14 Şubat 2014 00:10

İçeride ve dışarıda

İçeride ve dışarıda

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İçeride ve dışarıda yaşanan olayların daha fazla iç içe girdiği bir zaman diliminden geçiliyor. Geçtiğimiz günlerde Paris merkezli Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF), 2014 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ni yayımlandı. Bu rapora göre Türkiye 180 ülke arasında 154’üncü sırada bulunuyor. Bu malumun ilanı oluyor. Ülkede basın özgürlüğü ciddi bir tehdit altında. Gazetecilerin, televizyon programcılarının kaderi Başbakanın iki dudağı arasında. Gerici yasaların varlığı yetmezmiş gibi keyfi müdahalelerde devreye giriyor.
Peki diğer alanlarda durum farklı mı? Örneğin işçilerin sendikalaşma özgürlüğünde durum ne? İşyerine sendika sokmak neredeyse olanaksız durumda. İşçilerin sendikalaşmak için çok ciddi ve kararlı mücadeleleri göze almaları gerekiyor. Genel olarak demokratik hak ve özgürlükler için dişe diş bir mücadele vermek gerekiyor. Kürt sorunu, Alevilerin din özgürlüğü, toplumsal yaşamın sürekli gericileştirilmesi gibi sorunlar varlıklarını tüm ağırlılığı ile sürdürüyorlar.
Demokrasi ve özgürlük için mücadele eden güçler hükümete karşı mücadelelerini geliştirip güçlendirmeye çalışırken, bu mücadeleye çelme takmak isteyen “muhalif” çevrelerde var. Bunlar bulanık suda balık avlamak peşindeler. Şu günlerde savaş kışkırtıcılığı yapmakla meşguller. Bölgedeki ve ülkedeki gerici gelişmeleri destekliyorlar ve Kürt sorununda işlerin daha fazla sarpa sarması için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.
Pek çok Aydınlık yazarı karanlık emellerini ortalığa boca ediyor. Onlar ellerini ovuşturarak Irak’taki, Suriye’deki “bölücülerin” yenilmekte olduğunu, Türkiye’deki sürecin de sonuna gelindiğini ilan ediyorlar. Elbette ilan etmekle yetinmiyorlar, öyle olması için ellerinden ne geliyorsa onu yapmaya çalışıyorlar. Bunları yaparken düşüncelerinde bir tutarlılık, -ABD politikalarının bölgedeki ilişkilerinin niteliği gibi- davranışlarında aynı yönde bir süreklilik olup olmadığını hiç önemsemiyorlar. Tek kıstasları bölge halklarının ve bu arada tabii ki Kürtlerin özgürlük hareketlerinin darbe yemesidir.
Bilmezden, görmezden geldikleri, ama olmasını canı gönülden istedikleri bir şey var ki, o da şu: Eğer bölgedeki Kürtlerin ve diğer halkların özgürlük istemleri ve talepleri bastırılırsa, bölgedeki Türklerin, Kürtlerin, Arapların, Acemlerin gırtlağı daha fazla sıkılacak. Bölge gericilikleri güçlenecek ve despotik ve diktatörce yöntemlerle halkların mücadelesini boğmaya çalışacaklar. Üstelik bu gerici durum ulusalcılık, antiemperyalistlik taslayanların iddialarının aksine başta ABD olmak üzere belli başlı emperyalist devletlerin yardımları ile olacak ve oluyor. Bölge gericiliklerinin emperyalistlerle yeni uzlaşma ve anlaşmalar peşinde koşmaları bu gerici gelişmenin somut kanıtları durumundadır.
İç politika ile dış politikanın birbirinden ayrılmadığına ilişkin genel bir doğru vardır. Bu doğru bugün yaşanan olay ve gelişmelerle bir kez daha kanıtlanıyor. AKP Hükümetine ve gericiliğin saldırılarına karşı verilen mücadelelerle, bölge halklarının özgürlük ve bağımsızlık mücadeleleri her zamankinden daha fazla içiçe geçmiş durumda. Türkiye halklarının kazanacağı her mevzi bölgenin diğer halklarının ilerlemesini kolaylaştırırken, gerileme ve mücadeleden geriye düşüş, bölgenin diğer halklarının da mevzi kaybetmesine ve mücadelelerinin daha zor koşullar altında devam etmesine yol açacaktır.
Bu nedenle yaşanan seçim süreci işçi ve emekçi halkın demokrasi ve özgürlük mücadelesinin ne yöne doğru ilerleyeceği konusunda önemli bir dönemeç noktası olacaktır. Halkın önünde ahlaki ve moral değerleri yıpranan, haziran ayı boyunca süren halk hareketi ile siyasi otoritesi derin bir yara alan Hükümet, yerel seçimlerde dikkate değer bir oy ve mevzi kaybına uğrarsa, halk hareketi politik ve moral değerler açısından önemli bir başarı kazanmış olacaktır. Bunu sağlayabilmek için koşulların her geçen gün daha fazla olgunlaşmakta olduğu da açıkça görülmektedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa