06 Şubat 2014 00:47

'Paket'lenerek verilmez

\'Paket\'lenerek verilmez

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başbakan Erdoğan, “yeni bir demokratikleşme paketi açılacağı”nı açıkladı. İktidar mevzilerinin ve rant alanlarının paylaşım kavgasıyla oluşan karanlık tablonun artırdığı yıpranmışlık ve güç kaybını “durdurma” amacına bağlı olduğu açık olan bu “paket”in de önceki paketler gibi, talepler ve haklar yönünden herhangi bir ilerleme içermeyeceği ve sağlamayacağı, daha başından açıklık kazanmış görünüyor.
“Yeni paket”in gündeme gelmesinin asıl etkeni Fethullah Cemaati-Hareketi ile içine düşülen güç kavgası olduğundan, bu paketle hem “Cemaat” örgütlenmesine karşı mevzilerini artırma ve sağlamlaştırma, hem de otoriter güç dayatma politikalarından bıkkınlık duyan kesimlerin bir ölçüde de olsa “rahatlatılması” sağlanarak, seçimlerde yedeklenmeleri hedefleniyor. Yani bu yeni “hamle”siyle Hükümet ve partisi, Erdoğan AKP’sini güçlendirmek istiyor. Erdoğan’ın “Terörle Mücadele Yasası”nın (TMY) değiştirileceğini ve ÖYM’nin (Özel Yetkili Mahkemeler) kaldırılacağını belirtmiş olması ile yaratılmak istenen iyileştirme beklentisinin karşılığı oy olarak seçmenlerden istenecek. “Yetmez ama evet”çilerden arta kalanların, “Çözüm beklentisi içindeki Kürtler”in ve haklarında ve durumlarında iyileşme sağlanacağını düşünen gadre uğramış kesimlerin-Aleviler ve diğerleri- desteği böylece alınmak isteniyor. Erdoğan’ın “Tutukluluk süresini 5 yıla indiriyoruz. Böylece yüz binlerce kişi yararlanacak” yönlü açıklamasının hedefinde de “yargısız infaz edilen”ler ile aileleri bulunuyor. Ancak, haklarında cezai hükme varılmamış olmalarına rağmen insanların 5 yıl zindanlarda tutulmaları hak ihlalinin yasalaştırılmasından ibarettir. Tümüyle keyfi, ya da çeşitli nedenlerle gözaltına alınarak zindanlara kapatılan on binlerce insanın 5 yıl süreyle tutuklu kalması, demokratik bir iyileştirme sayılamaz.
Türkiye, AKP Hükümetinin göz boyama hedefli “demokrasi paketleri” ile demokratikleşmedi; aksine birçok bakımdan daha fazla antidemokratik hale geldi. Siyasal gericilik yoğunlaştı, yasalar, iyileştirme söylemi ardında daha da katı ve kısıtlayıcı içerik kazandı. Burjuva kuvvetler ayrılığı, yargı, yasama ve yürütmenin Erdoğan’ın emrinde birleştirilmesi yönünde adımlar atıldı. Son HSYK yasa önerisi, medyanın tümüyle iktidar partisinin emrine alınması yönündeki mali ve siyasi manevralar, İnternet sansürü, muhalif hemen tüm kesimlerin “darbeci” olarak suçlanıp cezai yaptırımların hedefine konması gibi çok sayıdaki örnek, AKP paketlerinin gerici-hak kısıtlayıcı ve daha sıkı cendereye alıcı özelliklerini ortaya koyan gelişmelerdir. Hükümetin, halka karşı suç işleyen çetelerden, kontrgerilla cellatlarından, kitleleri hak ve özgürlük mücadelelerinden alıkoymak amaçlı polis şiddeti ve terörünü koordine eden ve uygulayanlardan, işkencecilerden ve başlıca ilerici, devrimci ve sosyalist aydınlara karşı komplo ve suikast planları hazırlayıp uygulayan MİT ve polis istihbaratı mensuplarından hesap sorma, bunların işledikleri suç ve caniyane eylemlerinin açıklanması diye bir alayışı olmadı. Oysa, işçi ve emekçilerin ileri kesimleriyle aydınların ve halkın ve ülkenin çıkarlarına bağlılık gösteren siyasal örgüt, parti ve çevrelerden on binlerce kişinin bu talebi aktüel olmaya devam ediyor. Kontrgerilla türü örgütlerin dağıtılması ve sorumlularından bugüne dek işledikleri suçların halk önünde sorulması gerekir. “Örtülü ödenek“ üstündeki örtünün kaldırılması şarttır; nerede, ne için ve kim tarafından kullanıldığı açıklanmalı ve bu tür bir ödenek hakkı hiçbir devlet yöneticisinde olmamalıdır.
“Milli irade“yi kendisinin iktidar olması ve orada “durması“ olarak anlayan Erdoğan ve onu “ikinci peygamber“, “Allah’ın vasıflarını üzerinde toplayan lider” olarak yüceltme yarışı içindeki politik tebaasının, demokrasi ve onun önemli bir unsuru olarak laisizmin gerçekleştirilmesi diye bir sorunları, amaç ve hedefleri yoktur. Hükümet ve başındaki yöneticiler aksine, bu talepleri ve çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesine yönelik emekçi istem ve mücadelesini “darbe”-“komplo” paranoyasına sıkıştırıp etkisizleştirmek istiyor; polis ve yargı gücünü bunun için seferber ediyorlar. Kendisi darbenin ürünü ve halk kitlelerinin on milyonlarcasının talepleri karşısında darbeci ve komplocu politika ve taktikler izleyen bir yönetimden demokratik özgürlükler beklenemez. Ama bu böyle diye, işçi ve emekçiler ve onların özellikle ileri kesimleri, “bakalım hükümet nasıl bir demokrasi paketi açar?” diye avunup bekleyemezler. Yaşayarak gördüğümüz, sadece cunta yasaları ve anayasasının yürürlükte tutulması değil, o yasaların bazı bakımlardan daha da sertleştirilerek uygulanmasıdır. AKP’nin 12 yıllık iktidar pratiği ve açıklanan “demokrasi paketleri“ ile “açılım-çözüm çıkınları”ndan çıkan, halka karşı riyakarlık, yasak ve cezaların artırılması, hükümete bağlı polis ve yargı gücüne daha fazla yetki tesisi, devletin tüm kurumlarının ele geçirilmesiyle muhalif durumdakilere karşı kıyım, dış güçlerin ülkeye müdahale olanaklarını genişletme, komşu ülkeler ve halklarına karşı Amerikan ve diğer emperyalistler hesabına daha fazla askeri donanım, Suriye, Irak, Afganistan ve İran’a karşı Amerikan ve NATO sopası olmadır. Bunların demokratik olmadığı, aksine siyasal baskı yoğunlaşmasına ve iş birlikçi politikalardaki ısrara işaret ettikleri çok açıktır. Bu ise, tüm bu politikalara ve bunların sorumlusu olan güçlere karşı sömürülen ve ezilenlerin daha etkili mücadelesini gerektirir. İktidarı elinde tutan güç(ler) ile AKP’nin, kitlelerin güçlü tokatlarına ihtiyacı var! Bu gerçekleştiği oranda haklarda iyileştirmenin yolu açılabilecektir. Hükümet ve partisinin sürdürdüğü oyalayarak ve beklentiye sürükleyerek yedekleme politikası ancak böyle etkisiz kılınabilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...