Demokrasi mücadelesi
Fotoğraf: Envato
Ülkede çözüme kavuşturulamamış bir demokrasi sorunu olduğunu günlük gelişmeler çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyorlar. Basın özgür değil, yolsuzluk ve rüşvet olaylarını haber yapmak bile ciddi bir sorun. İnternet’e yeni kısıtlamalar ve doğrudan sansür geliyor. Basın ve TV’lerin önemli bir bölümü de doğrudan hükümetin kontrolü altında. Anayasa ve yasalarda “demokratikleşme” adına yapılan onca değişikliğe rağmen antidemokratik hükümler belirleyici durumda. Kürt sorununun çözümü konusunda temel önemde tek bir ciddi adım bile atılmadı. Laisizm sorunu olanca ağırlığı ile varlığını koruyor.
Bütün bunlara karşın AKP Hükümetinin yaptığı ve yapmak istedikleri, demokrasi ve özgürlük istemlerini engellemek için baskı ve terörü ağırlaştırmak, yeni kısıtlamalar ve yasakları devreye sokmaya çalışmaktan ibaret. Bunların yetmediği yerde de doğrudan şiddete başvurarak demokrasi ve özgürlük mücadelesini bastırmaya çalışmak. AKP Hükümeti ağzında sahte özgürlük vaatleri olduğu halde politik ve sosyal yaşamı her geçen gün biraz daha gericileştirmek için büyük bir çaba gösteriyor. Halkın önünde demokrasi ve özgürlükler için mücadele etmekten başka bir yol bulunmuyor. Bu mücadelenin çetin bir mücadele olduğu sanırız ayrıca vurgulamaya gerek bulunmuyor.
Demokrasi ve özgürlükleri kazanmak için verilen mücadele, halkın verdiği mücadelenin gücüne göre elbette farklı seyirler izleyerek gelişebilir. Halk mücadelesi yaygın bir hal alır, kitle mücadelesi önündeki engelleri silip süpürebilir, o durumda halk kendi iktidar organlarına sahip demokratik bir devlet kurabilir. Bu tüm demokrasi ve özgürlük sorunlarının köklü bir çözüme kavuşması anlamına gelir ve koşullara göre daha ileriye gitmenin yolu ardına kadar açılır.
Halk mücadelesinin seyri böyle köklü bir çözümü gerçekleştirebilecek kadar güçlü olmaz, hükümetten ve devletten bazı demokratik hak ve özgürlükleri koparıp alacak boyutta bir gelişme gösterirse, bu durumda göreceli bir demokratikleşme dönemi yaşanabilir ve bazı temel hak ve özgürlükler kazanılabilir. Söz, basın, örgütlenme özgürlükleri elde edilebilir, Kürt sorununda kısmi bir çözüm olanağı ortaya çıkabilir. Bugün halk mücadelesinin izlediği seyrin genel olarak böyle bir çizgide geliştiğini tespit etmek yanlış olmayacaktır.
Ancak bütün bunlar ne kendi başına olabilir, ne de sadece talep edici bir platformda gerçekleşebilir. Demokratikleşme, demokratik hak ve özgürlükler ancak halkın dişe diş bir mücadelesi ile kazanılabilir. Halkın on yıllardır sürdürdüğü demokrasi mücadelesi son yıllarda ivme kazanmış, AKP Hükümetinin sarsılmazlığına olan düşünce büyük ölçüde yıkılmıştır. Haziran günlerinde politik olarak sarsılan hükümet, yolsuzluk ve rüşvet skandallarının patlamasıyla halk nezdindeki moral üstünlüğünü de yitirmiş durumdadır.
Bu durumda AKP Hükümetinin önünde izleyebileceği tek bir yol kalmıştır ve Erdoğan önderliğindeki hükümette bu yolu izlemektedir. Yani açıkça ve göstere göstere yolsuzlukların üzerini örtmeye girişmek, halka karşı baskı ve terörün dozunu artırmak. Ama bu yöne ilerlemek çıkışı olmayan bir yola girmekle eş anlama gelmektedir. Çünkü yasal yollardan engelleseler de yolsuzlukların üzeri örtülemez ve halkın geniş kesimlerinin vicdanında hükümet mahkum olmuştur. Hükümeti destekleyen kitle içerisinde de yolsuzlukların olmadığı inancı hakim değildir, onların büyük bir kısmı bütün bunların “siyasi hesaplaşmalar” sonucu gündeme getirildiği inancındadırlar.
Peki halk üzerindeki baskı ve terörün dozunu artırmak çözüm olabilir mi? Yakın tarih ve halk mücadelelerinin engin deneyimleri bu yola giren hükümetlerin giderek çözülmeye ve yıkılmaya mahkum olduklarını göstermektedir. Her türlü baskı ve teröre rağmen engellenemeyen bir Kürt özgürlük hareketi, kent emekçilerinin özgürlük ve demokrasi merkezli hareketleri, işçi ve emekçi kitlelerin hak ve talepleri için yürüttükleri mücadeleler sürmektedir. Bugün açık kitle mücadelesinin nispeten düşük olması kimseyi yanılgıya sürüklememelidir. Kitleler yeni mücadelelerin enerjisini yeniden ve derinden biriktirmektedirler.
Kitlelerin biriktirdiği bu öfkenin ne zaman, hangi olayın ardından patlayacağı elbette şimdiden kestirilemez. Ama kesin olan bir şey varsa o da şudur ki, kitlelerin ileri sürdükleri talepler karşılanmadan orta yerde durmaktadır ve bunların başında da özgürlük ve demokrasi talebi gelmektedir. Bu arada “güçlü ekonomi” efsaneleri de yıkılmakta, işsizlik, yaşam koşullarının daha da kötüleşmesi gibi sorunlar ağırlaşmaktadır. Bütün bu gelişmelerin anlamı şudur ki, kitle mücadelesinin temelleri güçlenmekte ve tabanı genişlemektedir. Demokrasi ve özgürlükleri kazanmak için koşullar daha fazla olgunlaşıyor. Yeter ki halk hareketi kendi mücadele cephesini sıkı bir biçimde örmeyi başarabilsin. Bu başarılabilirse, kimsenin kuşkusu olmasın ki, AKP Hükümetinin önlem diye aldığı her tedbir, kıvılcımın üzerine atılan yakıcı maddenin işlevini yerine getirecektir.
- Kampanyalar ne gösteriyor? 29 Mart 2024 05:08
- İktidarın borazancısı 22 Mart 2024 03:45
- Her alanda soygun ve sömürü 15 Mart 2024 04:40
- Kadınların mücadelesi yayılıyor, güçleniyor 08 Mart 2024 05:01
- İşçiler köle mi? 01 Mart 2024 04:25
- Muhalefet sorunu 23 Şubat 2024 03:44
- Peşkeş, yağma ve katliam 16 Şubat 2024 05:05
- Yerel ve genel 09 Şubat 2024 04:37
- Bahçeli’nin hayali 02 Şubat 2024 03:55
- NATO da yerli ve milli oldu! 26 Ocak 2024 04:40
- Nereye kadar gideceksiniz? 19 Ocak 2024 04:15
- Cin şişede durmuyor 12 Ocak 2024 03:45