‘Darbenin en ahlaksızı’
Fotoğraf: Envato
Başbakan Erdoğan, Cemaat ile kapışmayı “en ahlaksız darbe” nitelemesi ile tanımlıyor. Hükümetin bazı bakanlarını feda etmesine rağmen yerinde durduğuna, üstelik tüm gücüyle karşı saldırıda bulunduğuna göre ortada Hükümet ve destekçilerinin söz ettiği anlamda bir darbeden söz etmek olanaklı değil. Ama yenilen bir darbe olduğu kesin ve bu vurulan darbe “her istediği yerine getirilen”, AKP Hükümetinin kendisine sunduğu imkanlarla öncesine göre “15 kez güçlenen” Cemaatten geliyor. Yani darbe içeriden vuruluyor. Hükümetin vurduğu darbeler de yabana atılır değil ve karşılıklı savrulan kılıçlar nedeniyle ortalıkta kesilmiş kollar, bacaklar uçuşuyor! Bu kavga da tarafların ağzına almaması gereken kelimeler ise ahlak, fazilet, dürüstlük gibi kavramlardır.
Bu makale yazılırken bu kavganın en son hamlelerini yayınlanan dinleme kayıtları, poliste yeni atamalar fırtınası, HSYK’de yapılan görev değişiklikleri vb. oluşturuyordu. Dinleme kayıtlarından anlaşıldığına göre Cemaat başka ilişkilerin yanı sıra iş birlikçi büyük sermayenin duayenlerine kadar uzanan bir ilişkiler ağına da sahip. Bunun çok şaşırtıcı olmadığını vurgulamak gerekiyor. Ne de olsa merkez ABD ve güçler yeniden dizayn edilirken kimlerin yan yana geleceği, egemen sınıflar açısından “yeni alternatifin” nasıl oluşturulacağı gibi konular doğrudan orada masaya yatırılıyor.
Hükümet ise yaptığı karşı atak ile Cemaatin kirli çamaşırlarını ortaya dökerek, kendi bakanlarının ve yakınlarının karıştığı rüşvet ve yolsuzluk olaylarının üstünü örtmeye, bütün olup bitenleri “dış güçlerin komplolarına” bağlayarak, kendini “mağdur” olarak göstermeye çalışarak, bu arada yargıyı bütünüyle kendi denetimine alarak işin içinden en az hasarla sıyrılmaya çalışıyor. “Dış güçler” denilince bütün sorunlara sihirli bir açıklama ve çözüm getireceğini sanan AKP, böylece peş peşe yaklaşan seçimlerden ağır bir yara almadan kurtulmanın, Hükümeti kaybetmemenin hesaplarını yapıyor. Ama unutulmasın ki bu “dış güçler” bugün ilişkilerde problemler ortaya çıksa da, AKP ve Hükümetle, kuruluş aşamasından bugüne iç içe olan, tıpkı Cemaat gibi “her istedikleri” fazlasıyla yapılan güçlerdir. Ne var ki Hükümet onların gölgesini kendi gölgesi sanmış, kendisine biçilen rolün dışına çıkmaya heveslenmiştir.
Kuşkusuz bütün bu olup bitenleri tetikleyen ve hızlandıran halk kitlelerinin geçen haziran ayındaki eylemleri olmuştur. Halk hareketi Hükümetin üzerindeki dokunulmazlık zırhını parçalamış, rüşvet ve yolsuzlukların ortaya serilme sürecini hızlandırmış, yozlaşmanın ve çürümenin bugün ulaştığı boyutların açıkça gözler önüne serilmesine yolu açmıştır. Harekete geçen güçler işçi ve emekçi halkın, onun gençliğinin vurguna, talana ve despotizm eğilimlerine karşı tepkilerini yansıtıyordu. Bu nedenle de Hükümete vurdukları darbe oldukça temiz, meşru ve ahlaklı olmuştu! Ama AKP Hükümetinin halk hareketine karşı yanıtı olabildiğince sert olmuştur. Ancak bu sertlik kitleler arasında yılgınlık yaratmamış, ama Hükümetin üzerinde yükseldiği dengeleri sarsmış, bağlantıları zayıflatmıştır.
Bugün başında büyük sermayenin olduğu iş birlikçi egemen sınıfların hatırı sayılır bir kesimi emekçi halka karşı kendi alternatiflerini oluşturma çabası içindedirler. Başbakan ve Hükümetin izlediği yol ise sonuna kadar vuruşmak, kendilerini alternatifi olmayan bir güç olarak, efendilerine yeniden pazarlamak ve dayatmaktır. Açıkça mücadele içerisindeki bu iki kesim işçi ve emekçi halka karşı izledikleri düşmanca politikalar ile karakterize olmaktadırlar. Onlar halkın çıkarlarını değil, büyük sermayenin çeşitli kesimlerini temsil eden egemen sınıf kliklerinin çıkarlarını savunmakta, demokratik talep ve özlemleri bastırmaya çalışmaktadırlar.
İşçi ve emekçi halk kitleleri ve onların gençliği ise kuşkusuz bütün bu olup bitenleri yakından takip etmekte, tepkilerini yer yer ortaya koymaktadırlar. Ancak daha güçlü, yaygın ve birleşik bir halk hareketi olmadan, egemen sınıfların yukarıdaki tepişmelerine aşağıdan bir yanıt verilemeyecektir. Ama bu konuda iyimser olmak için nedenler çoğalmaktadır. Şu günlerde aşağıdan bu yanıtı verebilmek için yeni mücadele çağrıları yapılmakta, işçi ve emekçi halkın kendi kaderini kendi eline alabilmesi için çaba gösterilmektedir. Emek Partisinin son yaptığı çağrıları bu açıdan değerlendirmek ve onların kitlelere mal olmasını sağlamaya çalışmak bu açıdan büyük önem taşıyor.
- İktidarın borazancısı 22 Mart 2024 03:45
- Her alanda soygun ve sömürü 15 Mart 2024 04:40
- Kadınların mücadelesi yayılıyor, güçleniyor 08 Mart 2024 05:01
- İşçiler köle mi? 01 Mart 2024 04:25
- Muhalefet sorunu 23 Şubat 2024 03:44
- Peşkeş, yağma ve katliam 16 Şubat 2024 05:05
- Yerel ve genel 09 Şubat 2024 04:37
- Bahçeli’nin hayali 02 Şubat 2024 03:55
- NATO da yerli ve milli oldu! 26 Ocak 2024 04:40
- Nereye kadar gideceksiniz? 19 Ocak 2024 04:15
- Cin şişede durmuyor 12 Ocak 2024 03:45
- Dış ve iç politika 05 Ocak 2024 03:15