02 Şubat 2014 00:14

Alıştırabilmek/Şaşırtmayabilmek

Alıştırabilmek/Şaşırtmayabilmek

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir süredir eşimle Fransa’daydık. Fransız arkadaşlarımız Türkiye’de olup bitenle ilgililer, bize soruyorlar, biz de yanıtlıyoruz. Olup biteni açıklıyoruz açıklamasına ama onlar anlamakta zorluk çekiyorlar. Türkiye’de sınırlı da olsa demokratik bir devlet yapısının olduğuna, hukuk devleti temelinin bulunduğuna inanmışlar, açıklamalarımızla sergilediğimiz olan biteni demokrasinin ve hukuk devletinin değerleriyle bağdaştıramıyorlar. Bağdaştıramamaları bir yana, tüm olup biteni siyasi ve hukuki bir çerçeveye oturtamıyorlar. Bu da bir yana, tüm bu olup bitene şaşırmaz görünmemize, aldırmaz davranmamıza şaşırıyorlar ve biraz da kızıyorlar.
Fransız arkadaşlarımızdan bizi yakından tanıyanı, biraz kızgın, soruyor: “Yahu sen tüm olup bitenin normal mecrasında yürüdüğünü, yürüdüğü mecrada kazasız belasız çözüme ulaşacağını mı sanıyorsun?”
İşte o zaman Türkiye’nin geldiği aşamada devlet yapılanmasının gereklerine ve güvencelerine, yargının yapılanmasını, işleyişini ve yargı kararlarının etkilerini belirleyen düzenlemelere, belli yasal zorunluluklara rağmen, gözümüzün önünde normalmişçesine, hiçbir müeyyideye takılmadan süregelen şu ‘olup bitene’, sade bizim değil, olup bitenin tarafları ve tarafların yakın destekçileri dışında kalan büyük çoğunluğun şaşırmadığının, alıştığının farkına varıyorum. Bizler seyirci olmuşuz, olup biteni kuralları bulunmayan bir çatışma sürecinde, olup bitenin tarafları ve tarafların destekçileri arasındaki kuralsız mücadelede izliyoruz.
Seyirci seyrettiği maceranın senaryosunda tutarlık, mantığa ya da kurallara uygunluk aramaz; seyirciyi beklenmedik gelişmeler, bu gelişmeler karşısında ortaya çıkan beklenmedik olaylar cezbeder. Seyirci seyrettiği macerada yer almak istemez, sadece bitişin kendi tasavvuruna uygun biçimde, mutlu ya da mutsuz son olmasını bekler. Seyirci demokratik devlet biçiminde paralel devlet yapısının ya da devleti ele geçirmeye çalışan çetelerin olup olamayacağını sorgulamaz; seyirciyi ilgilendiren böyle bir yapının, çetelerin ortaya çıkmış olmasıdır, bu durum onu şaşırtmaz çünkü izleyeceği maceralarda böyle durumların olmasına alışmıştır. Seyirciyi izleğe odaklaştıran etken yolsuzluğun ya da rüşvetin kendisi değil, yolsuzluk ya da rüşvetin dayandığı toplumsal çıkarlar, tarafların toplumsal, siyasal ve ekonomik konumları, güç ve otorite kullanabilecek konumda olmaları, karşılıklı çıkarların kesiştiği ve çatıştığı entrikaların senaryolarıdır. Seyirci yolsuzluk ve rüşvetin üstüne gider görünenlerin belli hukuk kurallarına uygun davranıp davranmadıklarıyla ilgilenmez; yolsuzluk ve rüşvete karşıysa bunun üzerine gidenlerin cesaretiyle avunur. Aynı şekilde, seyirci yolsuzluk ve rüşvetin üzerine gidenlerin ya da gidiyor görünenlerin bir entrika çevirdiklerini düşünüyorsa, bunları tasfiye edenleri, belli kurallara uysunlar uymasınlar içten alkışlar.
Türkiye’de kötü olanı, son yıllarda bizlerin ‘olup biteni’ seyirci olarak izlemeye alışmamıza, hiçbir şeye şaşırmamamıza çalışılmış olmasıdır. Bu durum, iktidar için en kötü olanıdır. Çünkü seyirci kalmak despotizmin sonunu hazırlayan sessizlik dönemidir. Türkiye’de ise halkın büyük çoğunluğu seyirci olmaktan çıkarak kendi kaderi üzerinde söz sahibi olma kararlılığını değişik fırsatlarda göstermiştir.
Seyirci kalmak despotizmin istediği toplumsal davranıştır. Ama bu davranış, seyirci olmaktan çıkılarak, kendi kaderi üzerinde söz sahibi olma kararlığına dönüştüğü an  despotizmin sonunu başlatır. Halk gözünün önünde gerçekleşen tüm ‘olup bitene’ macera senaryolarının çekiciliğine kapılarak seyirci kalmaktan bıkar, senaryo yazılımını bizzat ele alır ve ufukta beliren demokrasi onun tutkusu olur.   

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...