleri denilince genellikle örgütlü işçilerin eylemleri ya da sendikalaşma sürecinde yaşanan sorunlara tepki olarak yapılan eylem ve direnişler akla gelir. Oysa işçi hareketi ne sadece sendikaların, sendikalaşmak isteyen işçilerin yaptıkları eylemlerden ibaret, ne de şu ya da bu düzeyde gerçekleşen sendikalı işçilerin yaptıkları eylem ve direnişler tek başına işçi eylemlerinin tamamını oluşturur. Ancak şu bir gerçek ki, işçilerin içine itildiği çalışma ve yaşam koşulları, onları kimi zaman fiilen yasal sınırları zorlayan hatta yok sayan eylem biçimlerine başvurmaya itiyor.  
Greif Çuval Fabrikasında DİSK/Tekstil Sendikasına üye işçilerin toplusözleşmenin anlaşmazlıkla sonuçlanması üzerine başlattığı işgal eyleminde 10 gün geride kaldı. Greif işçilerinin işyeri işgali gibi bugünün koşullarında “radikal” sayılabilecek bir eylem biçimini hayata geçirmeleri, fabrikada çalışan işçilerin karşı karşıya oldukları sorunların ne kadar ağır ve içinden çıkılmaz hale geldiğinin somut bir sonucu.
İşyeri işgal eylemleri, üretimin yapıldığı alan ve araçlara, orada çalışan işçiler tarafından el koyulması şeklinde ortaya çıkan etkili, ancak olası sonuçları itibariyle işçiler açısından çok sayıda riski de bünyesinde barındıran bir eylem biçimi. Bu tür eylemler genellikle ücret artışı ve ağır çalışma koşullarının düzeltilmesi gibi taleplerin dile getirilmesi, toplu sözleşme sürecine işçilerin lehine doğrudan müdahale edilmesi, fabrikanın kapatılmasını engellemek, işçilerin işten atılmasını önlemek, patronun uzlaşmaz tutumunu protesto etmek vb. gibi amaçlarla, grev gibi mücadele araçlarının yetersiz kaldığı noktada başvurulur.  
1500 işçinin çalıştığı bir yerde işçilerin üçte ikisinin 44 farklı taşeron firma bünyesinde tamamen güvencesiz ve mevcut iş kanunu bile uygulanmadan çok ağır koşullarda çalışmaya zorlanması, işçilerin neden mevcut düzenin bütün kurallarına ve yasaklarına meydan okuyarak işyeri işgali gibi bir eylem biçimine başvurmak zorunda kaldıklarını açıklıyor aslında.
Son yıllarda benzeri örneklerine fazla rastlamadığımız işyeri işgali gibi eylemler, resmi işsizliğin bile yüzde 10’a dayandığı, milyonlarca işçinin sendikasız, sigortasız, her türlü güvenceden yoksun, köle gibi çalışmaya zorlandığı, işçiler arasında umutsuzluğun, karamsarlığın en yüksek düzeyde yaşandığı bir dönemde gerçekleşiyor olması önemli.
Türkiye’de, binlerce işyerinde sayısız işçi, işini kaybetme pahasına, çalışma ve yaşama koşullarına isyan eden Greif işçileriyle aynı, hatta daha kötü koşullarda çalışıyorlar. Yıllardır işçiler arasında hızla biriken öfke, bugünkü koşullarda fiilen sendikal mevzuatı aşan, işçilerin inisiyatifine dayalı eylem biçimlerinin, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal koşulların daha da bozulmasıyla birlikte daha da yaygınlaşması kaçınılmaz.  
İşçi eylemlerinin başarılı olmasının ve taleplerin en azından önemli bir bölümünün patronlar tarafından kabul edilmek zorunda bırakılmasının en temel koşulu, işçilerin kararlı bir şekilde taleplerinin arkasında durması ve dışarıdan her türlü müdahaleye karşı uyanık olmasından geçiyor.
Kuşkusuz işçilerin inisiyatifine dayanan her mücadele ya da eylem biçimi mutlaka başarılı olacak diye bir kural yok. Ancak tarih boyunca değişmeyen bir gerçek var ki, sendikalar gerçek sahipleri tarafından yönetilmediği ve işçi eylemleri gerçek anlamda sahiplenilmediği sürece, tek başına kimsenin kurtuluş şansı yok.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa